1 saat sonra
Amelia'nın yanına girdiğimizde Emma hızlıca Amelia'ya sarıldı. O sırada deminki halinden eser olmayan Olivia sert bakışlarını tekrar yüzüne koyduktan sonra hiç bir şeyi umursamıyormuş gibi yapmaya devam etti. Üstelik şurada 1 saat önce ağlayan o değilmiş gibi. İçimden bu duruma kıkırdarken biraz fazla sesli güldüğümü Olivia'nın bana homurdanmasıyla anladım. Ciddi bir hale bürünmüşse çalıştım ama gülmemek elde değildi. Birden Amelia'nın beni çağırmasıyla küçük hayal dünyamdan gerçek dünyaya döndüm. Amelia'nın yanındaki boşluğa onu incitmeden oturdum. Birden boynuma dolanan elleri içimi o kadar ısıtmıştıki normalde kimseyle gerekmediği sürece temasta bulunmayan ben boş bulunarak Amelia'ya sarıldım. Uzun süredir böyle durmuş olmalıyız ki Olivia'nın homurdanıslarini duydum.
Bu kız gerçekten beni kıskanıyordu herkesten.
İkimiz birden Olivia'ya bakınca laf sokmadan dururmu? "Ne kadar çok sarıldınız görende yıllarca görüşmediniz sanır." Amelia bu durumu gülerek karşılasada benim için aynı şey söylenemezdi.
Kendi içimden homurdandım ve suratıma sahte bir gülümseme kondurdum.
Hastaneden eve döndüğümüzde Amelia'yı odasına çıkardım biraz sohbet ettikten sonra da dinlenmesi için onu yalnız bıraktım. Odama geldiğimde bugünkü yorgunluğu üzerimden atmak için soğuk suyla dolu küvete kendimi bıraktım. Ürperdim ama başka türlü atılmazdı bu yorgunluk. Yaklaşık olarak 1 saat geçirdiğim güzel bir duştan sonra üstüme rahat ve dizlerime kadar gelen bir tişört giydim. Telefonumu elime alınca gördüklerime inanamadım. 25 cevapsız arama ve 70 e yakın mesaj. Mesajları okumaya başlamıştım ki hiç beklemediğim bir şey o kadar korkmama neden olduki telefonumu benden uzağa firlattığımı farketmedim bile. Gördüklerim karşısında ne yapacağımı bilmiyordum çünkü her gün mesaj atan gizemli çocuğu karanlık bir depoda kanlar içinde yerde yatarken gördüm. Daha sonrasinda ise gelen ardarda mesajlara tam olarak bakmadan ağlamaya başladım. Şoka girmiş bir şekilde ne yapacağımı düşünüyordum. Biraz sakinlestikten sonra kalan mesajları okumaya başladım ve gördüğüm o son mesajla etrafımdaki sesler kesilmiş, dünya durmuştu. " Nasılsın Beril eserim hakkında neler düşünüyorsun sana zarar vermeden önce onu bu dünyadan gönderdim. Ama kendine dikkat etmeni tavsiye ederim peşinde biri varken pek güvende değilsin. Suikastçın'dan sevgiler." Kanımı donduran mesajdan sonra etrafıma sadece boş bakışlar atıyordum. Numarayı tam telefonumdan numarayı silecektimki bir mesaj daha geldi. "Sana bu telefondan ulaşacağım eğer telefonundan numarayı siler, babana söyler yada başka bir hata yaparsan işin biter. Haberin olsun." Telefonumu uzağa koyduktan sonra yatağıma yattım ve bunların hepsinin bir rüya olduğunu düşünerek uyumaya çalışmıştım.
En son yattıktan sonra uyumuş olmalıyım ki başımda beni bekleyen Emma'yı görünce korkudan yerimden sıçramıstım. Neler olduğuna anlam veremeyen Emma "Kızım iyimisin? Neden uyudun bu saatte? " diyince en son yaşadıklarım aklıma gelmişti. Ama bu olanlardan ne Emma'ya ne babama nede başka birine bahsedebilirdim. Aksi taktirde bedenimi toprağın altında bulurdum. Emma'yı geçiştirdikten sonra akşam yemegi için aşağıya indim. Zoraki bir şekilde yemek yerken telefonumdan gelen sesle saklanan korkum kendini gün yüzüne çıkarmıştı. Yemek sofrasında telefonuma bakamadığım için hızlıca yemeği yedim ve aile büyüklerinden izin isteyerek sofradan kalktım. Ellerimi yıkadıktan sonra telefonumu korkarak elime aldım . Mesajın Samantha'dan geldiğini görünce içime su serpilmişti. Bugün okulu astığım için hocanın verdiği ödevleri atmıştı. Maalesef ki çok fazla ödev vermişlerdi. Kendi kendime homurdanarak masaya oturdum. Aradan 2 saat geçtikten sonra şükürler olsun ki ödevleri bitirmiştim. Saat fazla geç olduğu için yorgunluktan ayakta uyuyordum. Dişlerimi fırçaladım , saatimi kurdum ve yatağıma girdim tekrar. Sabah saatin çalmasıyla istemeye istemeye uyandım. Çünkü bugün okulun galası vardı ve bende orada görevliydim. Bu yüzden sabah her zaman olduğundan daha erken kalktım. Hazırlanıp kahvaltıya indiğimde Emma'nın yerinde duramadığını gördüm. Çok komik olduğu biraz gülmüştüm. Ama Emma komik bir şekilde gülüşüme anlam vermeye çalışırken ben hala gülüyordum. En sonunda bu duruma dayanamamış olacak ki "Beril neden gülüyorsun?"diyince kendi kendime "Acaba neden "demiştim. Küçük homurdanislarimi duyan Emma daha çok strese girdi ve koşarak yanıma geldi. "Berilcim hazır mısın? Bugünün sorunsuz geçmesi gerekiyor. Aksi takdirde bütün karizmamız çizilecek. Umarım bir sorun çıkmaz ama 8cimde kötü bir his var." Son cümleyi duyana kadar hayatım çok güzeldi ama o son cümle beni biraz ürküttü. Çünkü bugün benimde içimde kötü bir his vardı. Ne kadar Emma'ya bu durumu çaktırmasamda. Büyük bir nefes aldıktan sonra Emma'yı biraz rahatlatmak için onu teselli ettim ve bir sorun çıkmayacağına dair ona söz vermiştim. Umarım çıkmazdı. Hemen kahvaltımızı yaptıktan sonra hepimizin arabalara atlayıp okula doğru yola çıktık. Gala akşam olacaktı fakat bugün öğrencilere sürpriz olarak okul tatil edilmişti. Ama ben yine gidiyordum. Maalesef. Okula vardığımızda etraftaki insanların telaşlı halleri gülmeme neden olmuştu. Karşıdan koşarak bize doğru gelen kadın Emma'ya bir şeyler dedikten sonra Emma beni gösterdi ve beni hemen hazırlamasını istedi. Emma'nın benim için seçtiği buz mavisi diz kapağının biraz üstüne kadar yırtmacı olan ama dekoltesinin abartısız olduğu bir elbiseydi. Elbiseyi çok beğenmiştim.
