sabah gözümü aşağıdan gelen bağırışmalarla açmıştım. Yatağıma baktığımda boş olduğunu fark etmiştim.
Fazla umursamayarak aşağı inmeye başladım. Aşağı indikce alkol kokusu yoğunlaşıyor ve sesler daha net gelmeye başlıyordu." Hangi yürek yemiş açtı lan bu camları. Dondum" hayatımda ilk defa duyduğum sesle kaşlarımı çatmış ve bir şey demeden kimin dediğine bakmıştım. Kısa, sarı saçlı bir çocuk demişti.
Henüz kimse tam anlamıyla ayık olmadığı için mutfağa gitmiş ve kahve yapmaya başlamıştım. Bir yandanda içerde geçen konuşmayı dinliyordum.
" Ne bilim ya belki beom açmıştır?" Yoongi hyungun dediğiyle taehyun konuşmuştu.
" Ama ben üşüyorum" dediği şeyle mutfakta bulunan kombiye yönelmiş babamın öğrettiği kadarıyla yükseltmiştim. Çaydanlıktan buhar hızla çıkmaya başlayınca yanına gitmiş ve direk kulpunu tutmuştum. Ama bir şeyi unuttmuştum, eldiven. Bir anda geri yerine bırakmıştım ve büyük bir ses çıkarmıştım. Elime baktığımda pansuman yaptığım yerlerden bazılarının yandığı için açıldığını fark etmiştim.
Elimi hemen çeşmenin önüne tutmuştum. Ama bu çok yanlış bir seçimdi. Çünkü sağlam olan yaralarıda açmıştı tazyikli su.
" Mutfaktaki çocuk, kimsin lan sen?" Gelen hafif tanıdık sesle arkamı dönmüştüm. Bunu diyen kişi Taehyun'un abisi junkook hyungdu.
" Eline ne oldu?!" Arkasından ne zaman geldiğini anlamadığım sarı saçlı çocuğun dediğiyle evde büyük bir sessizlik olmuştu. Ölüm sessizliği, benim ölümümüm.
" Kimin eline ne oldu, beom? " Evet abim ilk defa kahve içmeden kendine gelmişti. Keşke gelmeseydi.
" Bir şey olmadı, iyiyim. Küçük bir sıyrık" dediğim şeyle yoongi Hyungun sesi biraz uzaktan gelmişti. Ama nereden gelmişti anlamıştım. Banyoyu tamamen toplamam gerekirdi.
" Bok küçük bir sıyrı, bu banyonun hali ne, ne zaman oldu?" Ardı ardına sorduğu sorularla sesli bir nefes vermiştim. Pencerelerin hepsini kapatmaları yetmemiş gibi şimdi hepsi başıma toplanmıştı.
" Biri hemen pansuman çantasını getirsin, beom gel salona" hoseok Hyungun dediyle nefes almak için azımı açmıştım ama bir işe yaramamıştı. Beni -bir nevi sürükleyerek- salona götürüyorlardı. Etraftaki sesler yavaş yavaş boğuklaşıyor, yüzlerini tanıyamıyordum. En son duyduğum şey ise yoongi Hyungun " bayılıcak, hoseok!" Demesiydi. Gerisi rahatsız edici bir karanlık.
********
Güzümü açtığımda yüzüme vuran parlak ışıkla geri kapatmıştım. Yanımda oluşan hareketlenmeden sonra aşığın azaldığını duymuştum.
" Işığı kapattık aç gözünü. " Namjoon hyungun dediğiyle yavaşca gözümü açmış ve - hoseok Hyungun yardımıyla- dik bir şekilde oturmuştum.
Sabah bizde olan o on bir kişide pür dikkat bana bakıyordu.
" Öyle bakıcak mısınız, yoksa ne olduğunu anlatıcak mısınız? " Dediğim şeyle yoongi hyung konuşmuştu. Sesinde biraz korku ve pişmanlık var gibiydi. Ama neden?
" Uykusuzluktan, hastalığının azmasından, çok kan kaybetmekten ve ilaçlarını almadığından, bayıldın." Evet şimdi daha iyi anlaşılıyor neden bana sinirli baktıkları. Tam bir şey demek için azımı açmıştım ki abimin dediği şeyle ne diceğimi unutmuştum.
" Bir daha gitar çalmicaksın. " Yüzümü hemen ona döndüm ve ciddi mi değil mi diye kontrol ettim. Gereğinden fazla ciddiydi. sanki cümleyi açıklamak istermiş gibi junkook hyung devam etmişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
kelebek sistemi//taegyu
Fiksi Penggemartaee_taee admin kelebek sisteminde 11-A sınıfı 11. 12. sıraya oluran kişileri bulup hesaplarını verir misin?