11. Bölüm

25 5 15
                                    

Hi guys

Yeni bir bölüm ile geldiim
sonunda aklima bölüm yazmak geldi whatever bölüme gecelimm.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.

İlahi bakış açısı

"Yalvarırım beni rahat bırak!..."
"Sessiz olursan senin için daha acısız bir ölüm planlarım güzelim"
"Ne kadar para istersen veririm yeter ki beni rahat bırak!"
"Bu işi keyfimden mi yapıyorum sanki!"
"Minho..."
Christopher'ın son sözleri bile eceli olan adam ile ilgiliydi.
Christopher'ın en büyük sorunuydu insanlara fazla bağlanıyordu aşktan gözü kör olmuştu sanki

"Evet Seungmin sunbae dediğini yaptım ibanımı atıyorum"

Ve bazılarının gözü ise paradan kör olmuştu

~3 ay sonra~

Minho'nun bakış açısı

Han Jisung ile aram eskisi kadar iyi olmasa da güvenini yavaş yavaş geri kazanıyordum -veya ben öyle sanıyordum- şimdi ise Seungmin'den haber gelmesini bekliyordum. Chris'in ölümü az da olsa beni etkiler sanmıştım zira eskiden en yakın arkadaşımdı fakat hiç bir şey hissetmiyordum.
Telefonun ekranında yazan isimle güldüm
"İşler iyi mi gitti Kim?"

"Evet hiç bir iz bırakmamış çaylak olsa bile işini iyi yapmış. Her neyse sana konumu atıyorum ne sikim yaparsan yap Lee"

"Ne yapacağımı çok iyi biliyorum"

"Tabii ki bilirsin"

Telefonu kapadım ve Seungmin'in attığı konuma doğru arabayı sürmeye başladım.

Chris'in soluk yüzünü görünce garipsemedim, nedensizce bir şeyler hissetmek istedim ama nafile.
Hemen polisi ve ambulansı aradım -ambulans'ı arasam bile bir bok yapamayacaklarını biliyordum-

~1 gün sonra~

Bugün Chris'in cenazesi vardı Chris'in ailesinin yanına gitmem gerekliydi.

Yas'a uygun olacak şekilde siyah giyindim ve Chris'in evine gittim.
Önce papaz ölüyü yıkayacaktı sonra ise yakma işlemi gerçekleşecekti.
Herkes ağlarken garip karşılanmamak için ben de ağlamaya gayret gösterdim.

Saat 11.30 P.M gibi evime geri döndüm sonuçta daha yapacak çok işim vardı.
İşten kastım ders çalışmak senenin son sınavları yaklaşıyordu ve yine yüksek notlar almalıydım.

~Sınav haftası~

"Alo Jisung, geliyorsun değil mi?"

"Elbette Minho geliyorum. Bugün tyt fizik çalışırız yarını da sen düşün."
Yarını elbet ben düşünecektim diğerki günleri de...

"Peki bekliyorum seni"

~

"Ben bir su içip geliyorum" dedi Jisung.
"Bence biraz mola verelim saat geç olmuş"
"Olur bana fark etmez"
Jisung'un mutfağa gitmesini izledim ve bir kaç saniye geçtikten sonra bende mutfağa gittim "Jisung" diye fısıldadım.
"Sessizce gelmeni sevmedim" dedi Jisung. "Seni rahatsız ettiysem üzgünüm." Diyip sırıttım. "Sorun değil. Ben geliyodum neden geldin."
"Su içesim gelmiştir belki"
"Deseydin getirirdim"
"Benim canım kendim almak istiyor"
"Lafı dolandırma Minho bir şey diyeceğin kesin" dedi ciddi bir ifadeyle Jisung. "Ah, ne kadar zekisin... Bu yüzden aşığım sana" dedim sonlara doğru sesim kısılmasına rağmen.
"Ne dedin sen?"
"Dedim ki aşığım sana"
Jisung anlamsız bir ifadeyle bana bakıyordu
"Yani aldığın nefesten bile haberimin olmasını, her dakika seni izlemeyi, benden başka kimseyle görüşmemeni, benimle aynı evde olmanı istiyorum. En önemlisiyse..." Nefes alıp devam ettim
"Sadece benim olmalısın Jisung"

"Sen ne saçmalıyorsun?"

"Sshh, sen istesende istemesende benim olacaksın, zorluk çıkarmana gerek yok"
Jisung'un bir kolunu tuttuğum gibi diğer koluyla yüzüme bir yumruk attı "Yavrum zorluk çıkarma bana yoksa istemediğin şeyler gerçekleşir"

"Ne gibi istemediğim şeyler gerçekleşir göstersene!"

Jisung'un ayağını ayağıma geçirip yere yatırdım. Ayaklarıyla mide boşluğumu tekmeledi Jisung'u bırakıp nefes almaya çalıştım tam o sırada burnuma bir tane daha yumruk indirdi. Kendimi toparlayınca cebimdeki pamuğu çıkarıp Jisung'un arkasından burnuna pamuğu dayadım iki dakika içinde bayıldı.

Jisung'u kucağıma alıp odasına -evet Jisung için bir oda hazırladım- götürdüm.

~

Yaklaşık 1 saatten beri Jisung'un başında ayrılmasını bekliyordum ve sanırım artık yavaş yavaş uyanıyor.

"Hay sikiyim..." Kısık sesle küfürler ediyordu bu hâli bile tatlıydı.
Sonunda gözünü açtığında beni fark etti. "Siktiminin özürlüsü ne bakıyorsun!"
"Sana diyorum ne bakıyorsun!"
Konuşmayacağımı fark ettiğinde ofladı.
"Başım ağrıyor senin yüzünden, ağrı kesici getir bana"
"Hem bana küfür ediyorsun hemde ağrı kesici istiyorsun yok canım! Elin ayağın yok mu mutfağın yolunu biliyorsun" diyip sinsice güldüm fakat bu Jisung'un hoşuna gitmemiş olacak ki yüzüme tükürdü "Doğru ya unutmuşum senin ellerin ve ayakların bağlıydı"
"Kendini unutturacağım göreceksin"
"Biliyor musun çok güzel olurdu"
Jisung başını geriye doğru yasladı bende su ve ağrı kesici getirmek için ayağa kalktım "Jisung biz birbirimiz için yaratılmışız bunu inkâr etme, ben senin için yaratılmışım sende benim için. Birbirimizin eksiklerini tamamlıyoruz bunu anla." Jisung'un umurunda değilmiş gibi görünüyordu bende fazla durmadan kalkıp mutfağa gittim.

~

"Ağrı kesici getirdim sana" Jisung'un karşısına geçip ağrı kesiciyi açtım ve Jisung'un ağzına götürdüm ardından su içirdim.
"Yorgun musun? Yatağına geçireyim seni istersen?" Jisung ise sadece başını sallamakla yetinmişti. Jisung'u yerden kaldırıp yatağına yatırdım bir gün beraber yatıcaktık bunu biliyordum.

Tam odadan çıkacakken Jisung "Birbirimiz için yaratılmadık sadece sen kaderi isteğine göre yazdın o kadar bence bunuda senin anlaman lazım." Dedi yüzüme tükürürcesine. Gerçekler yüzüme tokat gibi yapıştı. Bir şey söylemeyip odadan çıktım.

Bir bölümde sonuna geldiiiik
Nasildii
Umarim okurken eglenmissinixdir eglendiyseniz oy atin beee kaodjdkjd

Çok uzundu bence bu bölüm her neyse

adios amigos ben kacanzi

Yellow Rose  [Minsung]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin