2.Bölüm

6 3 4
                                    

5 ay sonra

Sabahın erken saatlerinde alarm sesiyle uyandım. Banyoya gidip günlük işlerimi hallettikten sonra kıyafetlerimi giyinip evden çıktım.

Yaklaşık yarım saatlik yoldan sonra spor salonuna varmıştım. Saat erken olduğu için birkaç kişi tek vardı.

Girişte görevli olan Ahmet'e günaydın dedikten sonra içeriye geçtim.

Yaklaşık bir yıldır savunma dövüş sanatlarıyla ilgileniyordum. Her gün tek başıma çalıştığım ringe gittiğimde çantamın içinden gerekli şeyleri çıkarttıktan sonra boks eldivenlerimi takıp kum torbasına sertçe vurmaya başladım. Bana en iyi gelen şeylerden biriydi bu.

O kum torbasına her vurduğumda içimdeki duyguları açığa vuruyordum aslında. Yaşadıklarımı düşünüyordum. Bana yapılanları düşünüyordum.

Kum torbasına vuruşum gittikçe sertleşiyordu. Hatta öyle bir vuruyordum ki daha önce bu kadar sert olduğum bir anı hatırlamıyordum.

Yumruk darbelerimle birlikte gözyaşlarım da akmaya başladı. Bundan nefret ediyordum. Ağlamaktan nefret ediyordum. En son beş ay önce ağlamıştım ve şimdi bu bana çok yabancı geliyordu.

Gözyaşlarım gittikçe arttığı için eldivenlerimi çıkartıp saçlarımı çekmeye başladım.

Ağlayamazdım. Güçsüz olamazdım. Ben bunu çok küçükken öğrenmiştim zaten. Şimdi öylece ağlayamazdım.

Saçlarımı öyle bir çekiyordum ki kendimde değil gibiydim.

Biraz daha böyle gittikten sonra çantamı alıp hızlıca spor salonundan çıktım.

*
"Emre'm güzel gözlüm. Affet beni o gün seni koruyamadım, onu durduramadım.
Ama bak beş ay oldu ve o şerefsizin yaptıklarını unutmadım, unutmayacağım. Sen rahat uyu. Ben, ona yaptığı her şeyin hesabını soracağım ve aynı şekilde ödeteceğim bedelini. O seni benden aldı. Şimdi de kimse onu benim elimden alamaz. Seni seviyorum." dedikten sonra Emre'nin mezar taşını okşayıp mezarlık çıkışına doğru yürümeye başladım.

Mezarlıklar bana hiçbir zaman yabancı gelmezdi ama ilk defa bu kadar çok acıtıyordu.

Beş aydır acil işler hariç şirkete gitmemiştim. Fakat bugün gidecektim.
Artık güçlü olmam gerekiyordu. Güçlü olup intikam almam gerekiyordu.

O, Emre'yi öylece öldürüp hayatına devam etmişti. Ceza bile almamıştı ya ceza bile. Nasıl saklandıysa ve nasıl becerdiyse kurtulmuştu. Ama ben her şeyin hesabını soracaktım.

*
"Aa Sanem Hanım hoşgeldiniz. Odanızı isteğiniz üzerine değiştirdik. Hazır şu an. Buyurun."

"Tamam Sıla sağol. " diyip odama doğru ilerledim. Menajerim Sıla da peşimden geliyordu.

Odaya girdiğimizde "İstediğim dosyalar hazır mı?" dedim.

"Evet Sanem Hanım hepsi hazır. Birazdan odanıza bırakacağım. "

"Tamam Sıla çıkabilirsin." dediğim şeyi başıyla onaylayıp odadan çıktı.

On dakika sonra elinde dosyalarla geldiğinde hepsini masama bırakıp çıktı. Bende teker teker incelemeye başladım.
Genel olarak işlerimiz iyiye gitmemişti ama kötü de değildi.

*
Saat gece yarısına geliyordu ve ben hala şirketteki dosyalarla ilgileniyordum. İşleri düzene sokup şirketi geliştirmem gerekiyordu. Emre'nin adını bu şirketle yaşatmam gerekiyordu. Bu yüzden elimden gelen her şeyi yapacaktım.

Ben dosyalara dalmışken kapının çalmasıyla irkildim. "Gelebilirsin." komutu verdiğimde içeriye Sıla girmişti.
"Sanem Hanım biliyorum haddime değil ama saat çok geç oldu isterseniz bugünlük bırakın. "

"Düşündüğün için teşekkür ederim ama ben böyle iyiyim. Sen çıkabilirsin. Yarın devam edersin." dediğimde "Peki size iyi çalışmalar." diyerek odadan çıkmak için kapıyı açtı ama karşısındaki çiçekleri getiren görevliyle ikimizde şaşırmıştık.

"Sanem Hanım bunlar size gelmiş. " diyen görevliye "Kim göndermiş?" diye sorduğumda "Bilmiyorum Sanem Hanım. Kimin gönderdiği yazmıyordu ama üstünde bir not var." diyerek cevap verdi. "Tamam teşekkür ederim siz çıkabilirsiniz." dediğimde başlarıyla onaylayıp odadan çıktılar.Merakla notu okumaya başladım.

Karanlığın İçinden Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin