Bölüm 1 - Normal Bir Gün

25 5 32
                                    

"Naz kalemimi sen mi sakladın?"

Arkamdan gelen sesi suyunca hafifçe sırıttım. Arkamı dönüp "Ben hiç yapar mıyım öyle şey?" dedim.

Ecem  bana inanmayarak baktı. "Tabii tabii." dedi. Daha sonra Beren yerden bir kalem aldı "Ecem bu senin mi?" dedi. Ecem "Günahını aldık kızın.." diyerek kalemini eline aldı ve tahtayı yazmaya başladı.

Sıra arkadaşım Zeynep ve ben yazmayı bitirmiştik. Sessizliğimiz can sıkıcı olduğu için "Okulu aylaklar bassa..." diye konuşacakken Beren beni durdurdu. "Yeter Naz! Sürekli zombi, zombi. Zombi salgınında hayatta kalacak noktaya geldik artık." dedi.

Ben hafifçe güldüm. Sonra bir anda gelen sesle ödümüz koptu.

"Gökalp yeter artık! Her gün aynı şey!" diye bağırdık. Tam cips kola kilit diyecekken Zeynep ne yapacağımı anlayarak başını iki yana salladı. Ben de öpücük attım. Gülüp o da öpücük attı.

"Arkadaşlar, Dilay'ı gördünüz mü?" diye sordu Berre.

"Pirana havuzuna indi." dedim. Berre nE? dercesine baktı. Ben de "Kantinde." diyerek açıkladım. Grupça gülüştük.

"Arkadaşlar soğuk espri yapıyorum dinleyin." dedi Zeynep. Genelde bizim 6'lı masada ben ve Ecem soğuk espri yapardık. Ama Zeynep soğuk espri yaptı mı iyi olurdu - en azından bana göre -.

"Akraba olduğunu düşündüğümüz ama olmadığını öğrenince inanamadığımız 2 kişi kimdir?" diye sordu. Ecem hemen "Naz ile Beren" dedi. Çünkü soy ismimiz aynıydı.

Zeynep "Hayır. Steve Jobs ile Necat İşler. Hani 'Job' iş demek 's' takısı gelince 'işler' oluyor." dedi.

Bir tek ben güldüm şaka mı? Ben de mi bir tuhaflık var? Her neyse... Bu şakanın kalitesini Ecem ile tartıştıktan sonra Ceren ve Ece'ye onlara Watty'den önerdiğim kitabı okuyup okumadıklarını sordum. (bakınız. Welcome The Hell -benim notum: okuyun lan bu kitabı! oy sınırını geçsin :D- ). Okuduklarını ve beğendiklerini söylediler. 

Sohbetimize birbirimize k-drama önererek devam ettik. Hayatımda 4-5 tane izledim sadece yani büyük fanı değilim. Love Between: Fairy and The Devil'i izleyin aşırı iyi. Neyse...

"Ooo Diloş gelmiş, hoş gelmiş!" diye seslendim Dilay'a. Dilay gülümseyerek yanımıza geldi.

"Arkadaşlar gülen ördeğe ne denir?" diye sordum. Beren gözlerini devirip bir şeylerle ilgileniyormuş gibi yapmaya başladı.

"Kıkır-duck denir. Sürekli aynı espriyi yapma Naz." dedi Diloş. Ben de bir yandan gülerek "Unutturup unutturup yeniden yapmaya çalışıyorum. Bu sefer olmadı demek ki." dedim.

Berre "Şey geldi aklıma: Zoruna gidenin..." derken Diloş "Borusuna gitsin." diye tamamladı. Yeniden gülüştük.

"Yaa bir şey diyeceğim İnşAllah biz LGS'ye gireriz LGS bize girmez." dedim. Ecem de hemen (akım olan) "Amin." dedi 2 kere. Bir tur daha kıkırdadık. Yalnız bizim konudan konuya atlama şekli müq.

Sohbetimize devam edecekken matematik hocamız Murat Hoca içeri girdi. Daha kimse ayağa kalkmadan "Oturun çocuklar." dedi her zamanki gibi.

"Pısttt Zeynep bir baksana." dedim yanımdaki müq şahsiyete fısıldayarak. Efendim dercesine baktı. Ben de "Şimendifer" dedim. Kalp krizi geçirirmiş gibi sessiz gülme krizimiz başladı. Bir süre sonra dindi.

( Şimendifer Olayı- Zeynep test çözüyordu ve bir soruda 2 şık arasında kalmıştı. "Köşe yazısı mı deneme mi?" diye sordu bana paragrafı göstererek. Ben de 'eskiden' ve 'geçmiş' gibi kelimelerin altını çizerek ona deneme olduğunu söyledim. O da "Öyle bulunmaz ki" diyerek 'şimdi' kelimelerinin altını çizecekken yanlışlıkla 'şimendifer'in altını çizdi. Şimendiferin ne olduğunu hocaya sorduğumuzda "Tren." dedi. )

Murat Hoca tahtayı bir sürü koordinat sistemi sorusuyla donattıktan sonra "Yazın." dedi. Daha kalemimizi bile elimize almamışken "Yazdınız mı?" diye sordu. Tüm sınıf güldü.

