BÖLÜM 2: HELEN WİLSON

100 32 174
                                    

Televizyonun karşısında oturmuş, televizyon izliyordu. Rahat bir hafta sonu geçirmeyi diliyordu. Hafta içi zaten çok fazla yoğun oluyor ve kafası şişiyordu.

Tek dinlenme zamanı hafta sonuydu. Helen kahverengi saçlı, mavi gözlü, dolgun pembe dudaklı, beyaz tenli, orta boylu bir kızdı. 22 yaşında olgun ve bir o kadar da çocuksu bir gençti.

Tam kimsenin rahatsız etmeyeceğini düşünürken telefonu çaldı. Bıkkın bir nefes aldı. İş sebebi ile tanıştığı meslektaşı olan yakın arkadaşı aramıştı.

"Alo Helen nasılsın?"

"Alo iyiyim Helia sen nasılsın?"

"Çok iyiyim seni rahatsız ettim pardon. Sana geliyorum biraz sohbet edelim. Hem dosyalar var müdür sana vermemi söyledi."

"Tamam gel bekliyorum seni."

Dedi son olarak Helen, vedalaşarak telefonu kapattılar. Helen'in yakın arkadaşı Helia, sarı dalgalı saçlı, yeşil gözlü, kırmızı dudaklı, açık tenli ve orta boylu bir kızdı. Helen mutfağa gitti ve kahve yapmak için cezveyi çıkardı.

Kahve makinası kullanmıyordu. Olduğu zaman ne kadar teknolojinin olduğu bir zaman olsa bile eskiden olan şeyleri daha çok seviyordu. Cezvenin içine türk kahvesini koydu. Ardından su ve şeker ekledi.

Orta şekerli içiyorlardı kahvelerini. O sırada kapı çaldı. Arkadaşı Helia'nın geldiğini düşünerek hızla kapıya gitti. Kapıyı açıp baktı ama kimse yoktu. Biraz etrafa baktı. Yine kimseyi göremedi. Tam kapıyı kapatacağı sırada yerde olan paketi gördü.

Hemen paketi aldı ve kapıyı kapatıp mutfağa gitti. Az daha kahve taşacakmış. Hemen paketi bıraktı ve ocağı kapattı. Hemen kahveyi bardaklara döktü. Dolaptan süt çıkartıp içine süt döktü. Kahveleri alıp salona geçti.

Kahveleri koltukların ortasında olan minik masaya bıraktı. Geri mutfağa gelip o paketi aldı ve tekrar salona geçti. Yavaşça açtı. Önce notu gördü. Sakin bir şekilde okudu.

Sevgili Helen;

Bu hançer sana özel bir hançer zor durumda kalmadığın sürece kullanmamanı tavsiye ederim. Kolyeyi boynuna takıp asla çıkarmamanı ve yüzüğü de aynı şekilde takıp çıkarmamanı rica ediyorum. Bunların ne olduğunu merak edeceğini biliyorum hatta saçma bulacaksın ama beni dinle zamanı gelince zaten karşılaşacağız. Beni bulmaya çalışma beni bulamazsın. Sana yol göstereceğim. Seni nereden tanıdığımı evini nasıl bulduğumu zamanı gelince öğreneceksin. Sana mutlu bir zaman diliyor ve beni dinlemende rica ediyorum.

Sevgilerle
Lordun.

Bu nota anlam veremedi hatta kendi kendine gülmeye başladı.

"Bu ne ya. Ne saçma şey."

Sonra içindeki hançeri gördü. Eline alıp inceledi. Mor renk sarı detayları olan bir hançerdi. Ardından diğer iki bezi açtım birinde mor bir yüzük diğerinde siyah gerçek kalp görünümlü bir kolye vardı.

Kağıtta yazan kolye ve yüzük bunlardı. Hem bu notu yazan kişi nasıl evini bilebilirdi ki. Helen bunu düşünüyordu. Araştırmalı mıydı? Ama araştırsa bile bulamayacağı yazıyordu. Sonra araştırmayı planladı.

Elindekileri alıp odasına çıktı. Önce hançeri makyaj masasına koydu. Aynada kendine bakarken kolyeyi boynuna taktı. Bunu veren kişi para harcamıştı.

HANÇERİN ZEHRİ Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin