+
Nasıl ne şekilde yurda dönüp kendimi uykunun kollarına attığımı bilmiyordum fakat sabah uyandığımda başımda fena bir ağrı ve ağzımda iğrenç bir tat vardı. Ayaklanıp ağrı kesici alarak kısa bir duşa kendimi bıraktım. Yünlü kısa kollu elbiseyi giyinip ayna karşına geçerek saçımı ve makyajımı da hallettim. Telefona tekrar baktığımda dersimin bir saatten fazla olduğunu anlamamla rahatlayıp Jimin'i aradım. İlk aramamda cevaplanmayan telefonla bir süre bekleyerek mesaj atmasını bekledim. 10 dakika kadar beklemenin sonucu içime bir kurt düşmesini engelleyemedim. Tekrar arayarak çalan telefonun yanıtlanmasını beklerken çok daha fazla gerilmeye başladım ki son anda telefon açılmasıyla seslice bir nefes aldım.
"Nivis?"
"Sikeyim seni Jimin. Telefonuna neden bakmıyorsun sen?" dedim sesimin yüksek çıkmasını engelleyemezken.
"Sessizde kalmış telefon ya." dedi mahçup bir tonda.
"Jimin sen sadece derslere girerken ve moralin bozulduğunda sessize alırsın telefonu. Bugün ki dersin benimkiyle aynı saatte neredeyse."
"Nivis ben s-adece..."
"Ben şimdi okula geçiyorum, sende çıkıp gel." dedim bir şey demesine izin vermeden telefonu kapatırken. Bir şey olmuştu. Yine annesi hakkında olmamasını umarak eşyalarımı alıp yurttan çıkıp bir taksiye atladım.
Okula vardığımda genelde oturduğumuzdan farklı bir kafeye girdim. Çokta göz önünde olmayan bir yere yerleşip Jimin'i beklemeye başladım. Fazla beklemeden benim fark edebileceğim durgunlukla bana doğru adımlamayan arkadaşımı süzdüm. Yüzündeki kırgın gülücükle karşıma geçmek yerine yanıma kuruldu. Genelde bunu canı sıkıldığında yapardı. Sırtını yaslayıp yüzündeki yalancı gülüşle bana döndü. Onun aksine samimi bir gülümsemeyle bakıyordum ona. Yavaşça yaklaşarak yüzünü avuçlarım arasına aldım.
"Sorun ne bebeğim?" dedim naif bir sesle. Sesimi duyar duymaz göz pınarları kızarmış o güzel dudakları hafifçe titremişti. Avuçlarımın arasında olan yanaklarını okşayarak güzelce öptüm. Moreli bozuk olduğu zamanlarda itiraf etmese de sevilmeye aç oluyordu. Küçücük bir nazik bir hareket bile onu tetikliyordu tıpkı sesimi duyduğunda gözlerinin kızarması gibi. Onunla güzelce ilgilenmekte bana kalıyordu ki böyle güzel bir bebeği sevgiye boğmak işime geliyordu.
"Dinleyeceğimi biliyorsun değil mi?" dedim şefkatle gözlerine bakarak. Kafasını ağırca aşağı yukarı sallayarak kollarını belime sarıp kafasını boynuma gömdü. Yavaşça saçlarını okşayarak rahatlamasını sağlarken etraftaki bizi izleyen gözleri görmemle kaşlarım çatılmış her birinin gözlerinin içine bakarak bakışlarının üzerimizden çekilmesini sağladım. Jimin bir süre daha boynumda soluklanıp kendine gelmiş olmalı ki başını köpürcük kemiklerin olduğu yere -göğsüne- yaslayarak konuşmaya başlamıştı.
"Dün parti de annem beni bir anda aradı." derin nefes aldı. "Bilirsin genelde aramaz." Onu onaylar şekilde ses çıkarmış konuşması için teşvik ettim. "Dışarı çıkarak telefonu yanıtladığımda" sesi titredi. "bu sefer canlı görmek yerine iğrenç seslerini işittim." dedi. Dediğiyle saçlarına minik öpücükler koyarak omuzlarını okşadım. "Beni yanlışlıkla aramış." diye devam etti. Bir süre öylece orada durmuş onun sakinleşerek kendine gelmesini sessizce ve yanımda olmasını anlaması için saçlarının arasına öpücük koyarak bekledim. Kendine geldiğinde pozisyonunu korumaya devam etmişti.
Biraz olsun keyfinin yerine gelmesi için "Jimin, Yoongi'yle aranız olursa beni çocuğa düşman etmek niyetindesin sanırım." dedim gülerek. Omuz silkti. "Bana ne" dedi mızmızca. "Ee benim sevgilim olursa ne yapacaksın?" dedim aynı şekilde gülerek. Kollarını belime daha sıkı sararak iyice bana yapışmış "Ondan önce ben varım bir kere." dedi şımarıkça. "Tamam tamam." dedim bende kollarımı sıkıca ona sararak. "Sen hep benim minik bebeğim olacaksın." diye de devam ettim. Bir anda başını boynumdan kaldırarak göz göze gelmemizi sağlayarak gözlerime bakıp şirince kocaman gülümsedi. "Cidden bebeksin." dedim yanaklarını hafifçe sıkarak. Sonunda kollarını belimden ayırmış herkesin tanıdığı Jimin'e bürünmeye başlamıştı. O kendine gelirken saate bakıp dersime 10 dakika kaldığını görmemle üzerime ceketimi giyerek Jimin'e döndüm. "Dersimin başlamasına az kaldı. Kaçtım ben." dedim onun bir şey demesine izin vermeden ayaklanırken. Yanından geçip gidecektim ki küçük bir çocuk gibi ceketimin köşesini tutarak durmamı sağladı.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
nigrum tulip | taehyung
Fanfictionyürüdüğüm yolları özellikle beyazdı siyah düşüncelere sahip kafama nazaran - Nivis'in gün boyunca sadece 30 saniye gözetlediği, haberi bile olmadan ona derin duygular yaşatan adamın uzun zamandır süren bir ilişkisi vardı. ama dedim ya kimseye fark e...