Hani her sınıfta gereksiz şeyler söyleyip sınıfı güldürmeye çalışan, bunu yaparken kimin kırıldığını düşünmeyen ancak iş kendisine geldiğinde kıyamet koparan ve büyük ihtimalle size gıcık olan - sizin de ona gıcık olduğunuz - bir tip vardır ya. Heh işte, o tip "Yazdık Hocam!" diye cevap verdi. Sırf ismini verirsem başımdan ayrılmayacağı e kıyamet kopacağı için upuzun bir cümleyle açıkladım. Onun dırdırını çekecek durumda değilim.

Yazmayı bitirdikten sonra test kitabımı çıkartıp üçgenlerle ilgili soru çözmeye başladım. Benden hemen sonra yazmayı Zeynep de bitirdi ve o da paragraf çözmeye başladı.

*Öğle Tatilinde*

Kütüphaneye grupça test çözmek için indik. Birkaç dakika sonra 5. sınıf iki tane - sözde - kütüphane görevlileri kendi aralarında "Kimse gelmiyor, kapatalım." diye konuşmaya başladılar. İlk başta pek önemsemedik ama içlerinden biri yanımıza gelip "Kütüphaneyi kapatıyoruz" dediğinde günah bizden gitti.

"Burası esnaf mı kapatıyorsunuz?"

"Biz varız yetmiyor mu?"

"Kimse gelmemişmiş!"

"Kalkar gider seni müdür yardımcısına söylerim!"

"Gitmiyoruz yiyorsa kaldırın!"

"Kütüphane öğle tatili hep açık kalacak, kural bu!"

"Keşke Faruk Hoca yine kütüphanenin sorumlu öğretmeni olsaydı, o zaman yapamazdınız böyle bir şey."

Söylediklerimizden sonra - az bile söyledik - anahtarı bize bırakıp çıktılar. Berre çok içten bir şekilde "Veletler..." dedi. Bir süre gülüştükten sonra herkes testine döndü.

Öğle tatili bittiğinde sıralarımıza döndük. Zeynep karnı ağrıdığı için - yaklaşık bir avuç ölçüsü - sıcak su torbası getirmişti. İçindeki su soğuduğu için kalorifere koymayı teklif ettim. Bu sayede biraz da olsa belki ısınacağını söyledim.

Biz torbayı kalorifere koyduğumuzda gıcık tip "Zeynep bu içiliyor mu?" diye sordu. Zeynep de "Hee içiliyor (!)." diye cevap verdi. Gıcık sıcak su torbasını eline aldı ve "Taharet musluğundan mı doldurdun?" diye sordu. Zeynep tek kaşını kaldırarak "Ne yapacaksın bu bilgiyi?" diye sordu.

İçimde gıcık tipin içeceğine dair bir şüphe oluştu. Sonra bir anda sıcak su torbasını dikledi. Zeynep de "Taharet musluğundandı o." deyince. Üstümüze. O. Suyu. Tükürdü. TÜKÜRDÜ!

"ALLAH SENİN BELANI VERSİN!" ağızımdan çıkan ilk sözcükler bunlar oldu. O LANET OLASI İNSAN DA "Durduk yere niye bela okuyorsun ki Naz." DİYE CEAP VERDİ!! ARGGGHHHHHHHH!

Ve çok güzel (!) bir okul günü daha böyle sona ermiş oldu.

Eve gidince zamanı dondurup bir şeyler izledikten sonra- yani... ÖHM. Eve gidip test çözdükten sonra yattım.

Bölüm hakkında ne düşünüyorsunuz?

Bu arada bu gerçekten bizim günlük rutinimiz gibi bir şey :D

Bu kitabı yazmayı uzun zamandır planlıyordum. Neden mi? Çünkü Louis... Ve onunla kitapta tanışabilmem için çok uzun bir zaman var... Aslında ilk 4 bölüm hazır ama kendi defterim de yazılı ve ben yazmaya üşeniyorum. 

Sonraki bölüm sizce neler olacak?

(Defterde bölüm aşırı uzun gözüküyordu ama nedense burada çok kısa gibi hissediyorum bu yüzden bazı kısımları bölümü doldurmak için eklemiş olabilirim EHEHEH.)

Bölümü Louis'in şarkısıyla bitirmeyi çok isterdim ama başka bir bölüme saklıyorum... Onun olduğu bölüme...

En kısa sürede karakter tanıtım bölümünü yayınlamaya çalışacağım. Tüm kitapta başrol olan arkadaşlarıma hangi çocuk ünlüyü seçtiklerini sorduktan sonra.

Öptüm, BYE!

The Walking Dead GameHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin