Bavullarım hazırdı ancak bir sorunum vardı o da Bobo'yu bulamıyor oluşumdu.Her yerin altını üstüne getirmiştim ama yine de bulamıyordum onu.Babama ''Babaaaa!Bobo'yu bulamıyorum!''diye çığırdım.Babam bir hışımla odama geldi ve ''Nerede bıraktıysan oradadır Lizliz'im'' dedi.İlahi adam ya.''Baba,burada çok değerli Bobo'mdan bahsediyoruz.Çorabın kaybolan eşinden değil.''deyiverdim.Babam cevabını geciktirmedi ve ''Hadi ama Lizliz,17 yaşındasın artık.Bobo'suz uyuyamıyor musun hala?!'' diye söylendi.Şimdi siz Bobo ne ya da kim diye merak ediyorsunuzdur.Bobo annem ve babam ayrılmadan önce birlikte lunaparka gittiğimizde babamın benim için aldığı tonton ayıcığım.Ve ben her ne kadar 17 yaşında olsam da onsuz asla uyuyamam ve şu an ben Bobo'mu bulamadığım için babişkomla tartışıyorum.Babamla Bobo hakkında tartışmaya devam ederken gözüm duvardaki saate takıldı.Uçağımın kalkmasına yarım saat kalmıştı ve bizim ev ile havaalanı arası 20 dakika sürüyordu.Ben saati görünce babama ''Baba İzmir uçağının kalkışına son 30 dakikaaa!''diye bağırdım.Babam ''Boşver ayıcığı falan hemen çıkmamız lazım''dedi.Ama benim hemen lavaboya gitmem lazımdı.Babama ''Baba Ayı-evet,babama baba ayı diyordum.-benim bi tuvalete kapak atmam lazım.''dedim.Babam ''Tamam moruk.''dedi ve şaşkınlığımla beni odada bıraakıp aşağı indi.Ben hala babamın moruk diyişinin etkisindeyken adımlarımı odamın lavabosuna doğru çevirdim.Lavaboya girip işimi hallettim ve tam elimi yıkarken küvetteki kahverengi ve ıslak şey dikkatimi çekti.Ne olabilir diye düşünürken duş perdesini bir anda açtım ve onu gördüm.Yani benim tonton ayıcığım Bobo'yu.Hemen onu kucaklayıp aşağı indim.Babam arabayı çalıştırmış,beni bekliyordu.Hemen arabaya bindim ve havaalanına doğru yola çıktık.Bu arada kendimi hiç tanıtmadım.Ben Lizge Eylül Arslan.17 yaşında yeşil gözlü,dalgalı saçlı ve 1.75 boylarında normal bir insanım işte.Şu an bu arabadayım ve İzmir'e gidiyorum çünkü babam Hakan Arslan'ın yurt dışındaki şirketlerinde aksaklıklar olmuş ve babamın şirketleri kontrole gitmesi gerekiyormuş.Ben de yaz tatilimi İzmir'de annetoşkomun yanında geçirmek zorundayım.Ben 8 yaşındayken annem ve babam boşandılar.Birbirlerinden nefret etmezler ama birbirlerini çok sevdikleri de söylenemez yani.Annem ikinci evliliğini Mustafa Akbağ adlı varlıkla gerçekleştirdi.Adam gıcığın teki,hiç hoşlanmıyorum ondan.Tamam bana kötü davranmıyor ama çok yapmacık bir varlık.Ha bir de bu varlık İzmir'in sayılı zenginlerinden biri.Bir de Buse adında bir kardeşim var.Onu çok ama çook seviyorum.Daha 6 yaşında ama büyümüş de küçülmüş denilecek cinsten bir minik.Buse benim öz kardeşim değil.Yani annelerimiz ortak ama babalarımız farklı.Ama olsun.Onu öz kardeşim gibi seviyorum.Ve Demir...Yani benim çocukluk aşkım.12 yaşında bana bisiklete binmeyi öğrettiğinden beri ona aşığım.Aslında görüşmelerimiz bununla sınırlı kalmadı tabi ki.Ben her yıl bayramlarda ya da özel günlerde annem ve Bay Yapmacık'ın-sevgili cici babama böyle hitap ederim-İzmir'deki evine giderim ve Demir'le illa bir şeyler yaparız.O bana her zaman Bobocuk der.Çünkü benim ayım Bobo'ya olan takıntımı Demir de çok iyi bilir.Ben de ona her zaman Sarı Zenci derim.Çünkü biz yaklaşık 13 yaşlarındayken Demir bana kaykay kaymayı öğretmeye çalışıyordu.O gün de yağmur yağmıştı ve dolayısıyla yerler çamurdu.Demir bana yapmam için basit bir hareket gösterdi ama ben o hareketi yapayım derken kaykayı yere sürttüm ve yerdeki tüm çamurlar Demir'in üzerine bocalandı.Demir o haliyle bir zenciye benziyordu.Ama saçları hala sapsarıydı.Ben de o günden beri ona Sarı Zenci derim.Beni tüm bu düşüncelerimden arındıran telefonumun zil sesi oldu.Ekrana baktım.Arayan EYLÜL'dü.Eylül benim en yakın çocukluk arkadaşımdı ve evlerimiz yan yanaydı ama onlar yaklaşık 1 sene önce İzmir'e taşınmışlardı.Onu orada göreceğim için çok mutluydum.
-Alo,Eylüş?
-Lizgeeeeeeemmmmmmmm!!Canım Lizliz'im!Nerede kaldın?Ne zaman gelcen?Ne kadar yol var daha?Neredesin sen şu an
-Aman be Eylüş ne bu böyle ilkokuldaki 5N1K gibi.Bi dur da motorun soğusun.Ayrıca şu an havaalanına gidiyorum.
-Ayyyy!Çok heyecanlıyım seni görücem kızım ben ya!Çok özledim karşim seni ben!
-Ben de seni kanksım.Ben de seni.Ama şimdi kapamam lazım benim Eylüş tamam mı?Çünkü havaalanına geldik.Uçağı kaçırırım sonra mazallah.
-Tamam Lizliz'im.Çok dikkat et olur mu?Seni çok seviyom.
-Ben de seni Eylüş muck!
-Mucks.Byyy
Telefonu kapatır kapatmaz hemen arabadan indim ve giriş kapısına doğru ilerledik.Babam evde verdiği nasihatlerin aynılarını tekrar sıraladıktan ve ''ERKEKLERE DİKKAT ET''uyarısını yaptıktan sonra bana bir can kurtaran simidiymişim edasında sıkıca sarıldı ve beni sulu sulu öptü.Ben de babama havadan bir öpücük yolladım ve bavulumu elime aldım.Anons yapan kadının''İzmir uçağı kalkışına son 5 dakika'' demesiyle tabana kuvvet koşmaya başladım.Tam hızımı almış koşmaya devam ederken taş gibi bir şeye çarpıp yere kapaklandım.Kendi kendime''Bu duvarı buraya kim koydu ya?''gibi şeyler mırıldanırken onu gördüm.Yani Bay Meteor'u.Kahverengi saçları,yeşile kaçan gözleri ve 1.90 boyuyla tam bir afetti.Ben de onu mal gibi duvar sanmıştım.Çocuğa yiyecek gibi bakmaya devam ederken konuştu:''Önüne baksana KIZIM!''
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YAZ EĞLENCESİ
ChickLitBen Lizge Eylül.17 yaşındayım.Babamın yurtdışındaki şirketleriyle bir soru yaşandığı için annemin ve onun yeni kocasının-benim deyimimle 'bay yapmacık'-yanına taşınmak zorunda kaldım.Aslında oraya taşınmayı istemiyor değildim.Çünkü orada beni izmir'...