0.3

27 6 4
                                    

"Yönelimin ne?"

Sorduğu soruyla gözlerim karşıda takılı kaldı ve yüzümde acı bir gülümseme belirdi. "Gerçeği duymak ister misin?"

"Benim yanımda kendin olmanı tercih ederim."

"Eşcinsel birini arkadaşın olarak kabul eder misin ki?" Gözlerim ellerime indiğinde hafifçe kıkırdadığını duyup, kafamı kaldırıp ona baktım. Hiç bir iğrenme belirtisi yoktu aksine tatlıca kıkırdamıştı. "Neden gülüyorsun?"

"Eşcinsel birine eşcinsel arkadaş isteyip istemediğini sordun az önce."

"Ha?" Verdiği cevaba şaşırmıştım. Gözlerini bana çevirip gülümsedi.

"Ben gay'im Jimin."

"Nasıl da rahat söyledin öyle." Söylerken fısıltıyla çıkmıştı dudaklarımdan sesim.

Ama duymuştu. "Neden söyleyemeyeyim? Bunu saklamam mı gerekirdi?"

"Hayır belki de evet, bilemiyorum. Ben ilk erkeklerden de hoşlanabildiğimi fark ettiğimde çok küçüktüm. Bunun normal bir şey olduğunu sanıp babamın yanında söylediğimde büyük bir dayak yemiştim ve psikologa göndermeye başlamıştı. Ondan sonra onu kızlarla ilgilendiğime ikna etmeye çalışıp bir nevi iyileştiğimi göstermeye çalışmıştım. Oysaki iyileşecek bir durum değildi bu. Ondan sonra da kimseye aşık olmadım."

"Erkek ağırlıklı bisexual."

"Aynen ondan."

"Peki sana şöyle bir şey anlatsam?" Merakla ona döndüm ve gözlerimizi buluşturup cümlesini tamamladı. "Ailemin de senin babanın yaptığı gibi beni psikologa göndermişti. Tabii 18'imdeydim o zaman. Sözlerinden çıkamadığım sikik senelerdi işte. Onlara psikologum hep iyi şeyler söylüyordu çünkü psikologumla çıkıyordum."

Sözünü bitirir bitirmez şokla gülmeye başladım. İkimiz de kahkaha atarak gülüyorduk. Olayın absürtlüğü o kadar komiğime gitmişti ki gözlerim kapanmıştı. Gülünce önümü göremezdim, minik gözlerimi yanaklarım örterdi. Sakinleşirken gözlerimi açtığımda onun duraksayıp beni izlediğini fark etmiştim. "Bir şey mi oldu?"

"Çok güzel gülüyorsun."

Utanmıştım açıkçası. İltifat almaya pek alışkın değildim ve bu benim fazlasıyla hoşuma gitmişti. "Teşekkür ederim."

"Soru sorma sırası sende."

"Nasıl böyle bir hayat istediğine karar verdin?"

"Açıkçası lisede serserinin tekiydim. Oturup ders çalışmak, masa başında durup saatlerce aptal kağıtları okumak hiç benlik bir şey değildi. Ben motorlara takmıştım kafayı. Ben oturmaktan, masa başında zaman öldürmekten nefret etmiştim. Sonrasında hayatım şekillendi. Kendi paramı kazanmaya başladım ve fazlasıyla iyi kazandım. Sonrasında ise gerçekten bu hayatı sevdiğime kadar verip devam ettim."

"Ne iş yapıyorsun?"

"Motor ve araba yarışçısıyım. Tabii artı olarak birkaç yerde araba ve motor galerilerim var. Ha bir de bar işletmem var ancak onunla ben ilgilenmiyorum, ortağım var. Ben genel olarak yarışlara katılıp kazandığım paraya bakıyorum."

"Korkmuyor musun hiç? Kaza yapmaktan, ölmekten..."

"Masa başında da öleceksin sonuç olarak. Ha kaza yapıp ölmüşüm ha masa başında ölmüşüm ne fark eder? Ben sana söyleyeyim, sevdiğim işi yaparken ölmeyi tercih ederim."

"Anladım." Dedikleri çok mantıklıydı. Benim kadar çok düşünen biri değildi ve kafası çok rahattı. Her şeyi hayatında olmasını istediğine göre ayarlanmıştı. Gerisi umrunda değildi. "Soru sırası sende."

"Neden babanın işi?"

"Hayırlı evlat olmayı istedim. Elimden bir şey gelmiyordu, bende şirketi devralmayı tercih ettim."

"Elinden gelebilecekleri denemiş miydin?"

"Ben korkak biriyim Yoongi. Ben güvende olmayı tercih ederdim ve hayallerimin sınırları vardı. O sınırları aşmaya uğraşmakla uğraşmadan sınırlar içerisinde bir hayat kurdum kendime. Sınırlarımı aşmak için hazır olup olmadığımı bilmediğimden senden yardım almak istedim."

"Anlıyorum ve emin ol sınırlarını birer birer yıkacağız."

"Hmhm. Sıra bendeyse soruyorum." Kafasını onaylarcasına salladığında aklımdaki soruyu pat diye sordum. "Hayatında biri var mı?"

"Yok. Bir süredir ilişkim yok. Senin?"

"Sence?"

Dediğime gülmüştü. "Dosyalar dışında elleştiğin kimse yoktur."

"Aynen öyle. Senin gibi barlarda takılacak vaktim olmuyor."

"Barlarda sevişenin kendine saygısı yoktur. Bardan bulduğum kimseyle bir şey yaşanmam, karakter meselesi."

"Neden?"

"Sarhoşun tekiyle sevişip sabahına hatırlamayıp tanımadığım birinin yanımda yatması hoşuma giden bir durum değil. Gerçi buna sevişmek de denmez. Birbirimizi tatmin ediyoruz sadece. Ben duygusuz sadece arzuyla olan dokunuşlardan hoşlanmam. Eğer birine o şekilde dokunacaksam duygu hissetmek isterim. Tanımadığım birini sikeceğime sol elimle idare etmeyi tercih ederim."

"Çok açık konuşuyorsun."

"Üzgünüm, bu da benim tarzım."

Dediğine beraber gülmüştük. Başımı omzuna koymuştum. Saatler ilerliyordu ve benim uykum gelmeye başlamıştı. Gözlerimi nazikçe kapattığımda uykuya bu kadar çabuk dalacağımı tahmin edememiştim.

Jimin, Yoongi'nin omzunda uyuyakalmıştı. Yoongi bunu fark ettiğinde gülümsedi ve onu rahatsız etmeden üzerine yanındaki ceketini örttü. Sabaha kadar gram kıpırdamadı ve gözlerini onun üzerinde gezdirdi. Ona çok masum geliyordu bu adam. Sanki cennetten çıkmış gibiydi. Yoongi'nin günahkar hayatına bir melek girmişti. Yoongi onu izlerken büyülenmeden edemiyordu. Her ayrıntısına kadar düşünülmüş, oldukça özenilmiş bir tabloya benziyordu ve Yoongi gözlerini onun üzerinden çekemiyordu. En sevdiği manzaralardan biri olan gündoğumunu bile omzunda masumca uyuyan adama bakmaktan izleyememişti. Yoongi'nin hayatında çok şey değişecekti ancak kendisi bile bunun farkında değildi.

....

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Feb 23 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Two Weeks -YoonMin-Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin