beş; ben sana matcı olamazsın demedım kı adam olamazsın dedım

0 2 0
                                    

günün geri kalanını ve ertesi iki günü gerginlikle geçirmiştim. matematikçinin kışkırtmaları bir yana, Sunghoon'un götünü kurtarmak için girdiğimiz bu yolda ilk defa toslamıştık. pekala, şimdiye kadar yaklaşık 9 kez falan sınav sorularını çalmıştık, daha fazla değildi. o da ne zaman Sunghoon'un ihtiyacı varsa o zamandı, spesifik olarak birine nefretimiz yoktu yani.

ha ve ha. matematikçi hariç.

bize takık olmasının yanında, ki nedenini bilmiyoruz, Sunghoon'un milli sporcu olmasından dolayı ondan bir ayrı hoşlanmıyordu. kendisi artistik patenle ilgileniyordu ve çokça pratik yapması gerektiğinden dolayı derslere katılamıyordu, sadece sınavlarda görebiliyorduk kendisini. pek fazla konuşan, aşırı abartı bir kişiliği de yoktu. bazen basketbol oynarken bize katılırdı, ki zaten öyle tanışmıştık.

Sunghoon'a herhangi bir ayrıcalık tanınmıyordu bu arada. aksine, matematikçi sürekli bunun üzerine gidiyordu. ne zaman bir hata yapsa da puan kırsam diye bekliyordu, sözlüsüne düşük veriyordu. durum böyle olunca sınıfın dikkatini çekti, ve o sınavdan geçsin diye elimizden geleni yapmaya başladık. başlarda reddetmesine rağmen sınıfta kalmak istemediği için kabul etti. sınıf tekrarı onun için en kötüsü olurdu, mezun olup kurtulmak varken. ilk zamanlar kopya çektik, sonra hiç uğraşmamak adına direkt soruları görmeye çalıştık.

Sunghoon sınavlardan yüksek aldıkça doğal olarak sözlüsü de yükseldi. 95 almış birinin sözlüsüne 50 verirseniz çok dikkat çeker, kozumuz buydu.

ki verse bile tamamdı, sınıf atlayabilmesi yeterdi zaten.

dün sınav iptal edildiği için Sunghoon okula gelmemişti. ben de onu rahatsız etmemek için daha iyi bir plan bulana kadar onu rahatsız etmemiştim. açıkçası, onu hayal kırıklığına uğratmamın üzüntüsü vardı üzerimde.

lakin, çocuklar.

ben Han Jisung, koskoca HanJi. sevgili arkadaşımı yarı yolda bırakır mıydım?

niye evet diyorsunuz lan, bırakmazdım.

yol boyunca harika bir plan yaptım. ben harika olduğunu düşünüyordum en azından.

telefonumun sessize alıp müziğe odaklanmak için gözlerimi kapadım. en azından götümüzü kurtaracak kadar bir şeyler yapabileceğim için mutluydum.

//

Hyunjin omuzlarımdan sarsarken "lan Jis, sandığımdan daha sakinsin. kopya vermeyeceğim sana." dedi. ellerinden sakince tutup etrafıma bakındım, bir tık dalgın olduğumu gördüğü için durdu. "Seungmin bir gelsin, konuşalım. Soobin'i gördün mü bugün hiç?" dedim.

"yok, Sunghoon spor salonundaymış ama."

"süper. dursun orda."

o an aklıma Sunghoon'u görüldüde bıraktığım geldi. telefonumu çıkartıp ona yazmaya başladım.

sunghoon
jisung
kusura bakma rahatsız ediyorum
ben ne bok yicem şimdi amk
(saturday, 3.58pm)

siz
rahat olsana cano
kiminle is birligi yapiyon lan
no more worries yes twerkies
(today, 7.44am)

kendime çok da inanmayarak yazmış olsam bile mesaja şöyle bir bakıp gurur duydum. bence içi bir miktar da olsa rahatlardı.

benim rahatlamıştı.

"gel, Seungmin'i kantinde yakalayalım," diye önerdim. ne kadar erken o kadar iyiydi. hem çok fazla kişi yoktur, geniş alanda daha rahat konuşabilirdik.

kalkarken bir fısıltı duymamla solunuma döndüm. şeytanlar ruhumuzu satalım diye bizi kaçırmaya geldiler sanmıştım, ama bize bakan Soul'u görünce konuşanın o olduğunu anladım.

zamn, stray kidsHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin