12

466 48 28
                                    

Herkese iyi okumalar.

...

"Şampiyon Savaş oley! Şampiyon Savaş oleeey!"

Savaş'ın gelişini her zaman ki gibi tezahüratla karşılayan topluluğa yüzümü buruşturmadan edemedim. Çünkü çok gürültü yapıyorlardı.

Okulda izletilmediği için kıyamet kopan o bölge şampiyonası dün yapılmış, Savaş tabii ki birinci olmuş ve okula dönmüştü. Kapıdan girdiği andan itibaren koridora çıkıncaya kadar onu görmemiştim. Fakat geldiğini görmek için onu görmeme gerek kalmamıştı. Okula ilk adım bastığı anı bile söyleyebilirdim gelen seslerden.

Göz devirip onu izlemiyor gibi yaparak izledim.

Samimi bir gülüş takındığı suratıyla, arkasında ki kalabalıkla birlikte koridordan bu yana doğru ilerliyordu. Ona uzatılan her ele bir beşlik veya yumruk çakıyor, bazıları ile tokalaşıyor, gülerek tebriklerini kabul ediyordu.

Etrafına mutluluk saçarak ilerliyordu resmen. Koridorda kat temizliği yapan görevli Nuriye ablayı görüp duraksadı. Nuriye abla onu tebrik etmek için sarılırken o, mahallenizin dostu Savaş Başaran olduğu için yine büyük bir samimiyetle karşılık verdi. En son kadının yanağından makas alarak yürümeye devam etti.

O sıra koşa koşa gelen çocuğun biri hızını alamayıp ona çarptı. Savaş hiçbir etki almazken çocuk duvara toslamış gibi yere kapaklandı. Elinde ki poğaçası bir tarafa kendi bir tarafa düşüverdi.

Yüzünde ki gülümseme aniden yok olup yerini endişeye bıraktı. Hızla çocuğa elini uzatıp onu yerden kaldırırken tedirginlikle iyi olup olmadığına dair şeyler soruyordu. Çocuğun elinden düşürdüğü poğaçayı da kaldırdı.

Ayak üstü çocukla konuşup daha sonra Yalın Efe'yle birlikte onu kantine geri yolladı. Çocuk ona kendi çarptığı halde tüm suç kendisininmiş gibi bir tavırla çocuğa poğaça ısmarlamak için kırk takla atmıştı.

Tüm bu ard arda olan olay örgüsüne daha da buruşturdum yüzümü istemsizce. En son bütün şovunu bitirip sınıfının önüne geldiğinde gözleri benim olduğum yere kaydı. Beni görür görmez yüzünde ki o ultra samimi gülüş aniden soldu. Yerini donuk bir ifade aldı. Birkaç saniye birbirimize bu şekilde bakmaya devam ettik.

"Tüm bu iyilik meleği gösterisi senin de sinirini bozuyor mu yoksa bu konuda yalnız mıyım?"

O sıra kulağımın dibinde kurulan bu cümleyle yavaşça irkilip bakışlarımı Savaş'tan çektim. Hafifçe arkama döndüğümde bu cümlenin sahibinin Meriç olduğunu gördüm. Onun gözleri Savaş'taydı. Söylediklerine bir yanıt vermedim. Zaten yanıt bekler gibi bir hali yoktu.

"Tebrik ederim yüce Savaş Başaran."

Savaş'ın bakışları da artık Meriç'e kayınca onu alaylarcasına konuşmuştu. Bu söylemlerinin üstüne Savaş göz devirdi. Sınıfa girmekten vazgeçip bir iki adım attı bize doğru.

"Sen yine ne arıyorsun burada?"

Meriç aldığı bu soruyu fazla garipsemiş gibi bir tavır takındı. Ardından arkamda kaldığı için o da birkaç adım atarak koridora çıktı. Savaş'a bir cevap olması için iki kolunu da havaya kaldırıp kendi etrafında bir tur döndü. Amacı üzerinde ki formayı göstermekti. Ve Savaş'ta bunu görmüştü.

"Şaka yapıyorsun herhalde?"

Kendi kendine mırıldanır gibi konuşmuştu ama sesi gereğinden yüksek çıkınca duyulmuştu. Meriç gülerek başını iki yana salladı. "Yoo, şaka yapar gibi bir halim mi var" dedi. Onun bu alaycı tavırlarına karşı Savaş oldukça ciddi bir yüzle bakıyordu. Hayret içinde Meriç'in üzerindeki formayı inceliyordu. Birkaç saniye sonra başını olumsuz anlamda salladı. bu durumu kabullenemiyormuş gibi bir tavırdı. Hemen ardından daha fazla orada kalmak istemiyormuş gibi hızlı bir şekilde sınıfına girdi.

BİL İSTEDİM ||YARI TEXTİNGHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin