"Pardon" dedi hiç tanımadığım kalın bir ses.
Kafamı yukarı kaldırdığımda karşımda geniş omuzlu, siyah saçlı beyaz tenli bir adam duruyordu. Kaşında ince bir yara izi vardı. Bir çift mavi göz bana bakıyordu.
" B-bana mı dediniz?"
"Evet. Az önce konuşmanıza kulak misafiri oldum. Sanırım kulaklığa ihiyacın varmış." dedi. Ve lacivert kulaklığı masanın üzerine bıraktı.
Ne olduğunu anlamaya çalışırken kulaklığa uzun süre bakmış olmalıyım ki;
"Merak etme temizdir."dedi. Dudağının kenarları hafifçe kıvrılmıştı.
"Teşekkür-" cümlemi tamamlamama izin vermeden arkasını dönüp masasına oturmuştu.
Bi' dakika kulaklığımı unuttuğumu duymuşsa ona "pislik herif" dediğimi de duymuştu! Bana yardım ettiğine göre duymamıştır belki de. Ya duymuşsa?!
Kafamdaki düşünceleri dağıtıp kulaklığı elime aldım. Bluetooth' u açtım ve tabletime bağladım. YouTube'a girip videolarımı bitirdim. Aniden doğrulunca dakikalarca öne eğik duran boynumda bir ağrı hissettim. Elimi boynuma götürüp kafamı kaldırdım. Yoktu! Kulaklığını veren çocuk yoktu! Etrafıma baktım. Birazdan gelir beki diyerek beklemeye devam ettim. Gelmiyordu! Kulaklığını almadan nereye gitmişti?
Kalkıp Asel'in yanına gittim. Ders çalışıyordu.
Yavaşça omzuna eğildim;
"Asel"
"Efendim?"dedi
"Hani Candy Crush oynayan çocuk vardı ya."
"Ee ne olmuş o çocuğa?"
"Gitmiş?"
"İşi bitmiş gitmiş demek ki kızım sanane?"
"Kulaklığı vermişti bana. Ne yapacağım ben bunu?"
"Bilmem. Adını biliyor musun? Belki görevliden numarasını bulabiliriz."
"Hayır bilmiyorum. Off keşke adını sorsaydım."