Bağzen sadece düşünürüm,tek başıma bir odada sabahlara kadar
düşünürüm.
Annem ve babam yaşasaydı nasıl bir
Samimiyetimiz olur? Nasıl bir aile kokusunu alabilirim?tüm bunları düşünürken akıttığım sayısızca göz yaşlarım,mahfollan bünyem ve herşeyim...
Artık düşünmez oldum.Biliyordum
Bir kırık bardak gibi parçalanacak toparlanmaya çalışırken ise ellerim yara bere içinde kalacaktı...
Anne söylesene ölmeseydin beni nasıl severdin?biliyormusun,ben hiçbirşey
hatırlamıyorum beni nasıl sevdiğini,
nasıl saçlarımı ördüğünü bile...bunları bana yaşatmayan bir insan var,vardı...
Peki baba sen benim en sevdigim meyvelerden kiloca alıp gelecekmiydin evimize?,her pazar annem,sen,ben kahvaltı yapacakmıydık?
Biliyormusun ondokuz yaşındayım ve bunları düşünürken kendime acıyorum.
Yatakta yatarken kendi göz yaşlarımın
yüzümün kaşınmasına ve uyanmama sebep olurken yavaşça doğruldum.Burnum akıyordu ve boğazım ağrıyordu.Dün fazlaca rüzgar yediğim için üşümüş olmam lazımdı.
Yavaş adımlarla mutfağa gittim ve raftan aldığım bir kutu hapın içinden iki tane ilaç alıp avucuma bıraktım ve şu dolu bardakla birlikte içtim.Bugün okula gidecektim hiç halim yoktu.Odaya gidip formalarımı gidim.Saçımı dağınık bir şekilde topuz yaptığımda boy aynasından uzaklaşarak kendime baktım rengim solmuş dudaklarım rengini yitirmişti...
Lavaboya gidip bakım ve makyaj mağzemelrimle hızlı bir makyaj yaptım ve lavabo'daki aynada baktığımda çok az makyajla çok zarif durduğumuz farkettim.Yüzüme silik bir tebessüm yerleştirip lavaboda çıktım.Odamdaki çantamı aldım ve evden çıktım.Motorumun anahtarını kontağı takıp çalıştırdığımda.Hızla okulun yolunu tuttum.
Okula gittiğimde dolabım'daki eşyalarımı aldım ve sınıfıma gitmek için
üç kat çıkam gerektiğini bildiğim için bu katta olan bir asansöre doğru yöneldim.Asansörun yanına geldiğimde kapanacağın bildiğim için hızla üç karışlık alandan hızla geçtim.Asansörde sadece bir erkek vardı.
Siyah saçları,esmer teni ve karamel rengi gözleriyle iticilik ve çekicilik arasında gidip geliyordu.
Asansörün ayna tarafına yasanmıştı ve orada duran demirleri elleriyle kavramıştı.Asansörün diğer köşesine geçtiğimde telefonla oyalanmak başladım.Onu hiç görmemiştim bu okulda sanırım yeni öğrenciydi üst sınıflardan olmalıydı...
Yaklaşık bir dakika kadar asansörün benim sınıfımın katına gelmesiyle asansörün kapısı açılırken asansörden çıkacağım esnada biri dirseğimden tuttu ve beni geri çekti arakam baktığımda esmer çocuk gülerek bana bakıyordu.
Ona doğru döndüğümde,"tanışmadan mı gideceksin ya?"
Ters bir bakış attığımda dirsegimi hızla ondan çektim ve geriye bir adım attım.
Oda bir adım bana gelip mesafeyi kapatınca eliyle bir tutam saçımla oynamaya başladı."Tanışmadan seni hiçbiryere bırakmam"
"Tanışmakmı istiyorsun?"
"Evet"
"Bak benim derse yetişmem lazım,beni rahat bırak" kapı açılırken bir adım uzaklaştım ve kapıya doğru bir adım attığım sırada beni belimden çekti ve ufak tiz bir çığlık attım.Elimdeki malzemeler asansörün içine saçılırken
arakm ona dönüktü.
Boşluğa kolumu savurduğumda elimi tuttu ve beni kendine doğru çekti.Paniklemiştim onu tanımıyordum bile...
Ona döndüğüm gibi elmacık kemiğine sert bir yumruk indirdim,affalaması vücudun belli olurken karnına doğru sert bir tekme savurduğumda midesine elini kapatarak öne eğildi.Asansörun kapısı tekrar açılırken geri geri giderek asansörden çıktım.Burada bit dakika daha duramazdım.Ellerim sinirden titrerken aklım hayla ona daha fazlasını yapmamakta kalmıştı.Koridorda hızla ilerlerken merdivenlere yöneldim aşağıya ikili ikili hızla merdivenlerden inerken bileğim ters döndü ve acı içinde yere çöktüm.
Ellerimle bileğimi tutarken sağa ve sola doğru göz gezdirdim.Kimsecikler yoktu yavaş hareketlerle kalkarken yüzümü buluşturmadan edemedim.Bileğim fena derecede sızlarken seke seke durağa gitmek zorunda kaldım,aksi taktirde motorla eve gitmeye çalışsam kaza yapabilirdim.Telofonumu açtım ve olduğum tarafa taksi çağırdım.On dakikalık acı bekleyişin içinde taksim geldi ve arabaya bindim.Adam dikiz aynasından bana baktı.Kilolu,saçları seyrek ve beyaza dönmüş sakalları ile ellinci yaşına yelken açmış benziyordu...
"Konum verirseniz eğer sizi götüreceğim yeri bilmek isterim."
Ah salak kafam resmen az önce adamı göz hapsine almıştım.
"Ahh,evet pardon... bi dakika"
Telefonumdan evimin adresini gösterdim.Adam hafifçe başını aşağıya eğerken "Tamamdır on dakikaya ordayız hanımefendi"
Derin nefes alarak arkama yaslandığımda etrafı izlemeye koyuldum...Evin önüne on dakikaya yakın bir sürede geldiğimde çocuk sesleri,sanki hiç kış gelmemeşcesine yankılaniyordu.Tabi beni görünce koştur koştur yanıma geldiler sanırım beni seviyolardı sevilmek güzel duyguydu...Kısa bir sarılma-selamlaşma merasiminden sonra küçük adımlarla oturduğum binanın önüne geldim.Bileğim
ağrıdığı için korkuluklardan destek alarak yukarı doğru çıktım.Her adımında bileğim eziliyormuşçasına sızlıyor sanki iğne batırıyolarmış gibi
derinden acıyordu.Oturduğum kata geldiğimde derin bir nefes verdim ve anahtarla kapıyı açtım
Klik
Kapı açıldı ve içeriye girdim.Yorulmuştum artık dışarıdan değildim buyüzden seke seke odama doğru ilerledim.Yatağımın üzerindeki katlanmış pijamalarımı aldım ve sakin bir şekilde giydim.aAyak bileğime bir şey yapmam gerekiyordu yoksa gittikçe kötüye gidecektim.Yatağımın karşısında duran dolabının en üsteki gözünden sağlık çantamı çıkardım.Parmak ucuma kalkmak beni biraz yormuştu işater parmağımla kutuyu kendime doğru ittirerek yanıma aldım.Yavaşça çömelerek oturdum ve sırtımıda duvara yasladım.bileğimi kendime çekip baskı uygulayarak neresinin çok acıdığına baktım beş dakikalık sonucun ardından ençok acıyan yer kremimi güzelce sürdüm ve bandajımıda sıkıca sardım.Sızlanarak kalktığımda yatağıma doğru gittim acı sanırım uyukumu getirmişti.Belkide uyusam geçerdi...