1.Bölüm: Yaşam Şansı

42 1 0
                                    


Tarih: 12.01.2024

(İstanbul)

Hayatın zorlu dalgalarında, umutsuzca yüzerek kendini bulursun. Karanlık bir gece bile gün doğumunu geciktiremez. Karanlığımız aydınlığa kavuşana dek burada yaralalıyız. Bizim yaralarımızı saran olmaz. Bize yara açanlar vardır. Yorgun düşmüş bir ruh, sükunet bulmak için sessizliğe ihtiyaç duyar ve bazen şarkılar da intihar eder insan. İntihar dolu şarkıları sesli dinlerken tedirgin olurlar. Yaramı görürler, anlarlar mı intiharımı diye korkuyorlar. Bir tren sesi ve yaşlı gözler. Duyduğun bu trenin sesi, kaç ayrılığa eşlik ediyor haberin var mı? Çok sessizim ama gözlerim ile konuşuyorsun. Hissizim. Hisetmem gereken tüm herşeyi üşüye üşüye donmuş olan kalbime saklıyorum ve donmuş bir kalp de içerisine aldığı tüm herşeyi de kendisi gibi donduruyor. Yok ediyor. Biz hissiz varlıklarız. Biz diri ölüleriz. Genç bir bedende ihtiyar bir ölüme kurban gidecek olan bana acımayacağım. Herşeyin yoluna girmesini beklemekten yoruldum ve ben, biz bilemedik. Bilemedik koştuğumuz yukuşların bizi yukuş aşağıya iteceğini. Bilemedim, Bilemedik...

İç dünyamın derinliklerinde oynayan düşüncelerim, fazlasıyla kederliydi. Yıllardır gözyaşı dökmemenin verdiği bir his, titreyen ellerim ve benim omuzlarımda yüksek sesle yankılanan bir sessizlik... İçimde çığlık atabilen ama asla bağıramayan, sevgi veremeyen ve sevgi göremeyen biri olduğumu fark ediyorum.

Sanki bir türlü kendini sevme cesareti gösteremeyen ruhlar gibiydim. Umutlu olmaya çalışsam da içimdeki karanlık bulutlar, hep gökyüzümü kaplıyordu.

Farkındayım; hayatın acı gerçekleriyle yüzleşmek, yaralarını açıkça göstermek, insanın içsel dünyasına bir bakış atmaktan çok daha fazlasını gerektirir. Bu ruhu sevmek, onu kabullenmek ve içindeki ışığı keşfetmeye soyunmak da doğrusu, hiç de kolay bir iş değil.

Zaten beni sevmeye cesaret göstereni de ne bileyim.

Yalnızlığa mahkum olan ruhumun daraldığı anılardan biriydi. Burada herkesin bana karşı bir düşmanlık taşıdığını düşünüyordum, ama nedenlerini bir türlü anlayamıyordum. Bir arkadaşım bile yoktu. Çocukluğumdan beri yanımda olan herkes, sanki benim düşmanım gibi davranıyorlardı. Rüzgarın savurduğu saçlarımı düzelttim, derin bir nefes aldım ve verdim. Ailem yoktu, arkadaşım yoktu, kimsesizdim. Bahçesinde oturduğum binaya bakarak etrafıma göz gezdirdim. Bu binada büyümüş olabilirim, fakat hiçbir zaman buraya ait olduğumu hissedemedim. Aslında, kendimi hiçbir zaman bir yere ait hissedememiştim. Evet, bu on katlı bina içinde acımasızca yetiştirilmiş olabilirdim, fakat burayı asla benim evim olarak görememiştim.

Çocukluğumda ailemi erken yaşta kaybettim ve sokaklarda savrulup kalmıştım. Desteğini esirgemeyen veya ilgilenen tek bir akrabam bile yoktu. İşte o dönemlerde hayatımı değiştirecek kişiyle karşılaştım: Zeus. O, devamlı beni gözetip gereken yardımı yapardı.Bana böyle söylenmişti. O beni buraya getirip, hayata karşı en güçlü şekilde donatarak yetiştirdi. Ancak bu ayrıcalıklı fırsat, hayatımda çeşitli zorluklarla ve görevlerle ödendi. Tıpkı benim gibi, diğerleri de bu tesisde hayatın en çetin yüzüyle yüzleşti. Kimimiz ruhlarını feda etti, kimimiz ise bedenlerini. Burada yaşamayı öğrendik; zorluklara göğüs germeyi, güçlü olmayı..

Ama unutmayacağız; bize burada sevilmemeyi öğrettiler.

"Maria Naz Konak! Toplantı odasına çağrılıyorsunuz." Anons tekrarlanırken oturduğum koltuktan kalkarak tesisin bulunduğu alana doğru adımladım. Birkaç dakika sonra giriş kartımı gösterişli kart okuyucusuna tutup içeriye girdim. Asansöre yöneldim ve yedinci kata bastım. Yedinci kata ulaşır ulaşmaz, tesisin bugün oldukça hareketli olduğunu fark ettim. Herkesin koşturup durduğu, belli ki son derece önemli bir görevin beklediği bir atmosfer vardı. Büyük bir ihtimalle, önemli bir görev benim ve ekibimin beklediği düşüncesi aklımdan geçti.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Mar 29 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

KURGU MATİK Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin