"İçme şunu. "
...
İlgisini çekmenin başka yolu yoktu lanet şeyi asla bırakmıyordu. Parmağımı yanan ucuna koyduğum gibi elimi sertçe tutup çekti.
"Ne yapıyorsun?"
Gözlerine baktım.
"İçme."
Sigarayı yere fırlattı. Ağzından zehirli dumanlar çıkarken konuştu bu sefer.
"Odaklanamıyorum."
"Odaklanmak zorunda değilsin. Bana bak."
Derin kahverengi gözleri benimkilerle buluştu.
"Bana odaklan."
Çok güzeldi, benimle yan yana dahi duramayacak kadar güzeldi.
Kafasını geri çevirdi.
"Beni istemiyorsun."
"Seni kirletmek istemiyorum."
"Seninle kirlenmek istiyorum eğer kirliysen."
"Fazla iyisin."
"Aşığım sana."
"Olmamalısın. Sen ve, ben birbirimiz için değiliz."
Elimi tutunca geri çekildim.
"Uzaklaşma benden, kirliyim zaten. Zaten böyleyken, seni de kaybetmek istemiyorum."
"Kirli değilsin sen, bir melek kadar beyazsın."
"Hayır ben de kirlendim, kapkarayım. Herkes kadar."
Balkonun demirine yaslandı. Üstündeki ince gecelik gecenin rüzgarında uçuşuyordu. Birlikte olmak istemediğimi bildiği için bütün gece oturmuştuk. Yatağın kenarında, koltukta, balkonda. Aramızda oluşan garip bir çaresizlik vardı. Bana döndü saçlarımı okşadı, elini belime koymuştu.
"Üzülüyorum senin için." Dedi.
"Üzülme ben başımın çaresine bakarım."
"Sensiz yapamam."
"Başkasını bulursun."
"Bir başkası sen değil ama."
"Benden tonlarca var bu dünyada. Sen farklı birini bulursun, daha iyisini."
"Senden ayrı bir şekilde var olmak istemiyorum ben."
Ellerimle yüzünü kavradım, ona dokunmaya kaçınsam da son bir kez de olsa hissettim. Onu, tek amacımı. Başparmaklarımla gözlerini kapattım, karşı çıkmadı. Dudaklarını bana yaklaştırdığını hissettim, tekrar denemek istiyordu ama ben kararlıydım.
"Özür dilerim."
"Özür dileme."
"Geri dönmeyeceğim."
"Eğer dönersen burada olacağım."
"Seni sevdim."
"Seni seviyorum."
Gözleri doldu, kısa kesecektim. Ellerimi yüzünden çektim. Montumla telefonumu aldım kapıya doğru yöneldim.
"Montu giy hava çok soğuk."
"Kendine iyi bak Hera."
"Görüşürüz..."
Kapıyı açtım.
"Elçin!"
"Efendim?"
Geri dönüp baktım ama sadece bana bakmaya devam etti, konuşmadı.
"Uzun vedaları sevmiyorum."
Ağlıyordu ama sessizdi.
"Tamam, gidebilirsin."
Kollarını önünde birleştirmiş bir eliyle yüzünü kavrıyordu. Ağlamasını saklamaya çalışıyordu. İç çekip döndüm, ayakkabılarımı giydim. Hala arkamda duruyordu ama bir daha geri dönersem ikimiz de daha fazla acı çekecektik. Kapıyı kapattım, kapanma sesiyle içime büyük bir ağırlık oturdu ama devam ettim. Eski apartmanın merdivenlerinden ağır ağır indim. Apartmandan çıkınca az önce orada olduğum balkona ve az önce içinde olduğum duruma doğru baktım. Bana bakıyordu, Hera. Çok bakmadım önüme dönüp yürümeye başladım. Hava soğuk ve yol uzundu, durağa kadar sadece yürümeye odaklandım. Beynimin karanlık köşelerinin çığlıklarını susturmaya çalışıyordum. Durağa gelince oturup otobüs beklemeye başladım ama beynim sesler tarafından işgal edilmişti bile. Onu yarım bıraktım. Bir otobüs geldi, durdu, binmediğimi görünce birkaç küfrün ardından yoluna gitti. Bende öylece oturuyorum, aklımda Hera, boş gözlerle yola bakmaya devam ettim. Soğuk iliklerime kadar işleyene kadar bekledim. Asla olmayan şeyler kadar gerçektim ben de...