Aniden bir korna sesiyle irkildim. Karşıdan gelen araba tam dibimde, son anda durmuştu.
"Yahu, kızım iyi misin sen ana yolda öyle yavaş yavaş yürünür mü! Dikkatli ol biraz!" diye sitem etti sürücü.
"P-pardon göremedim " diyebildim hafif ağlak ve titrek sesimle.
Sürücü benim öyle ağlamaklı olduğumu görünce ;
"Neyse sorun yok yavrum, artık daha dikkatli olursun. "
Koşa koşa karşıya geçtim. Gözümden akan bir damla yaşı hissettiğimde sanki göğüs kafesine bedenimden ayrıymış gibi çarpıyordu.
Aslında normalde çok dikkat ki biriyimdir ama bugün niye böyle oldu anlamadım.
Acaba çok düşündüğüm için mi ?
İyi de neyi düşünüyordum bu kadar?Kafamı toparlamak için göl kenarına gitmeye karar verdim. Derin bir nefes alıp sakince yürümeye başladım. Gideceğim yer pek de uzak değildi.
Sonunda vardım. Çantamı kolumdan çıkarıp yanıma koydum. İçinden karalama defterimi ve telefonumu çıkarttım. Sakin bir müzik eşliğinde bir şeyler karalamaya başladım. Bir insan yüzü çiziyordum. Kim ki bu? Ahh, evet o çocuk. Ne oluyordu bana? Sinirlenip sayfayı koparttım. Defterimi tekrar çantama koydum. Biraz sakinleşmeye ihtiyacım vardı. Ellerimi başımın altına koyup uzandım.
Bir süre sonra gözlerim hafifçe açıldı. Uyumuştum. Ağrıyan belime karşı koyup doğruldum. Aniden gölün karşı tarafında birinin olduğunu gördüm. Arkası dönüktü. Geniş omuzlarını siyah deri bir ceket kapatmıştı. İyi de burada benden başkası olmazdı ki. Burayı sadece ben biliyordum. Yani sanırım...