quattro

16 4 0
                                    

Üçümüz de okulun kapısında dikilmiş Jin'in telefonunu almasını bekliyorduk. Ama tam olarak 15 dakikadır gelmemişti.

"Off nerede kaldı bu?" Jimin'in huysuzca konuşmasıyla Hoseok'ta ona katıldı.

"Sanki Dünya'nın diğer ucunda, alt tarafı telefonu alıp gelecekti."

Onları onaylayıp biraz ilerideki banka çöktüm. Her yerim ağrıyordu yine. Jimin ile Hoseok'ta yanıma oturduklarında bizim yeni hoca ile Jin yanyana okuldan çıkmışlardı.

Üçümüzün de yüzü onlara döndüğünde Namjoon hoca ile göz göze gelmiş ve ayaklanmıştık. Selam verdiğimizde o da kafasını sallamıştı. Jin'de eğilmiş, sonrasında bize doğru gelmeye başlamıştı. Namjoon hoca'da ilerleyip arabasına bindi ve uzaklaştı. Benim konuşmamla bana döndü.

"Lan ne yapıyorsun yarım saattir, verdin mi yoksa?"

"Oha Jungo yuh yani ama keşke. Yarım saat olmadı lan sallama." Kaşlarını çatıp itiraz etti.

"Kessss, hocayla ne yapıyordun?" Sorumla Jin'in çatılmış kaşları düzeldi ve yüzünde mal bir sırıtış oldu.

"Yaaaaa gamzeli yarimm saçlarıma dokunduu."

Parlayan gözleri ile kelimelerin sonlarını uzatarak söyledikten sonra ellerini birbirine geçirip kendini sağa sola sallayarak gözlerini yumdu.

Ben kahkaha atmaya başlayınca Hoseok ile Jimin'de gülmeye başladılar. Jin kaşlarını çatmış bize bakarken daha fazla dayanamamış o da gülmeye başlamıştı.

"Ayy hadi gidelim artık." Hoseok'un bize uyarısıyla gülmeyi yavaşça kesmiş yan yana mahşerin dört atlısı olarak caddede yürümeye başladık. Markete girip atıştırmalık aldık.

Güle oynaya sahile vardığımızda çimende oturmaya karar verdik. Jimin hazırlıklı gelmiş, örtü getirmişti. Hemen yere serdi. Ayakkabılarımızı çıkarıp yere çöktük, atıştırırken bir yandan konuşuyorduk.

Atıştırmalıklar bittiğinde Jimin kendini geri atıp uzandı ayaklarını ise üstüme koydu. Ben de ayaklarını gıdıklamaya başladım.

"Yaa YAA JEONGGUK YAPMA!"

Kahkahaları arasında tuttuğum ayaklarını çekmeye çalışıyor yerde kıvranıyordu. O güldükçe ben de gülüyordum. Beni tekmelediğinde ben de geri düşmüştüm. Bu sefer o üstüme çıkmış beni gıdıklıyordu.

"Gıdı gıdı gıdı gıdı."

Normalde gıdıklanmadığım halde o bu mimikle gıdı gıdı diyerek ellerini vücudumda gezdirirken gülmeme engel olamıyordum.

"Gerizekalı surata bak." Cümlemi bitirip kahkaha attığımda somurtup yanaklarımı mıncırdı.

"Çok tatlısın hayadım. Ondan öyle dedim."

Kurduğum cümle ile gülümsedi ama yanaklarımı bırakmadı. Biz boğuşurken Jin çöpleri toplayıp atmıştı. Hoseok ise videomuzu çekiyordu.

"Yah Jung Hoseok!" Ben bağırınca Jimin dönmüş video çektiğini görünce benim üstümden kalkıp onun üstüne atladı.

"Hoşik o videoyu kimseye gösterme bak tamam mı? Bakayım, bakayım!"

Jin gülerek bizi izlerken elini uzattı bana ben de gülüp elini tutup dikleştim. Hoseok ile Jimin boğuşuyordu.

Bu sefer Jin telefonunu çıkarıp videoya çekmeye başladığında hiç ses çıkarmadan izlemeye başladım. Sonunda Hoseok üstündeki Jimin'i ittirip çimene düşmesini sağladı. Ama hemen kollarından tutup kaldırdı. Kıyamıyordu bize. Jimin'de sarılıp sakince örtünün üstüne oturdu.

In Lak'ech | TaekookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin