Seongjoong "Kıskançlık"

54 4 0
                                    

Hongjoong sinirliydi. İçinde birkaç gündür birikmiş olan öfke her an patlamaya hazır bir bomba gibiydi. Etrafına soğuk bakışlarını gönderiyor, derin nefesler alarak birazdan çıkacakları program için sakinleşmeye çalışıyordu. Ne varki karşısında en güzel gülümsemesiyle oturmuş telefona bakan Seonghwa varken bu çok zordu.

Seonghwa birkaç gündür telefonuyla daha çok ilgilenmeye başlamış, bilerek yada bilmeyerek sevgilisi Hongjoong'u ihmal etmişti. Hongjoong ilk zamanlar başka gruplardan arkadaş edindiğinden dolayı heyecanlı olan Seonghwa'yı anlayışla karşılasa da bir süre sonra kıskançlığı ağır basmış, sinirlenmeye başlamıştı.

Seonghwa kendisiyle son bir haftadır hiç randevuya çıkmamış, yeni arkadaşlarıyla dolaşmayı tercih etmişti. Buda yetmezmiş gibi buluşmalardan döndüğünde tek konuştukları şey yeni arkadaşları olduğundan Hongjoong'un sinirleri iyice bozulmuştu. Derin bir iç çekerek uzun süredir oturduğu yerden kalktı.

Seonghwa sevgilisinin orada olduğunu yeni farketmişçesine başını kaldırıp ona baktığında bir şeylerin ters gittiğini anlayabilmişti. Hongjoong'un moralinin bozuk olduğu on metre uzaklıktan bile anlaşılabilir iken anlayamaması tuhaf kaçardı. Sonunda telefonunu kapatıp kenara koydu. Gözlerini Hongjoong'dan ayırmıyordu fakat sevgilisi ona bakmamakta ısrarcıydı.

Kolunu kaldırıp Hongjoong'a uzanacağı vakit gözlerini bir kez bile kendisine çevirmeyen sinirli beden yanından hızlıca geçip gitmişti. Seonghwa konuşmasına fırsat bile vermeyen sevgilisinin arkasından şaşkınlıkla baktı. Ona hiç böyle davranmazdı. Kalbinde endişe tohumları filizlenirken programa bir saat kaldığını söyleyen menajerinin sesi ona ulaşmamıştı bile.

Aceleyle kalkıp az önce bekleme odasından çıkmış olan sevgilisini takip etmeye başladı. Hongjoong'un hemen ardından Seonghwa da tuvalete girdiğinde her ihtimale karşı kapıyı kilitlemeyi unutmamıştı. Arkasını dönüp ellerini soğuk suya tutan sevgilisini süzdü. 

"Bir şey mi oldu? İyi misin?" Seonghwa'nın endişeli bakışları sevgilisinin vücudunda dolaşıyor, hasta olup olmadığını anlamaya çalışıyordu. Sonunda fiziksel olarak bir şeyi olmadığına kanaat getirdiğinde biraz daha yatışmış bir şekilde hala ona bakmayan sevgilisine yaklaştı. "Hongjoong, neyin var? Bana bakar mısın?" Hongjoong suyu kapatıp arkasını döndü. Bakışlarını hala ne olduğunu anlamamış sevgilisinin meraklı gözlerine çevirdi ve konuşmaya başladı.

"Cidden ne olduğunu bilmiyor musun?" Seonghwa sevgilisi sonunda onunla konuştuğu için biraz daha rahatlamış gibiydi. Birkaç adım daha atarak aralarındaki mesafeyi biraz daha kapattı. "Hayır, bilmiyorum." Hongjoong'un dudaklarının kenarı alaycıl bir şekilde kıvrıldı. " Seonghwa, bir haftadır yüzüne bakmadığın sevgilinin nesi olduğunu anlarsın sanmıştım."

Seonghwa'nın gözleri neler olduğunu anlamanın netliğiyle parladı ve hafifçe büyüdü. Bir süre ikiside sessiz kaldı. Seonghwa geçirdikleri bu bir haftayı tekrar hatırlamaya çalışıyor, Hongjoong ona düşünmesi için fırsat veriyordu. Sonunda siyah dalgalı saçlarını geriye atan sıkıntılı beden pişmanlık kırıntıları taşıyan gözlerini sevgilisine çevirdi.

Seonghwa nazik biriydi. Şimdiye kadar Hongjoong'u üzecek veya incitecek hiçbir şey yapmamıştı. Şimdi ise sevgilisinin ona darılmış olduğunu belli eden yüzüne bakarken ne yapacağı hakkında en ufak bir fikri yoktu. Bu sefer geri çekilmeyeceğini umarak ellerini tekrar sevgilisine uzattı.

İkilinin elleri birbirlerine kenetlenirken Hongjoong biraz daha sakinleşmiş gözüküyordu. Seonghwa'nın her zamankinden daha yumuşak bakan gözleri üzerindeyken sinirli kalması beklenemezdi. Seonghwa sevgilisinin yeni yapılmasına rağmen alnına düşmüş güzel sarı saçlarını geriye doğru taradı.

"Özür dilerim. Biliyorsun yeni arkadaşlar edinmek benim için biraz zor. Bu yüzden kendimi fazla kaptırdım. Çok üzgünüm. Seni kırdım." Seonghwa'nın sesi titremeye başladığında Hongjoong daha fazla dayanamayacağının farkındaydı. Kolları arasına aldığı bedeni sıkıca kucakladı. Geçirdikleri bu bir haftanın acısını çıkarmak istiyormuş gibi tutuşunu hiç gevşetmeden öylece kaldı.

"Tamam." Bu kadardı. Hongjoong sevgilisine bir saat bile kızgın veya küs kalamamıştı. Tüm duyguları buhar olup uçmuş, geriye sadece kolları arasına aldığı bedene duyduğu sevgi kalmıştı. Hongjoong güzel sevgilisinin yumuşak tutamlarını okşadı.

"Gerçekten affettin mi?" Seonghwa hafif dolmuş gözlerini sevgilisine çevirerek onu affettiğinden emin olmak ister gibi bu soruyu sorduğunda Hongjoong hafifçe gülümsedi. Başını onaylar bir şekilde salladığında Seonghwa'nın gözlerinde asılı kalmış yaş damlaları bir bir yok oldu.

Ortam iyice yumuşamıştı. Seonghwa dudaklarını sevgilisinin dudaklarına hafifçe bastırdığında uzun bir öpücüğü başlatmış oldu. İkisi de farkına varamamış olsada birbirini özlemişti bu yüzden tuvalette olduklarını veya birazdan programa çıkacaklarını hiç umursuyormuş gibi gözükmüyorlardı.

Bir süre daha birbirlerine verebilecekleri bütün sevgiyi vermeye çalıştılar. Taki kilitledikleri kapı zorlanıp açılmaya çalışana kadar. Birbirine yapışmış bedenler ürkerek geri çekildi. Hızlıca toparlanmaya çalışsalarda yüzlerine  yayılmış olan kırmızılığı gizlemek pek mümkün değildi.

"Seonghwa? Hongjoong? Orada mısınız?" Kapının arkasından menajerlerinin sesi duyulduğunda Seonghwa titreyen sesiyle karşılık verdi. "E-evet. Çıkıyoruz." Hongjoong kapıya yöneldiğinde dudakları ıslanmış ve kızarmış sevgilisi de peşinden gitti. İkisi birbirlerine son kez baktılar. Menajerlerine bu durumu nasıl açıklayacakları hakkında en ufak bir fikirleri yoktu. Yinede mutlu, belki biraz huzurlu görünüyorlardı.  Hongjoong ellerini sevgilisiyle buluşturduktan sonra kilidi çevirdi ve kapıyı açtı.

Merhaba! Ateez son zamanlarda çok ilgilendiğim bir grup. BTS ship kitabı olması gereken kitaba Seongjoong yazmamın nedeni de bu. Her ne kadar üyelerini çok iyi tanımasamda gördüğüm bir videodan sonra bu bölümü yazmak istedim. Kişiliklerini tam olarak yansıtamamış olabilirim tabi. Kusura bakmayın.

One-shotHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin