Red Wine

107 29 35
                                    

İyi Okumalar...

Hyunjin'den

Felix'le konuşup gitmesinin ardından 15 dk geçmişti. Kendimde bir çırpıda üstüme bişeyler giyinerek dışarıya çıktım. Her ne kadar bara giremeyecek olsamda içim rahat etmiyordu. Yakınlarında olmam gerekti. Bahçede bizimkileri görmemle seri adımlarımı hızlandırmışken aralarında Tae'yide görmemle yüzümde oluşan şaşkınlığı gizleyemedim. Demek en sonunda haberi olmuştu olanlardan.

Sinirli ve gergin olduğu yüz ifadesinde kendini belli ederken yanlarına ulaştım. Jungkook'a ufak bir bakış attıktan sonra Tae'yle gözlerimiz buluşmuş ben bir şey demeye kalmadan gerici sessizliği Yeonjun bozmuştu.

"Ee hadi ama kaç dakika daha burda böyle dikilmeyi planlıyorsunuz?" Tuhaf atmosferi dağıtmak için, haklı olarak kurduğu cümleye karşı kafamı olumlu anlamda sallayarak siyah camlarla kaplı bir hayli lüx duran minübüs tarzı arabaya doğru ilerlemeye başladım.

Hepimiz bindiğinde şoför koltuğundaki çalışana ilerlemesi için işaret yaptım. Soobin'in özel bölmedeki tableti alarak bağlantıyı açmasıyla kulaklığımdan yoğun  hışırtılar gelmeye başlamıştı.

Felix'ten

Gürültülü ortamda, delicesine sarhoş olup dans eden insanların arasından büyük bir mücadeleyle geçmeye çalışırken belimde hissettiğim elle kimin olduğunu anlamam zor olmadı. Bedenlerimize çarpan insanların arasında beni arkamdan tutup yönlendiriyordu Taemin.

Böyle gide gide en sonunda özel bir bölme gibi görünen lüx koltukların olduğu zevkle döşenmiş köşeye gelmiştik. Şuan insanlardan az da olsa uzaktık.
Siyah deri koltuğu oturmam için işaret ettiğinde kendimi yumuşak zemine bıraktım. Önümde kocaman yuvarlak bir masa ve üstünde türlü türlü alkol çeşitleri bulunuyordu.

Yanımda hissettiğim bedenle bakışlarım gözlerini bulmuştu. Ah hadi ama rahat olmalıyım. Fazla yakın değilmiydik şuan. Koltukta o kadar yer varken neden bu kadar yakınıma oturmuştu ki? Soru işaretlerini es geçerek önüme uzatılan kırmızı içecek dolu kadehle gözlerine çıkarttım bakışlarımı.

Tanrım neden bu kadar gerici? Kendimi acilen toparlamam gerektiğini hatırlatarak gözleri gözlerimdeyken yüzüme yandan bir sırıtış ekledim. Amerikadayken çok olmuştu böyle flörtöz anılarım. Aslında böyle şeylere alışkın biri olarak rahat olmam gerekirdi ama tam aksine stresten avuç içlerim bile nemleniyordu.

Kırmızı şarap dolu kadehi dudaklarımdan boğazıma yollarken ani bir yanma hissiyle yüzümü buruşturmadan edemedim. Bu fazla keskindi. İlk içişim değildi tabiki ama o kadar keskin bir tadı vardı ki tüm damarlarımda hissetmiştim resmen yoğunluğunu.

"En özel şaraplarımızdan biridir. Diğer içtiğin şaraplara benzemez Lixie. Birazdan rahatlayan bedeninle ne kadar özel ve harika bir karışım olduğunu anlayacaksın." O da kırmızı şarap dolu bardağı dudağına götürürken dudağımı yalayıp konuştum. "İlk yudumumda anladım zaten ne kadar farklı olduğunu."

Yüzünde oluşan sırıtışıyla tekrardan gözleri gözlerimi bulmuştu. Bulunduğumuz ortam kırmızı ışıkla çevriliydi ve şuan irisleri fazla koyu geliyordu. Lanet olsun neden bu kadar gerici. Konu filan da yok konuşacak. En iyisi içmek diyip son yudumumuda kafama diktiğimde beni izleyen bedeni umursamadan diğer tatlara bakma için önümde dolu olan şişelere uzanmaya çalışıtığımda elimden tutulup durdurulmamla ne olduğunu anlamayan şaşkın bakışlarım onu bulmuştu.

"İzin ver de ben doldurayım." Yavaşça elimi elinin arasından çekerken aniden hızlanan kalbimin vücuduma yaydığı gerginliği görmemesi için içimden dua ettim. "Hangisinden istersin?" Bana karşı sorduğu soruyla girdiğim tuhaf durumdan kurtulmak istercesine karşimda bana bakan bedene odaklanmaya çalıştım.

Aşkın Mavi Tonu - [Hyunlix]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin