UMUT

21 2 0
                                    


Yazarın anlatımıyla...

Kuşlar, uçaklar, sokaklar sessizdi. Efil, annesinin cansız bedeniyle kalmıştı. Sanki her şey yok olmuştu o anda. Efil ne yapacağını bilemedi. Annesinin alnına sıcak bir öpücük kondurdu. "Geri geleceğim anne." diyerek koşmaya başladı. Korkuyordu, içinde garip bir duygu vardı.' 'İntikam''

Beş yaşındaki bir çocuğun intikam duygusu vardı. Herkes ona bakıyordu, üzerindeki kan lekelerine. Ama o koşmaya devam etti. Buğulu gözleri önünü net görmesini engelliyordu. Önündeki taşı görmediği için düştü. Dizleri, kolları kanamaya başladı. Efil'in canı acımıyordu, annesi ölmüş bir çocuğun canı ne kadar acıyabilirdi ki? Kanlı bacaklarıyla koştu. Kimseden yardım isteyemedi, çöplerin yanında uyudu, artık evsizdi. Kimsesi yoktu. Yemek istedi insanlardan, bazıları kovdu bazıları yemek, para, su verdi. Her gün aynı işi yaptı. Asla parasını harcamadı, biriktirdi.

18 Yaşına gelmişti. İlk işi şirket açmak oldu. Şirketin adı KL oldu. Şirkete çalışanlar aldı, Şirketi işlemeye başladı. Artık dilenmeden para kazanıyordu. Mutlu olmalıydı ama mutlu değildi. Nasıl mutlu olabilirdi? Mutluluk nedir beş yaşında kaybetmişti. İçinden geçirdi, "Neden beni bıraktın anne?" Annesi bırakmamıştı, onun annesini almışlardı. Annesine söz vermişti " Geri geleceğim anne." Annesinin öldüğü eski eve gitti, hala yerde kan lekeleri vardı. Her şey aynıydı. Yine annesinin o acı çığlığını duydu kulaklarında, unutamadı, unutamazdı. Nasıl unutabilirdi ki? Annesi orada canını kaybederken Efil, ruhunu kaybetmişti. Canı acıyordu.

Üst kata çıktı, her şey hala aynıydı. Karşıdaki duvarda annesinin resmi vardı. Sapsarı saçları, güzel tebessümü, mutluluktan ışıldayan kahverengi gözleri... Kim annesine bunu neden yapardı? Yanağından bir damla yaş süzüldü. Annesinin onu öptüğü bir gün geldi aklına "Anne yeter öptüğün, gıdıklanıyorum." dediği günleri hatırladıkça içi acıyordu. Keşke demeseydi. İçinden, "Keşke beni daha çok öpseydin anne." diye geçirdi.

Efil evden çıkarken son kez baktı o eski,ruhunu bıraktığı eve. Ve bir söz verdi; Katilini bulacağım anne.

Şirkete geldiğinde hızlı adımlarla odasına çıktı. Masasının üstünde o vardı. Annesinin öldürüldüğü bıçak. Bu bıçağı araştıracak, her ne olursa olsun annesine verdiği sözü tutmak için intikamını alacaktı. Efil efil esecekti, fırtınalar çıkaracaktı. Onun 5. yaşını alan kişiyi bulacaktı. Kaybettiklerine ve kaybedeceklerine rağmen...

Günümüz:

Mutluluk.

Mutluluk neydi? 5 Yaşındayken ben bütün duygularımı kaybettim. Tek bir duygu dışında;intikam

Ben Efil Akar, doğmadan önce babası tarafından terk edilmiş, Beş yaşındayken bütün duygularının öldürüldüğü, Annesinin öldürüldüğü o kız çocuğuyum. 21 yaşındayım ama ben ruhumu Beş yaşımda bıraktım. Çok çalıştım, çabaladım ve kendi şirketimi kurdum. Eğer annem hayatta olsaydı benimle gurur duyacağına emindim. Annem her zaman gülümsemesi eksilmeyen, Etrafa neşe saçan bir kadındı. Kim onu benden almak istemişti? Kim küçücük bir kız çocuğunu, annesinin ölü bedenini izlemeye mahkum ederdi? Ben düşüncelerime dalmışken Hazal içeriye girdi "Efil hanım, anneninizin öldürüldüğü bıçakla ilgili yeni bilgilere ulaştık." Telaşla ellerinde tuttuğu dosyaları karıştırmaya başladı. "Kıraç Yalçın. Tüm bilgiler Yalçın ailesinden birinin annenizin katili olabileceğine çıkıyor." konuşmaya devam etti, "Tek çocukları var. Rüzgar yalçın. Annesini çok küçük yaşta kaybetmiş. Babasıyla beraber yaşıyorlar. Ama annenizin katilinin o aileden olduğu kesin bilgi," Konuşmaya devam edecekken lafını kestim. "Hangi alanda çalışıyorlar?" diye sordum kahvemi yudumlarken. " Otelleri var Efil hanım. YALÇIN otel. Otel deniz kenarında bir yerde. Geriye kalan bilgiler dosyada yazıyor efendim." Kafamı aşağı yukarı salladım. " Tamam, teşekkürler Hazal. Çıkabilirsin. Hazal başıyla onay verip odadan çıktı. Dosyaları incelerken gözüm, Rüzgar Yalçın isminde duraksadı. 23 yaşında. Annesi çok küçükken ölmüş. Neden öldüğü bilinmiyor. Onunda annesi ölmüştü ve neden öldüğü bilinmiyordu. Rüzgar Yalçının dosyasını bıraktım. Kıraç Yalçının dosyasını elime aldığımda, 55 yaşında Yalçın otelin sahibi olduğu yazıyordu. Haberlerde katillere para teklif ettiği yazıyor ama yalan olduğu kanıtlanmış. Peki bu iftirayı kim, neden ortaya atmıştı?

Masamdan kalktığımda annemin öldürüldüğü bıçağın olduğu tarafa yöneldim. Bıçağa baktığımda içimdeki nefret ve kin duygusu ortaya çıkmıştı. Hazal'ı çağırdım, "Araçları hazırlayın, Yalçın oteline gidiyoruz." dediğimde başını salladı ve odadan çıktı. Annemin katilini bulacaktım. Anneme söz vermiştim ve sözümü tutacaktım..."Efendim araçlar hazır."  Tamam." diyerek odadan çıktım. Arabalara doğru ilerledim ve otele doğru yol almaya başladık.

30 dakika sonra...

Yalçın otelinin önünde durduk. Annemin katili burada mıydı? Görkemli otel bir oteldi. Otelden içeri girdiğimizde sekreterliğin bulunduğu yere doğru gittim. Sekreter sevecen bir tavırla beni karşıladı

"Nasıl yardımcı olabilirim?" dediğinde, "Bir kaç haftalığına otelde kalacaktım." dedim. Sekreter, " Üzgünüm, kalacak yer kalmamış efendim." dedi. Fakat arkadaki oda kartları gözüme çarptı. Duraksamadan, " Arkadakiler?" diye sorduğumda sekreter afallayarak arkasına baktı. Telaşla kendini açıklamaya başladı, "Hanımefendi onlar," dediğinde alayla ona baktım. "Evet onlar oda anahtarları." dediğimde içeriye uzun boylu, takım elbiseli bir adam girdi. Kıraç yalçın olmalıydı. İlk önce beni süzdü. Ardından sekretere dönerek, "Bir problem mi var?" diye sordu. Sekreter, "Efendim, hanımefendiye otelimizde yer kalmadığını söylüyorum fakat ısrar ediyor." dediğinde Kıraç Yalçın bana döndü, "İsminiz nedir?" diye sordu. "Efil. Efil Akar." dedim. Bakışları donuklaştı, yüz ifadesinden şaşırmışa benziyordu. İsmimi duyunca  bu değişiminin sebebi neydi? Anlamayan  gözlerle Kıraç Yalçına bakıyordum. ''Akar hanım sizi otelimizde konuk etmeyi çok isteriz''. başımla onay verip işlemleri yaptırmak için sekretere döndüm. Sekreter bana kağıtlar imzalatırken ben başka düşüncelere dalmıştım. Akar dediğimde neden bana donuk bir ifadeyle bakmıştı? ''buraya son bir imza atarsanız yeterli efendim'' İmzamı atıp yardımcıların valizlerimi almasını bekledim. Uzun boylu adama, yani Kıraç yalçına dönüp başımla selam verdim ve kalacağım yere doğru ilerledim. Aklım Kıraç Yalçındaydı. Neden bu kadar sarsılmıştı? Onu ürküden neydi? Asansörün önüne geldiğimde görevliler görevli asansörüne bindi. Ben ise müşteri asansörüne bindim. İçeride 1.90 boylarında bir erkek vardı. çıkacağım katın düğmesine bastığımda aynı anda o da kendi çıkacağı katın düğmesine bastı. bakışlarımız kesiştiğinde afalladım bu kişi Rüzgar YALÇINDI.


DEVAM EDECEK...

YAZAR: ECRİN BİLGİLİ

DÜZENLEYEN:BUSE ÖZENLİ


Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Mar 12 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

KAN LEKESİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin