riki söylediği gibi sunghoon'un kapısına dayanmış, kendisini zorla çıkarmıştı ve birlikte otobüse binmişlerdi. korkunç bir sessizlik hakimdi. riki konuşmaları gerektiğini düşünse de kendisi de ne konuşacaklarını bilmiyordu.
"bir şey söyleyeceksen söyler misin? geriliyorum."
sessizliği bozan kişi sunghoon'du.
"ya şimdi, söylemeye çalışıyorum da beynim toparlayamadı daha."
"bu daha gerici."
evet, belki de biraz gerilmelilerdi. riki de gayet gergin durumdaydı, aslında öğrendiğinden beri gergindi. sunghoon'u tanıyordu. yaklaşık olarak 10 küsür yıldır arkadaşlardı. eğer aralarındaki garip atmosferi bir şekilde yıkamazsalar bir süre sonra sunghoon'un tamamen uzaklaşıp gerçekten evden çıkmayan ucubenin tekine dönüşeceğini biliyordu. hem üzüldüğü hem de nasıl davranması gerektiğini kestiremediği için ikisinden uzak durmaya çalıştığını anlayabiliyordu. (evet bazen riki de düşünüyordu)
o yüzden konuşmak istemişti, kendisi de garip hissediyordu. yani, nasıl hissedebilirdi ki zaten?
"jungwon bana anlattı, neyin olduğunu. ama üstüne gittiğim için, anlatmayacaktı normalde.."
sunghoon sessizce başını salladı. konuşmaması gerektiğini düşünüyordu.
"ne hissettiğin konusunda yapabileceğim bir şey yok. yani, senin suçun olan bir şey de yok o yüzden saldırmaya falan çalışmıyorum yanlış anlama beni... sadece demek istiyorum ki böyle eve kapanarak ne sikimi çözeceksin? napacaksın yani hiçbirimizle görüşmeyecek misin bi daha amk? evinden çıkmamayı mı düşünüyorsun?"
"bilmiyorum, çıkmamak daha iyi gibiydi."
"değil."
"elimde olan bir şey değil. uzak kalmak daha mantıklı, yani bilmiyorum."
"bir şeylerden kaçarak onları atlatabiliyor muyuz sence?"
"atlatamazsam ne olacak? o zaman uzak durmamı kendin istersin. rahatsız olmayacak mısın varlığımdan amk?"
"bilmiyorum."
ve tekrar sessizliğe gömüldüler. yol boyunca ikisi de tekrar konuşmadı, otobüsten inip diğerlerinin yanına geçerken de sessizliklerinş korudular.
selam verip diğerlerinin oturduğu gibi yere oturdular. riki sunoo'nun yanına geçerken sunghoon ikisinden en uzak olan köşeye, jaeyun'un yanına oturdu ve heeseung'ın sözde sıkıldığı sevgilisiyle flörtleşmesini seyretti. acı çekmek yerine arkadaşından iğrenmeyi tercih ediyordu.
"ya heeseung amına koyarım uzaklaş azıcık şu piçten." diye sitem etmişti jay. gerçekten jaeyun'u sevmesi çok (çooook) uzun zaman alacak olmalıydı, hiç sevmemesi de muhtemeldir.
"of enişte şu piç falan çok ayıp oluyor ama artık." jake de karşılığını verdikten sonra dizinde yattığı sevgilisinin dizinden kalkıp sunghoon'a dönmüştü. sunghoon sessizdi, toplu konularda da. gerçi şu an riki de sessiz oturuyordu, ama jaeyun onun bildiğini bilmediğinden, başka bir sorunu olabileceğini düşünüyordu.
"sunghoon çok kötüysen niye geldin amk?" diye fısıldadı.
"ya... riki getirdi. zorla."
"he, çok güzelmiş..."
"konuştuk biraz yolda. o kadar."
"ne konuştunuz amk?"
"biliyo."
"he? ne? ... bi dakika. arkadaşlar ben tuvalete gidiyor sunghoon da benimle geliyor değil mi sunghoon kalk hadi tuvalete."
ve sunghoon'u kolundan kaldırıp sürüklemişti, uzaklaşırlarken konuşmaya devam etti.
"nereden biliyo amk kaç gündür anlatıyım diye görüldü atıyom sikicek beni en sonunda."
"jungwon söylemiş, riki çok üstüne gitmiş mi ne galiba."
"tamam neyse ne dur, ne konuştunuz?"
sunghoon konuşmayı kısaca özetledi. "saçma davranıyormuşum gibi davrandı. yani, başka ne yapabilirim şu durumda amk..."
"haksız da değil hani de, ama haksız da yani kolay mı amk?"
"sen sıçmayacak mıydın niye geldik?"
"sunghoon gerizekalı mısın rahat konuşalım diye geldik."
"he, tamam. gelme üstüme çok düşünmekten beynim pişti."
"neyse, riki de ondan konuşmuyo o zaman... ota boka dahil olması lazımdı onun."
"herhalde öyledir. ne yapsam dediği gibi hiçbir şey yokmuş gibi davranırsam daha mı kolay alışırım, ya da zaman geçtikçe acıya katlanmayı öğrenir miyim?"
"bilmiyorum, ikisinden biri olabilir."
"katlanmayı öğrenemezsem?"
"o zaman güzel olmaz."
"olmaz."
"geri dönelim peşimizden birini yollamalarından önce... sen de biraz hiçbir şey yokmuş gibi olmaya çalış, ne bileyim belki gerçekten işe yarar?"
"olabilir."
"duygularının kolay kolay azalacağını ya da değişeceğini düşünmüyorum, ama eninde sonunda bir şekilde artık şu an olduğundan daha az acı vereceğini düşünüyorum."
"siz heeseung'la hiç kavga etmiyor musunuz? yani hayatının orta yerine sıçmıştın hani, nasıl bu kadar mutlusunuz?"
"ediyoruz. sadece siz görmüyorsunuz canım. sence kavga etmememiz mümkün mü şöyle bi durumda? yani... aptalın teki olduğum için hala saçma sapan konuşabiliyorum, ve saçma sapan konuştuğumda da heeseung sözleriyle götümü sikiveriyo... biraz susuyoruz sonra sarılıp öpüşüyoruz, geçiyor.. hiçbir sorun yokmuş gibi davranmak yerine ortadaki soruna alışmaya çalışıyoruz galiba..."
"mantıklı..."
"işe yarıyor sanırım."
"ben de alışmaya çalışmalıyım herhalde, evde oturarak bir sik olmayacak gerçekten. hadi dönelim"
"tamam."
ikisi olabildiğince hızlı geri dönmüştü. akşama kadar lunaparkta takılıp arada çimenliklere oturmuşlardı. dağılırlarken sumghoon ve riki yine aynı otobüse binmişti. jungwon engellemeye çalışmış, jake ise jungwon'u susturmuştu.
"sen haklısın."
"he? ne?"
"yani, alışmaya çalışmadan olmayacağı hakkında. haklısın diyorum."
"evet. haklıyım herhalde..."
"hiçbir şey yokmuş gibi davransam, sen öyle yapabilecek misin?"
"sana güveniyorum, yani güvenmediğim biri olsan şu an da seninle konuşmazdım zaten... o yüzden elimden geldiği kadar hiçbir şey yokmuş gibi yapabilirim."
"tamam o zaman... daha normal(!) davranmaya çalışırım."
"güzel..."
ve yol boyunca tekrar sessizleştiler.
______
27.02.24
YA ARKADASLAR YORUM ATIN BISE YAPIN BENI GULDURUN YAZASIM KACIYO
ŞİMDİ OKUDUĞUN
✓ blogger manita yapicam gorursunuz ⌗ heeseung × jake
Fanfictionlee heeseung, instagram'da blog hesabi olan sim jaeyun'a goz koyar. [ig au, texting, story] ©jadedstilll - 2023/24