seventh ep.

601 68 118
                                    

Sınıfıma girdiğim gibi başımdan aşağı bir kova soğuk suyun döküleceğini inanın hiç beklemiyor ve tahmin etmiyordum.

Evet... Lanet olası Alex, lanet olası pislik gülüşü.

İlk an olayı anlayamadığım için hareketsiz kalmıştım, böyle bir şeyin yaşanıyor olmasına inanmıyordum, ama sınıftan duyulan şaşkınlık nidaları ve kahkahalarla başıma ne geldiğini, nasıl bir duruma düştüğümü yavaş yavaş kavrayabilmiştim.

Saçlarım ve yüzüm sırılsıklam olmuş, üzerimdeki her şey ıslanmıştı. Öfkemi o an kendime saklamıştım. Alex'in bir şeyler yapacağını seziyordum zaten ama böyle basit bir şey yapacağını da hiç düşünmemiştim. Ve böyle basit bir şeyin, canımı bu kadar acıtacağını da düşünememiştim. İnsanların bununla eğleniyor olmasına o kadar çok sinirlenmiştim ki, o an aptalca bir şey yapmadığım için Tanrı'ya şükretmiştim.

"Biraz ödeştik sayılır," demişti Alex, yanlış hatırlamıyorsam. Çünkü arkamı dönüp sınıfı terk etmiştim. Üşüyordum ve temiz kıyafetlere ihtiyacım vardı. O sırılsıklam halimle Joceli'nin yanına gidemezdim. Benim aksime o anında parlayan biriydi. Hem bir de yanına gitmeye kalksaydım tüm okula bu sırılsıklam halimi göstermiş olurdum. Bunu görmelerini istemiyordum. Bu olayı istedikleri şekilde duyabilirlerdi ama beni öyle görmelerini istemiyordum.

Alex gibi biri tarafından böyle küçük düşürülmüş bir halde gözükemezdim.

O yüzden en mantıklı şekilde spor salonunun soyunma odalarına gittim. Ders saatiydi, ne bahçede ne de soyunma odasında kimse yoktu. Bir ben vardım.

Kapıyı kilitlemiş ve üzerimdeki ceketten ve ıslak gömlekten hemen kurtulmuştum. Sadece beyaz sütyenimle ve siyah okul eteğimle kalmıştım. Bir taraftan öfkeli bir şekilde gömleğimdeki suları sıkarken, diğer taraftan da deli gibi üşüyordum. Odalar çok soğuk sayılmazdı ama oradaki petekler yarıya kadar yanıyordu. Gömleğim o sıcaklıkla kurumazdı, bu yüzden bir üste ihtiyacım vardı. Hem de hemen. Sütyenim de kuru sayılmazdı aslında, o da beni rahatsız ediyordu ama ona yapacak herhangi bir şeyim yoktu.

Islak saçlarımı geriye doğru atmış ve oturma alanına sessiz sedasız oturmuştum. Tüm yaşanılanlar bir bir gözümün önünden geçerken, kollarım göğüslerimi ve omuzlarımı sarıyordu. Bedenim titremeye başlamıştı ve kesinlikle hasta olacağımı düşünüyordum. Zaten hafif bir kırgınlığım vardı, şimdi bu titremeyle neler olacağını düşünüyordum.

Lanet olası pislik. Ben onu yaktım diye o da tam tersini yapmıştı. Ama ben yarım bardak bile dökmezken o bütün bir kovayı dökmüştü.

İç çektim. Bunun bedeli olmalıydı. Buna sessiz kalmayacaktım. O pislik bana bulaşmaması gerektiğini öğrenmeliydi.

Tam olarak neyine güvendiğini de bilmiyordum. Mantık zaten aramıyordum. Onun gibi birisinin hareketlerine mantık aranmazdı. Sadece eğlenmek için yaptığı aşikardı. Bana bulaşması bile onun için bir eğlenceydi aslında.

Sinirle soludum ve omuzlarımı düşürdüm. Öylece durup gömleğimin kurumasını beklemeye başladım. Tam o sırada duş kabinlerinin olduğu kapıdan takırtılar duyduğumda bakışlarım yavaş yavaş oraya dönmüştü. Kaşlarımı çatmıştım. Yalnız değil miydim?

Yerimden kalkıp henüz kurumamış olan gömleğimi peteklerin üstünden alıp göğüslerimin üzerini kapatırken kapı hızlıca açılmıştı ve içerden dağınık kıvırcık saçlarıyla Héctor çıkmıştı. Üstsüzdü, duştan çıkmış olduğunu da görebiliyordum. Başta beni fark etmemişti, ve bende ne yapacağımı şaşırır bir halde oracıkta donakalmıştım.

hungry eyes :: héctor fort garcíaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin