23 4 3
                                    

Aynı saat, aynı kilise, farklı kişiler.

Neden eskiden sadece dua etmek için gittiğim kiliseme şimdi onun için gidiyorum?
Bende ne değişti?
__________

Aynı saat, aynı kilise, farklı kişiler.

Neden eskiden içinde soğuk rüzgarlar esen kalbimde şimdi gür ateşler var?
Bende ne değişti?
__________

Kendimi artık tanıyamıyorum bile. Minhoyla tanıştığımdan beri dinimden çok uzaklaştım ve şimdi geri dönememekten korkuyorum. Çünkü her geçen gün kendimi minhoya daha yakın hissediyorum.

Tekrar ve tekrar aynı yolu yürüyor, aynı köşeden dönüyorum. İnsanlara yolun kapalı olduğunu gösteren şeritlerin altından geçiyor ve kilisemin yolunu tutuyorum. Onun için, ona gitmek için.

Ayaklarım taş kilise yoluyla buluştuğunda gözlerim onu aramıştı ama yoktu. Kiliseye biraz daha yaklaştım ve tekrar baktım ama hala yoktu, her zaman olduğu merdivenlerin önünde bugün yoktu.

İçimdeki ufak sızı endişeyle beraber büyüdü, karnımı ve oradan da bütün vücudumu sarmaya başladı. Neden yoktu? Neden gelmemişti bugün? İçimde kalan son umut kırıntılarıyla gözlerim, soğuk ve boş yolda onu aradı ama nafile.

En sonunda sakinleşmek için onun her zaman oturduğu taş merdivende biraz oturup kafamı toparladım ve dua etmek için kiliseye geçtim. O gün ettiğim ilk ve tek dua minho içindi.

"Neden Tanrım?"

"Bu bir ceza mı?"

"Eğer bir cezaysa lütfen beni onunla cezalandırma çünkü bunu kaldırabilir miyim bilmiyorum."

Kafamı önüme eğdim ve gözlerimden birkaç damla yaş taş zemine damladı.

"Tanrım.."

"Lütfen.."

"Lütfen onu benden alma Tanrım, sana yalvarıyorum."

Ve uzun zamandır ağlamadığım kadar sesli ağlamaya başladım. Göz pınarlarımdan yaşlar peşi sıra düşüyor ve yanaklarımı ıslatarak ay ışığında yüzümün parlamasını sağlıyordu.

Hem ağlıyor hem de Tanrıya dua etmeye devam ediyordum. Minho yüzünden bu haldeydim ama yine de onu yanımda istiyordum.

"Tanrım lütfen! bana minhoyu ver lütfen, sana..sana yalvarıyorum. Biliyorum! biliyorum suçluyum ve onu yanımda isteyerek daha da suçlu oluyorum ama lütfen. Senden sadece onu istiyorum."

Tüm o karmaşada kapının açılıp kapandığını bile farkedememiştim. Beni kendime getiren şey ise yanaklarımda hisettiğim soğuk eller ve gözlerimle buluşan bir çift parlak gözdü.

"Hadi bebeğim kalk, ağlama artık."

"Minho.."

"Hwang?"

"Minho.."

"Ben ne kaçırdım?"

Duyduğum cümleyle dudaklarımdan gürültülü bir kahkaha çıkmıştı. Yumruk yaptığım elimle fazla sert olmayacak şekilde koluna vurdum ve mırıldandım.

"Ya minho!"

"Ne var be, ağlama diye yaptım ve işe yaradı."

Gerçektende işe yaramıştı artık ağlamıyordum ama karşımda minhonun olduğunun farkına vardığımda gözlerim doldu. Kendimi tutamayarak vücudumu ona doğru bıraktım ve kollarımı boynuna doladım. O ise düşmemem için kollarını belime sardı.

Kilise Çanları || HyunhoHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin