iyi kötü bir şekilde tüm sınavlarımızı sonunda vermiştik. özellikle son sınav cuma gününe denk gelmesi beni çok daha iyi hissettiriyordu. çünkü böylelikle haftaya tamamen yeni bir başlangıç olacaktı, yeni bir ben.
tabi okulumuzun geleneksel pikniğini de vardı.
eğer sınavlar cuma günü biterse, hemen bir sonraki okul günü, pazartesi, piknik olacağı için sanki üç gün tatil yapmışız gibi hissettiriyordu.
ve ben buna bayılıyordum.
cuma sınavdan sonra öğlen teneffüsü ve beden dersini esir alan kim ne getirebilir, yapabilir endişesi en tatlı endişeydi. sınıfça az çok kim neyi yapabiliyor bilirdik ama yine de ufak bir telaş hepimiz heyecanlandığımız için oluşurdu. mesela Seungmin her zaman kısır yapardı, çünkü harika yapıyordu. sınıftan Yeji ve Soul makarna salatalarıyla altın kaşık alırdı ve benle Hyunjin de magnolya ustalarıydık ve bize kitlenmesinden şikayetçi falan da değildik.
bu aşçılar olmadan diğer sınıflar neler yapıyorlardı, merak bile etmiyordum. hadi her şeyi geçtim, benim magnolyalarımdan yiyemeyecek olmalarını da geçtim, sınıfımızdaki iki enfes makarna salatasından yiyemiyorlardı.
ben olsam ağlayarak günlüğüme yazardım.
okula bizimkilerle birlikte gideriz diye gruba 5 dakika sonra hazır olun anlamında bir mesaj çaktım. ben daha kahvaltı yapıyordum ama, zaten 5 dakikaları yaklaşık 15 dakikaydı, sorun olmazdı.
özellikle Hyunjin, muhtemelen daha uyuyordu.
"oğlum sizin piknik yapılmadı mı hâlâ?"
"bugün ya işte anne."
"bugün mü?"
"he."
"he denmez anneye."
"baba ne alaka amk," öksürmeye başladığım için cümlem kesildi. boğazıma kaçan bir şeye teşekkür edeceksin deseler nah çekerdim. ama oluyormuş.
bir bardak suyla kendime geldiğimde daha fazla pot kırmamak için izin isteyip direkt kalktım. arkamdan en azından portakal suyumu bitirmemi isteyen annemi dinlemedim, direkt çıktım. porche'me binip sahil yoluna çıktım.
tabi ki böyle bir şey olmadı, kahvaltıda portakal suyu içmiyorduk çay varken. arkamdan seslenmediler bile.
bir kitapta yaşamıyorduk.
?
her neyse, Hyunjin'i bir kaç kez aradım, açmadı. demek ki gerçekten uyuyordu. açıkçası okul otobüsüne geç kalsak bile sevgili sınıfımın bizi bekleyeceğinden emindim. o nedenle umursamadım.
anahtarımla apartmana girdim. ilerlerken Selim amcayı gördüm, çöpü çıkartıyordu. Hyunjin'in alt kattaki komşusu çok tatlı bir amcaydı. bazen Kkami'ye o bakardı. bize de oğlum diye hitap ederdi. arada bir çok garip hareketleri de olsa bizim kadar normaldi işte.
"Selim amca günaydın!" elimden geldiğince sevecen bir sesle konuşmaya çalışmıştım.
"oğlum günaydın. seninki uyanmadı daha. uyansa duyardım, mâlum sesinden uyuyamıyoruz."
"kulağını çekerim ben onun."
Selim amca ilk kez o sorduğu garip sorularından sormadı ve gülümseyip yoluna devam etti. beni ne zaman yakalasa tamir edilecek bozuk bir mobilya falan var mı diye soruyordu. ne alaka hiç bir fikrim yoktu. ama yok, Selim amca yok mobilya falan.
yukarı çıkıp kapıyı falan da çalmadan içeri girdim direkt. ha onun evi, ha benim evim. önümde Hyunjin'in converseleri dışında bir çift ayakkabı daha vardı. "günaydın?" diye seslendim. Kkami üzerime atlar diye beklemiştim ama o da olmadı. ne garip bir sabah.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
zamn, stray kids
FanficHan Jisung, arkadaşının götünü kurtarmak için sınav kağıtlarını çalar. liseli skz fici.