Elbiseyi giyindikten sonra Emma'nın beni hazırlaması için gönderdiği kadın hemen saçımla başka bir görevli ise makyajımla ilgileniyordu. Kürek kemiklerimin biraz aşağısında biten sarı saçlarıma bukleler eklemiş ve küçük bir taç takmıştı. Makyözüm ise beyaz tenime çok doğal duran hafifbir makyaj yapmıştı. Aynadan kendime baktığımda guzelliğimden kendim bile büyülenmiştim. Bayağı bir vakit geçtikten sonra yavaş yavaş gala saati yaklaşmıştı. Çadırda çıktıktan sonra karşımda dikilen ailemi gördüm. Emma'nın tam yaşına uygun giyindiği siyah hafif dekolteli ve dizlerinde biten bir elbise vardı ve onu çok güzel gösteriyordu. Amelia hastalıklı halinden yeni çıktığı için yüzü olduğundan daha beyazdı fakat giydiği lacivert elbiseyle fazlasıyla göz kamaştırıcıydı. Olivia'yayla göz göze geldiğimde giyindigi ateş kırmızısı mini elbisesi ve fazlasıyla dekoltesi bulunan elbiseyle adeta etrafa "Çekilen yolumdan kraliçe geldi."der gibi bir hava katıyordu. Son olarak yakışıklı ve bi o kadar da karizmatik olan babam siyah smokin ile farklı bir görünümdeydi. Onun bu halini çok az gördüğüm için çok garipsemistim. Gala saati geldiğinde herkes sırasıyla sahneye çıkıp yapması gerekenleri yaparken sıra bana gelmişti. Ne kadar stres yaşamda artık çok geçti. Birkere girdik bu işe kaçış yoktu. Sahneye çıktığımda fazla heyecandan şuracıkta ölebilirdim. Şarkının sonlarına yaklaşmıştım ki gözüme birden biri çarptı. Seyircilerin arka tarafı çok karanlıktı ama oradaki gölge beni çok korkutmuştu. Nihayet şarkımı bitirmiştim sahneden indiğimde Olivia koşarak yanıma geldi ve bana övgüler yağdırdı. Ama Olivia'yı şuan anlayamıyordum çünkü aklım orada ki gölgedeydi. Olivia'yi biraz geçiştirdikten sonra karanlığa doğru yavaş adımlarla yürümeye başladım. Ama neredeyse hiç bir şey göremiyordum. Biraz ilerlemiştim ki okulun ormana açılan yoluna gelmiştim. Arkamdan duyduğum sesle hemen arkamı dönmüştüm ki biri beni tuttuğu gibi yüzümü ağaca dayadı. Arkamdaki kişinin yüzünü göremiyordum fakat tam çığlık atacakken bir eliyle kollarımı sırtımda birlestirirken diğer eliyle ağzımı kapattı. Sıcak nefesini boynumda hissetmiştim. Boynuma küçük bir buse kondurduktan sonra bu sefer nefesini kulağımın hemen yanında hissettim. Burnuma gelen odunsu koku tüm bedenimi uyusturmusken birşeyler söylemeye başladı. "O çocuğa yaptıklarımı sana da yapmamı istemiyorsan dediklerimi harfiyen yapacaksın." Dediğinde kaskatı kesildim yavaşça elini ağzımdan çekerken beni uyarmıştı. Bu kişinin kim olduğunu artık anlamıştım ve ona cevap olarak "Seni durduran ne? Ne yapacaksan şimdi yap." Genzinden konuştuğu boğazından hırıltılı seslerden belli oluyordu. "Bugün beni durduran şey kulağıma melodi gibi gelen o lanet sesin. Birdaha sakın bana bunu yapma." Dediğinde sesindeki o tehditkar düşünceyi anlamıştım. Birden kollarımın gevsemesiyle arkamı döndüğümde arkamda kimsenin olmadığını görmüştüm. Kendimi toparlayıp koşar adımlarla gala nın olduğu yere gelmiştim. Kimse yokluğumu farketmemiş olmalı ki herkes sakince söylenen şarkıları dinliyordu. Üstümü başımı düzelterek babamların olduğu tarafa doğru gitmiştim. Amelia'nın birden "Beril yanağına noldu?"sorusuyla afallamıştım. Ağaca yaslanan yanağım çizilmiş olmalıydı. Amelia'ya "Buraya gelirken düştüm."demiştim ama pek inanmamış gibi duruyordu. Olayı daha fazla uzatmamak için konuyu kapattı ve tekrar şarkıları dinlemeye başladık. 1 saat sonra gala şükürler olsun ki bitmişti. Sunum konuşması da yapıldıktan sonra herkes yavaş yavaş dağılmaya başlamıştı.
YOU ARE READING
İmkansız
Teen FictionOnca engele rağmen vazgeçmeye niyeti olmayan ve katiline yanıp tutuşan ama aileleri yüzünden kavuşamayan iki genç...