İki yabancı

5 4 0
                                    


❋Kane in gözünden❋

Duellonun verdiği yorgunlukla beraber akademinin geniş bahçesinde oturmuştuk, göğsümün kalkıp inme şiddeti yavaşlamış, oksijen ciğerlerimin içine yavaşça dolmaya başlamıştı.

Güneş kavurucu sıcaklığını üstümüze salıyordu, deri mataramdan su içerken bir çift gözü üzerimde hissediyordum. Kısa bir süre önce gelmiştik ve ikimizde soluklanmamızın haricinde bir ses çıkarmamıştık.

Benimle ne konumak istiyordu bilmiyordum, merak etmediğim söylenemezdi ama göz göze kalmamak için çok uğraştığımı itiraf edebilirdim, öteki yandan onun istediği gibi bana bakabilmesi sinir bozucuydu çünkü ben yapamıyordum.

Ne saçmalıyorum ben...

Kendine gel Kane!

Sonunda uzun süreli sessizlik bir boğaz temizleme sesiyle kesildiğinde başımı yavaşça ona döndürdüm, durgun bir denizi andıran gözleri benden hiç ayrılmamış bir şekilde bana bakıyordu.

Önce hafifçe gülümsedi, ardından önümüzde olan duvarların ardındaki şehre başını çevirdi, beklentiyle ona baktım.

"Chemitor krallığı nasıl bir yer?" dedi, sorusuyla beraber kaşlarım kalkarken gözlerim yerde parlayan yem yeşil çimenlere gitti.

"Chemitor krallığı oldukça güzel bir bölgede, dağlarla çevrili şehirlere sahip ormanları ile etrafı süsleyen bir bölge. Şehirleri de bir o kadar dini sebeplerden dolayı güzel, ancak. Siz zaten krallığa gelmiştiniz. Neden sordunuz?" dedim. Mavi gözleri şehirden ayrılarak bana yandan bir bakış attı, yüzündeki gülümseme buruklaşırken kalbimde bir sızı hissettim.

Kendimde olan bu değişikliğe şaşırırken gözlerimi hiç ondan çekmeden bağdaş kurmuş bir şekilde beklemeye devam ettim, istemsizce kaşlarım çatılmıştı.

Önüne gelen beyaz saç tutamlarını yavaşça kulağının arkasına sıkıştırdı, ardından başını tamamen bana çevirdi. "Abimin kaybolmasından dolayı gelmiştim, hiçbir yeri gezecek heyecanda değildim. Abimi bulamadığımız için böyle bir isteğe sahip bile değildim, sonra kral Wichard bizi başkente davet etti. Oradan akademiye gelebileceğimi söyledi bizde direkt olarak başkente geldik, diğer abim ve babam hâlâ abimi arıyorlar..." o derin bir nefes alırken bende tüm dikkatimle onu dinliyordum. "O süre boyunca da hiçbir yere dikkat edemedim, sadece başkenti görebildim o kadar..." dedi, sonlara doğru sesi titremişti.

İçim öfkeyle dolmaya başladığında bakışlarımı çimenlere indirdim yeniden. "Anlıyorum..." dedim sadece düşünceli bir şekilde.

Bir süre daha sessizlik ile geçtikten sonra gözlerimi tekrardan yüzüne çıkardım, hafif gülümsedim, şuanda her şeyden fazla morale ihtiyacı var gibi duruyordu.

"Peki, siz sordunuz, benimde sanırım sormam gerekiyor. Tailon krallığı nasıl bir yer?" dedim. Önce şaşkın bakışları yüzümde dolandı, sonra yerine heves geçti.

Heyecanlı bir şekilde bedenini tamamen bana çevirdi, yattığı yerden doğruldu ve bağdaş kurdu. "Tailon krallığı düz alanlarla, ve etrafta pek sık olmayan ağaçlarla çevrili, şehirleri oldukça aydınlık ve karanlığı en az seviyede tutuyorlar. Yollarda bile genelde şövalyeler gezerek etrafı aydınlatır, kalenin içerisinden düzlüklerde ilerleyen ışıkları görmek çok eğlenceli olabiliyor." dedi.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Mar 10 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Ebediyen BağlıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin