l think l like it

81 31 82
                                    

İyi Okumalaar..

Felix'ten

Kolumdan sıkıca tutulup kabine çekilmemle ne olduğunu anlamadan karşımdaki bedene baktım. Hyunjin gergin bir surat ifadesiyle irislerini yüzümde gezindirirken ne olduğunu hala anlamayan ben aval aval suratına bakıyordum. Cidden bu çocuk ne yaşıyor böyle?

"Hey noluyo böyle? Ne bu gerginlik?" Koyu kahve irisleri kabinin plastik duvarlarında gezinirken kalın ve baya pembe duran dudaklarını dişlerinin arasına alıp ısırmaya başlamıştı. Panikatakmı geçiriyor acaba diye geçirmeden edemedim içimden. Ama panikatağı iyi bilirdim.

"Yarın gece hangi cesaretle onun bar teklifini kabul edersin?" Durum anlaşılmıştı. Kabul etmeyipte ne yapacaktım? Bana kendisi söylememişmiydi zaten onunla yakınlık kurmam gerektiğini. Uzak kaçarak bunu başaramazdım ki.

"Hyunjin alt tarafı bişeyler içmek için teklif etti işte. Sende bunu istemiyor muydun? Şimdi bu tuhaf hareketler de ne?" Salık bıraktığı uzun siyah saçlarının arasından iki elinide geçirdikdikten sonra ufak bir nefes verdi dışarıya.

"Tuhaf davrandığım filan yok. Sadece o pisliğe güvemiyorum hepsi bu." Napabilirdim ki? Kabul etmek en mantıklı olanıydı. Takıntılı bir manyaktan benim peşimde koşmasını bekleyemezdim. Bu işi bir an önce halledip üzerime aldığım sorumluluğu yerine getirmek istiyordum.

Peki cidden bu üveyliğin sergilediği tuhaf hareketlerde neydi böyle? Azıcık dalga geçip oynamaktan zarar gelmez değil mi? Aklıma gelen düşünceyle yüzüme sinsi bir sırıtış yerleştirip zaten dar olan kabinde ona biraz daha yaklaştım. Ayaklarımın ayaklarının ucuna değmesiyle bakışlarını yere indirip, şaşkın bir ifadeyle tekrar yüzüme baktı.

"Yoksa? Yoksa beni kıskanıyor musun abicim?" Kısık bir tonda sorduğum soru karşısında kendini benden geri çekip konuştu. "Kıskanmak mı ne saçlamıyorsun sen?" Sırtı şimdi kabin duvarına yaslıyken sınırları biraz daha zorlamak istediğimden bunu bir avantaj olarak görüp tam önüne geçtim. Bu sefer daha yakındık. Ve o kapana kısılmış bir kedi gibiydi.

"Abicik kabin ikimiz içinde fazla dar değil mi? Kıskançlık krizini açık alanda sergilemek istemediğin için mi beni soktun buraya?" Bedenimi biraz daha yaklaştırdım ona. Alt tarafını hissetmemle refleks olarak geri çekilecektim ki kendimi daha da bastırdım.

Yüzüne yaklaşarak gözlerinin beni nasıl süzdüğünü izledikten sonra dudaklarımı yalayarak konuştum. "Benden etkileniyorsun Hyunjin." Gözlerim pembe ve dolgun dudaklara odaklıyken söylediğim cümleyle aniden belimden tutup beni kendi yaslandığı yere yaslamıştı. Ne olduğunu anlamadan şimdi yerlerimiz değişmiş kapana kısılan ben olmuştum.

Aniden yaptığı bu hareket kalbimin deli gibi hızlanmasına neden olmuştu. Ne oluyordu bana böyle? Sağ eli hâlâ belimdeyken hızlanmış nefes alışverişlerinin arasından hızla inip kalkan göğsü dikkatimi dağıtıyordu. Birden yaşadığımız bu tuhaflıkta neydi böyle? Başlattığım oyunu bu sefer kaçmadan Hyunjin devam ettiriyordu.

"Bence benden etkilenen sensin Felix. Baksana her fırsatta bana yanaşmaya çalışıyorsun." Ne demeye çalışıyordu şimdi bu? Sinirlerim yine tepeme gelmeye başlamıştı. Ondan etkilendiğim filan yoktu. Kafasında kurduğu saçmalığa kendisi anlam verebiliyormuydu acaba?

"Sorumdan kaçmak için yanlış düşüncelere dalıp sorduğum soruyla beni vurmaya çalışıyorsun Hyunjin. Bu utanılacak birşey değil. Ben olsam bende kendimden etkilenirdim. Taemin'in etkilendiği gibi."
Son cümlemin ardından kaşlarının çatılmasıyla belimdeki elini yukarıya çıkarmaya başlamıştı. Ne yaptığına anlam veremeden gözlerim ellerini takip ediyordu sadece.

Aşkın Mavi Tonu - [Hyunlix]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin