Sabahın ilk ışıklarıyla çalan alarmı sanki haberleşmişler gibi genç çocuğu uykusundan uyandırırken ilk işi alarmını kapatmak oldu.Gözlerini ovuşturarak yerinde kıpırdandı ardından oyalanmaması gerektiği gerçeğinin bilincinde hızlıca bir duş alıp hazırlanmaya başladı.
Sabah annesinin işe gitmeden hazırlayıp üstünü sofra beziyle örttüğü kahvaltıyı görünce içten bir tebessümle atıştırmaya başladı.
Saatini kontrol edip eşyalarını alıp evden çıktı çilli çocuk. Sokağın başına doğru ilerlemeye başladı , ilerlerken diğer taraftan gelen arkadaşını görmesiyle adımlarını hızlandırdı.
" Günaydııın." neşeli bir sesle yaklaştı arkadası da ona karşı . Birbirlerinin yanına varınca cevap verdi Felix " Günaydın askım , iyi uyudun mu?".
"Of hem de nasıl , yazın başından beri kütüphanede tek basımıza çalışıyorduk artık insanlar gelmeye başlıyor . Biraz da olsa havamız değişir dimi dimi?" diye kelimeleri ardı ardasına sıraladı öteki genç.
" Ya Jisung doğru diyorsun da bu insanların gelmesinin bize ne faydası var ki mantıklı olarak baktığımızda , ben anlayamadım."
" Ya akıllım bak simdi , etrafa baktığımızda sadece birbirimizi görmekten arkadas edinemez olduk, ders çalışacağız illa diye sıkıntıdan patlayalım mı?" diyip yanaklarıni şişirerek cevap verdi.
" Tamam tamam anladım ben benden sıkılmışsın sen , e napalım bir Jeongin değiliz ama benimle idare edeceksin artık fındık." diyerek burnundan makas aldı somurtan gencin.
" Ya Felix onu mu diyorum ben? Jeongin zaten üst katta sürekli ders çalışıyor yüzünü bile göremiyorum çocuğun . Sana da gel çıkalım diyorum yok diyorsun." diye hayıflanmaya başladı Jisung.
" Ama Jisung üst kat hem küçük hem de çok erkenden geliyorlar oturmak için unuttun mu?"
" Saat kaç şu an Felix?" aklına tilkiler konmus gibi aceleyle sordu Jisung.
" Dur bakayım , yedi on beş. Noldu niye yükseldin birden ?" diye şaşkınca yüzüne bakmaya Felix.
" Akıllım böyle yürümek yerine tam şu an koşmaya başlarsak kapıcaz o yerleri." dediği gibi kahverengi saçlı çocuğun elinden tutup kendi koştuğu yetmiyor gibi onu da koşturmaya başladı.
Birkaç dakika koşmuş olacaklar ki yorulmuşlardı.
Soluklanmaya başladılar ve birbirlerine döndüler.
Saatin yedi yirmi bir olduğunu görmeleriyle anında kütüphanenin üst katına doğru yol aldılar.İçeriye vardıklarında gördükleri masalarda çantalar vardı iki tane boş yer görmeleriyle sırıtarak ilerlediler ve diğerleri gibi eşyalarını yerleştirip dinlemeye başladılar.
" Her gün böyle koşmak yerine on dakika erken çıksak böyle aksiyonlara gerek kalmaz ne dersin Jisung?" diye hayıflanarak sordu Felix.
" Tamam tamam ya nolmus azıcık koştuysak , gel kahve yapalım kendimize ben dünden aldım bendensin güzellik." diyip öpücük attı çilli oğlana .
" Deli gibi bir şeysin ." diyip gülümsemesini tutamadan kıkırdamaya başladı.
Aşağı kattaki kafeteryaya inip otomattan sıcak sularını almaya çalışıyorlardı. Jisung suyunu almış toz kahvesini karıştırmaya başlamıştı ama Felix makineyle uğraşıyordu hala derken sonunda alabilmişti.
Elinde suyuyuyla yürürken önünden hızlıca gelen kişiyi görmemişti ve çarpışmıştılar. Felix gelen kişi yanmasın diye eliyle kapatmıştı bardağın kapağını ama geri çekildikten sonra elinin acısıyla istemsizce bağırdı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
falls, minlix
Fanfiction"Düştüğümde beni yerde yalnız bırakmayıp bana sarılacak mısın?"