1. BÖLÜM

19 2 3
                                    

 Gazetenin köşe yazısını okuyordum. Genelde gazetenin geri kalanından çok köşe yazıları dikkatimi çekerdi. Tam gazeteyi sehpanın üzerine koyacakken kapı çaldı.

''Gir!''

Albert girdi içeri. ''Aşağıda seni bekleyen birisi var, Thomas.'' Dedi kalın sesiyle. Tekli koltuğun yanlarından destek alarak ayağa kalktım. '' Tamam Albert, gidebilirsin.'' Dedim. Aşağı inmek için sağ taraftaki merdivenleri kullandım.

Acaba beni bekleyen kişi kimdi? Belki bir hayranım belki de suçunu açığa çıkardığım bir katil. Aşağı inince beni bekleyen bir kişi görememiştim. Muhtemelen dışarıdaydı. Kapıyı yavaşça ittirdim ve dışarı çıktım. Keşke kabanımı giyseydim diye iç geçirdim. Hava çok soğuk değildi ama esiyordu. Etrafa göz gezdirdim ancak kimseyi göremedim.

''Thomas Wizard?''

Sol tarafımda, kaldırımın ucunda bir adam gördüm. Büyük ihtimalle o seslenmişti bana. ''Buyrun benim. Bir sorun mu vardı acaba?'' diyerek ona doğru yürümeye başladım. Adam da bana doğru yürüyordu. Yaklaştıkça yüzünü bir yerden tanıyor gibiydim. O sarıya çalan kahverengi kıvırcık saçlar ve yeşile çalan mavi gözler bana nedense çok tanıdık gelmişti.

''Hayır yok.'' diye rahatsız edici bir sırıtışla cevap verdi adam. Artık neredeyse dibimdeydi. ''Sizi tanıyor muyum?'' diye sordum adama şüpheli bakışlarla. Cevabını biraz bekletti. O arada da sırıtışı kayboldu ve beni rahatsız edici bir şekilde süzdü.

Yüzünde tekrar yalancı olduğu belli olan bir gülümseme yayıldı. ''Ah, hayır! Siz beni tanımıyorsunuz. Ben sizin hayranınızım da, bir imza almaya gelmiştim.'' Elini montuna götürüp cebini yokladı. Çekinmeden hemen sordum, ''Benim burada olduğumu nereden biliyordunuz?'' Adam afallamış gözüküyordu. Sanırım sorduğum bu soru ona cevaplaması zor gibi gelmişti.

''Şeyy... Benim arkadaşım burada çalışıyor ve sizin, benim gibi, büyük hayranınız. Yanlışlıkla ağzından kaçı verdi bir sohbet arasında. Bende imza almak için geldim. Tabi ona da imza verirseniz diye iki tane kağıt getirdim.'' Uzun süredir elinin sokulu olduğu cepten iki parça kağıt çıkardı. Ayrıca bir de kalem. Bu söylediğinin yalan olduğu belliydi. Çünkü otellerde genelde en çok dikkat ettiğim şey orada tanınıp tanınmamamdı. Burası da kriterlerime uyuyordu çünkü içeri girdiğimde kimse etrafıma üşüşmüyordu. Albert'a burayı bulduğu için de ayrıca çok teşekkür etmiştim.

''Arkadaşınınkini imzalamama gerek yok. Sonuçta burada çalışıyormuş. İsmini söyle de onunkini gidince imzalayayım.''

Adam tekrar afalladı. Gözünü sol çapraza kaçırdı. Bu yalan uydurmaya çalıştığının göstergesiydi.

''Galiba o geçenlerde işten ayrılmıştı. Siz şimdi imzalasanız daha iyi olur.'' Kağıtları ve kalemi tekrar uzattı. İç çekerek iki tane imza attım. ''Gerçekten çok teşekkür ederim!'' diyerek aniden bana sarıldı ve sarıldıktran sonra da acelesi var gibi arkaya doğru koştu. Garip tavırlarını görmezden gelecektim çünkü böyle masum çok insan vardı. Daha fazla soğukta durmamak için hızlı adımlarla otele geri girdim. Albert kapının kenarında duruyordu. Sanki bayağıdır burada bekliyor gibiydi. ''Ne oldu Thomas?''

''Yeryüzünde çok garip insanlar var Albert, çok.''

Albert benim böyle orta yerde anlamsız sözlerime alışmıştı. O yüzden çok umursamadı. Kafamı dağıtmak için yanıma aldığım çocukluk fotoğraflarıma bakmaya başladım. Resimlerle eski anılarımı tazelerken Albert elinde bir fincan çay ile mutfaktan geldi.

''Thomas, adamla ne konuştunuz?''

Albert beklediğimden meraklı çıkmıştı.

''Albert, '' dedim resimlerden gözlerimi ayırmadan. ''Adam sana ne dedi?''

Albert çay fincanını sehpamın ve gazetemin üzerine koydu. ''Senin onu tanıdığını, onun da seni tanıdığını ve seninle görüşmek istediğini söyledi. Niçin? ''

Fincana uzanıp bir yudum aldım. Boğazım çok kurumuştu. ''Hiç Albert. Gidebilirsin.'' Kömür gibi siyah saçlarıyla oynayarak odadan çıktı.

Yeni VakaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin