Gözlerim kapalı olduğu için hiç bir şey göremiyordum. Ama etrafımdaki adamların fısıltilarla birşeyler konustuklarını duyuyordum.
Ya farkındalar mı bilemem ama bende buradayım diye homurdanırken etrafımdaki seslerin kesildiğini farketmemistim. Kendi kendime konuşmamı duyan adamların içlerinden bu kız deli mi dediklerine eminim. Herkes odadan çıktıktan sonra sadece katılımın odada kaldığını o lanet olası kokusundan anladım. O benim sesime veya kokuma laf ederse bende onun kokusuna dememde bir sakınca görmüyorum. Biraz vakit geçtikten sonra bu sessizlikten çok sıkıldığım için suikastçıma "Benden ne istiyorsun?"sorusunu sordum çünkü çok merak ediyordum. Böyle bir durumda bile rahatlığım şaka gibiydi. Sesli şekilde nefes verdi ve bana cevap vermek için yakınıma geldiğini hissettim. "Senden ne istediğimi emin ol bende bilmiyorum." Allah'ım sen bana sabır ver bu adam beni nedensizce mi kacirmisti.
Delirmek üzereydim. Zaten kaç gündür burdayım bari bir nedeni olsaydı.
"Ne yani canın istediği için mi buralarda sürünüyorum." Sinirden ağlamak üzereyken karşımdaki adamın rahatlığı beni cidden delirtmek üzereydi. Sesli bir şekilde kahkaha attıktan sonra artık kendimi tutamazdım tek ben değil kimse beni tutamazdı. Aklıma gelen bütün küfürleri söyledikten sonra nihayet beni ciddiye almış olmalıydı ki gülmeyi kesmişti. "Senin gülüşünü duymaktansa farelerle sohbet etmeyi yeğlerim."dedim. Aradan daha bir dakika geçmeden adam bana lafını sokup odadan çıkmıştı.
Ya tamam çıkarsın ama hayvan herif bari gözlerimi çozseydi. Kör oldum resmen. Resmen beni buraya hapsetmisti. Allah'ım sabır ver. Çok konuşan biri olduğum için böyle durumlarda bile susamam. İşin garip tarafı tekken bile susmayı beceremiyorum. Yine kendi kendime konuşurken arkadan gelen gülme sesi beni o kadar korkutmustu ki neye uğradığımı şaşırdım. Ama farklı olan şey bu gülme sesi bir erkeğe degil kadına aitti. Gözlerim kapalı olduğu için hiç birsey goremiyordum ama birinin ayağa kalkıp yanıma geldiğini tahtaya vuran topuklu ayakkabıların sesiyle anladım. Bir kişi yetmezmiş gibi şimdi bu kim diye homurdanıyordum.
Tam karsima bir sandalye çekip oturan kadını gözlerimi birinin çökmesine gördüm. Ama kadının suratıni tam seçemiyordum. Dinmek bilmeyen yağmur ve gokgurultusu yüzünden ışıklar yoktu. Yani ben öyle düşünüyordum. Belkide ışığa dair hiç bir şey yoktur.
Kadından gelen taze çiçek kokusu beni o kadar etkilemişti ki bana birini hatirlatıyordu. Annem... . Küçükken yağmurun yağdığı zaman gök gürültüsünden korkup annesinin yanına giden çocuğu hatırlatmıştı. Bu kadın da kimdi. Bana annemi hatırlatacak kadar aynı kokan bu kadın kimdi. Gözümden gelen bir damla yaşla kendime geldim ve kadının suratını girmeye çalıştım fakat sadece yüzüne ışık vurduğunda gördüğüm o yeşim gözlerdi. İçime öyle bir şey oturdu ki. Nefes alamadım. Öyle bir ağlamaya başladım ki etrafta telaşla ne yapacağını bilemeyen kadına son kez baktım. Uyandığımda bu kadını bir daha görmek istemiyordum. O bana onu hatırlatıyordu.
2 saat sonra
Usulca gözlerimi açtığımda içeriye sızan güneş ışıkları beni rahatsız etmişti. Sırtımı dönmek istemiştim ama yapamadım. Her yerim uyusmustu o kadar halsizdim ki hareket edecek takatim yoktu. Yavaş yavaş kendime geldiğimde kendimi yatağımda buldum. Ama kendi evimde olan yatağımda. Gördüklerimin etkisiyle şoka girmiştim. Ben buraya nasıl gelmiştim. Kapının tıklamasıyla içeriye giren Olivia'yı gördüm. Elinde portakal suyu ve yanında bir de ilaç vardı. Acaba ölmüşmuydüm yada ruyadamıydım. Hatırladığım kadarıyla Olivia Benden nefret ediyordu.peki şimdi neden bana iyilik yapıyordu. Bi an aklıma gelen kötü düşüncelerle duraksadım. Ya o meyve suyunda ilaç varsa. Yanıma gelen Olivia gülerek "Hayalet görmüş gibi bakma ve ayrıca merak etme sadece portakal suyu ve ilaç içinde bir şey yok seni şuan öldürmem." Ne tür bi psikopattı bu kız beni öldurme planları mı vardı yani. Allah'ım sabır ver. Getirdiği meyve suyunu bana uzattı. İlk başta bi tereddüt ettim ama ona güvenip içmeye karar verdim. Ben meyve suyunu içerken Olivia'da baş ucundaki koltuğa oturdu. Normalde hiç yanımda durmayan Olivia'nin bugün yanımda durasi geldi sanırım. Gülerek kendi kendime konuşurken birden Olivia'nın sorusuyla şaşırmıştım."Şimdi nasılsın? Bütün aile senin için endişelendi. Ben hariç. Annem dinlendiği için seninle ilgilenmemi istedi onu kırmamak için burdayım." Son cümlesine kadar hersey güzeldi. O cümlenin beni bu kadar etkileyeceğini düşünmemiştim. Olivia benimle ilgilendiren sonra odamdan çıktı. Olivia'nin getirdiği ilacı içince biraz uyku bastırmıştı. Dinlenmek için yatağa yatarken aklıma telefonum geldi. Etrafıma kısaca göz gezdirdikten sonra masamın üzerinde duran telefonu gördüm. Uzun süredir telefona bakmadığım için üşenmeden yavaşça ayağa kalkarak telefonu almaya gittim fakat bedenim o kadar halsizdi ki yürürken bana öyle acılar çektiriyor du ağlamak üzereydim. Telefonumu aldıktan sonra kendimi yatağa atmam bir oldu. Gelen mesajlardan çok korkuyordum. Ayrıca bir kişi yetmezmiş gibi bir de başıma o kadın çıkmıştı. Korkarak mesajlara girdigimde suikastçımdan gelen mesajı gördüm. "Nasılsın?" Evet tek yazdığı buydu. Bu bile beni korkutmaya yetmisti. Mesajına soruya soruyla karşılık verdim."Beni evime kim getirdi?" Mesajı yazarken o kadar ruhsuzdum ki ben bile kendime şaşırmıştım. Yazdığım soruya beni fazla bekletmeden cevap verdi. "Kimin aldığı yada evine bıraktığını şuanlık bilememen gerekiyor. Yakında her şeyi öğreneceksin sabret." Yazdıklarından istediğim cevabı alamamak yüzümün asılmasına neden olmuştu. Ayrıca neden sabreden ben oluyordum (Allah'ım sabır ver.) Geri cevap yazmadan telefonu elimden bıraktım ve uyumaya çalıştım.
🤍
Birden ayağa kalktığımda ter şu içinde kalmıştım. Yatakta oturur vaziyet aldım ve öyle bir ağlamaya başladım ki delirmek üzereydim. O kadın aklıma geldikçe kendimi yok etmek istiyordum. Kimdi o kadın neden bana böyle hissettiriyordu. Bir kere bile görmüş olsam da ondan nefret ediyordum.
YOU ARE READING
İmkansız
Teen FictionOnca engele rağmen vazgeçmeye niyeti olmayan ve katiline yanıp tutuşan ama aileleri yüzünden kavuşamayan iki genç...