GİRİŞ

2 0 0
                                    

"Bu ders notlarıylamı fen lisesini kazanacaksın, böyle mi doktor olacaksın?!" diye bağırdı.
Çıkıştım, "hangi liseye gideceğim umrumda değil, sıkı çalışıyorum!"
"O yüzden mi 90 soruluk denemeden 25 yanlışın var?"

                                                          ...

Ben, Dolunay
Ailem her daim baskıcıdır, benim hakkımda bir karar verirler, ölene dekte beni öyle görürler. Küçüklüğümden beridir ki en büyük hayalim savcı olmaktı. Ben daima gizem, aksiyon ve drama seven bir kızımdır. Ancak... Ailem klasiklerden, doktor ol doktor ol diye zorlarlardı beni. Asla fikrimi sormazlardı.

İşte buradayım, adliyede çaylak bir savcı olarak masadaki dosyaları inceliyorum. Aile whattsapp grubundaki 15+ yeni işin hayırlı olsun mesajları... YARABBI ŞU GRUPTAN AYRILSAM FENA MI OLACAK? Diye bağırasım geliyor.

"Merhaba?" dedi bir ses, kafamı sesin geldiği yere çevirdim, sanırım bir avukattı bunu söyleyen.

"Buyrun?"
"Ben savcı, Doruk ULUTAŞ"
Savcı? Tanrım! Avukat gibi bir hâli vardı ama...
"Avukat olmadığınızdan emin misiniz? Bir savcının böyle giyineceğini sanmıyorum. " diye geveledim.
"Efendim?"

Aferim Dolunay! Gerizekâlı Dolunay! Adam basbaya savcı olduğunu söylüyor. Sen gelmiş onun avukat olduğunu iddia ediyorsun!

"Ah, yani.. Çay mı kahve mi?"
Konuyu gerçekten değiştirdin, salak Dolunay!

"Türk kahvesi."
Bu Doruk adında ki savcı, az önceki saçmalıklarıma aldırmayarak soruyu cevapladı. Savcıyım dedi ama... Baş savcı değildir, dimi?

"Düz savcıyım işte, çok takılıncak bir şey değil."
"Ne istemiştiniz?"
"Size bir dava gelmiş, 'kayıp şehir davası' diyorlardı, sanırım. Onu ben almak istiyordumda. Tabii, siz isterseniz."
"Ah, dava? Benim davam mı var? İlgilendiğim?"
"Mantıken, evet."
"Aslında bugün ilk günüm... Henüz dosyaları incelemedim bile!"
"Ow, baş savcı size ilk gününüzde o davayı mı verdi?"
"Ah, bir saniye. Burda o kadar çok dosya var ki! Ve hayırlı oldun mektupları."
SAÇMALIYORUM! İstemsizce dosyaları karıştırırken adamı süzmeye başladım. Kehribar gözlü, kahverengi saçlı genç bir çocuktu. Yani, yetişkin yani, şey... Savcı.

1.80 boylarındaydı, he birde, söylemesi ayıp çok yakışıklı. Bundan iyi yaz dizisi çıkar bak.

"Çay? Kahve?"
"E... Şey... Nesc-afeĞAHHHH!"
At kişnemesinden farkı yoktu bu sesin. Aferin Dolunay! İlk günden rezil oldun bile Allah bilir kaç yıllık, veya aylık savcıya!
Parmağım kanıyordu, incelediğim dosyaların birinin zımbalarında çıkıklar olduğunu fark ettim. Muhtemelen parmağıma batmıştı. Bekle, bir zımba parmağımı mı kanattı az önce?

"İyi misiniz?"
"Sanırım evet. Sadece iğne battı."
"Sanırım bunu benim söylemem gerek ama, ADNAAAAAAN! 1 TÜRK KAHVESİ 1 NESC-AFEAĞHHHH GETİR BURAYA!"
Kıkırdadım, az önce beni mi taklit etmişti? Sanırım bu adamı sevmiştim. Kafadengiydi.
"Hâla bulamadınız mı?"
"Resmi konuşmasana lan! Adama gibi konuş." NE?! BUNU DİYEN BEN OLAMAM!
"He?"
"E... Yani..."
Kapı açıldı, hafif dombik bir adam girdi içeriye,yani kafası girdi.
"Abi nescafe 2'si bir arada mı 3'ü birarada mı?"
"2'si bir arada olsun," diye yanıtladım. Adamda çıkıp gitti. Sanırım çaycıydı, Doruk savcı ne demişti ona, ahhh.... Heh! Adnan!

Dosyaları karıştırmaya devam ederken - ki karıştırmaktan çok bu rezil anın bitmesini bekliyorum -
Dosyanın birinde "KAYIP ŞEHİR DAVASI" diye bir yazı gördüm, bu olmalıydı!
"Ah, bu mu? KAYIP ŞEHİR DAVASI yazıyorda içinde,"
Doruk savcı, masadaki dosyaya baktı, "bu olmalı," dedi.
"Aslında henüz konusu ne onu bile bilmiyorum, sen biliyor musun?" dedim.
"Aldığım tek bilgi, oraya giden hiçbir insan geri dönmüyormuş."
Görende kantastik film çekiyoruz zanneder awk
"Biraz saçma geldi, bu genelde gizem, fantastik filmlerde falan olmaz mı?"
"Değil mi?"
Biraz düşündüm, aksiyon ve gizem seven bir kızım. Ancak, daha ilk günüm bu benim! Tamam, savcıyım ama çaylağım!
"Sen ne zamandan beri savcısın?" dedim Doruk'a dönüp.
"3-5 yıl olmuştur herhalde,"
"Peki,"dedim ona dönerek sâkin bir ifadeyle," buyur senin olsun. "diye devam ettim.
" Bu kadar kolay mı vercektin?"
"Savcı olsamda, çaylağım. İşin uzmanına bırakmak en iyisi bence." dedim.
"Yeründe olsam hayatta vermedim, peki. Teşekkürler."
Dur, hata mı yapıyorum? Ne demek yerinde olsaydım vermezdim.
"Kahveler geldiiii!"
"Ver Adnan, ver!"
Kahvemden bir yudum aldım. Sanırım yanlış yapıyordum. Bas baya bana yerinde olsaydım vermezdim, dedi!
"BEKLE!" diye bağırdım Doruk kahvesiyle giderken.
"Efendim?"
"Davayı vermeyeceğim."
Senin aklına s!çayım Dolunay! Adama koskoca davayı vermişsin sonrada sanki çocuk kandırıyor gibi vermicem diyorsun.

Doruk'un yüzündeki ifadeyi bir görseniz, ya hayatı sorguluyor ya da bu kafayla buraya kadar nasık geldiğimi.
"E... Yani..."

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Feb 25 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Kayıp Şehir DavasıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin