Aynanın karşısında giydiği kıyafetle bakışıyordu Seyran. İstanbul'a geldiğinden beri yalıdan dışarı çıkmadığı için doğal olarak alışverişte yapamamıştı. Ferit bunu bildiği için Asumandan yardım istemişti. Asuman seve seve Seyrana yardım edeceğini söylemişti. Şu an Fuat ve Asuman'ın odasındaydılar. Asuman'ın seçtiği mini pileli bebek yaka elbiseyi giymişti. Saçını ve makyajını da Asuman yapmıştı. Şu an karşısında duran kişi Seyrandan çok farklıydı. Hayatı boyunca bu tarz bir elbise giymemiş ve bu tarz bir makyaj yapmamıştı. Her zaman doğal olmanın daha iyi olacağını düşünürdü. O yüzden Asuman'ın ona kırmızı ruj sürmek istemesine ilk önce karşı çıkmış sonra da mahcubiyetle kabul etmişti.
Kapının tık tıklanmasıyla aynı anda kapıya döndüler. Gelen Feritten başkası değildi. "Gelebilir miyim?" diye sormuştu. Aynı anda içeri girip kapıyı kapatmıştı. Ferit gözüyle saliselik odayı taramasıyla Seyran'ı bulması bir olmuştu. Seyran'ı görünce istemsizce ıslık çaldı. Giydiği siyah mini pileli elbiseyle ve kırmızı rujla aşırı güzel duruyordu. Evleneli çok kısa bir süre olsa da Seyran'ı hiç bu halde görmemişti. Ne kadar dile getirmese de Seyran çok güzel bir kızdı. Duru bir güzelliği vardı. Onu baklavacıda gördüğü ilk andan beri böyle düşünüyordu. Şimdi onu böyle görünce içinde garip bir his oluşmuştu. Anlam veremediği. Bu yüzden şakayla karışık bir ciddiyetle " Seyran gitmesek mi acaba ya çok güzel olmuşsun ben kıskanırım karımı." diye söylenmişti. Odadaki koltuğun kol kısmına uzanıp o halde bacak bacak üstüne atmıştı. Hala Seyran'ı süzüyordu. Seyran, Ferit'in dolaylı yoldan ona güzel demesine biraz utanmıştı. Boğazını temizleyip "Çok abartı olmamış dimi?" diye masumca Ferit'e dönüp sormuştu. Ferit'i tanımasa da sanki o imzayı attığında beri ikisi arasında bir bağ oluşmuştu. Bir şey yapacakken ya da söyleyecekken Ferit'e sorma ihtiyacı duyuyordu. Aynen şu an da olduğu gibi. Oysa ki Asuman Ferit gelmeden önce ona bu kıyafetin geceye uygun olduğunu söylemişti. "Pantolon gömlek de giyebilirdin aslında." diyerek alayla cevap verdi Ferit. Seyran'ın anlık yüzünün düştüğünü görünce ayaklanıp Seyran'ın yanına gitti. "Şaka yaptım çok güzel olmuşsun. Gerçekten. Hazırsan çıkalım mı?" diye sordu Ferit. Seyran hazır olduğunu söyleyip Asumana gecenin yüzüncü teşekkürünü de edip Ferit'in peşinden odadan çıkmıştı.
...
Boğucu. Seyrana şu an bulunduğu ortamı anlatmasını isteseler bu cevabı verirdi. Şarkının sesi aşırı yüksek olmamasına rağmen uğultudan kafasının şiştiğini hissediyordu. Geldikleri mekan o kadar kalabalıktı ki nefes almakta zorlanıyordu resmen. Belki de Seyran böyle bir ortama ilk defa geldiği için de böyle hissediyor olabilirdi. Ama şu an keşke gelmeseydim diye düşünüyordu. Ferit'in teklifine o kadar heyecanlanmıştı ki oturup düşünmeden kabul etmişti. Eğer biraz düşünseydi asla kabul etmezdi. Ferit onun burada olduğunu unutmuştu sanki. Pelin ve arkadaşlarıyla koyu bir sohbete dalmıştı. Barın köşesinde duran yuvarlak koltuklu masalarda oturuyorlardı. Ferit, Seyran ve Pelin'in ortasındaydı. Ferit'in bir eli Pelin'in bacağında diğer elini de Seyrana doğru uzatıp koltuğun sırt kısmına koymuştu. El detayı önemliydi Seyran için. İşte bu yüzden düşünseydi asla bu ortama gelmezdi. Düştüğü durumdan nefret etti. Bunu kabul etmek zorunda olmaktan da nefret etti. Olay kıskanmak değildi. Kıskanmıyordu da zaten. Ferit'in yüzsüzce karısını ve güya kız arkadaşı olacak kızı bir araya getirme cüretiydi. Masadan dolayı diğerleri Ferit'in Pelin'in bacağındaki elini görmüyordu ama Seyran görüyordu işte. Buraya geleceği için çok heyecanlanmıştı ama heyecanı bir yerlerine kaçmıştı. Ferit'e eve gitmek istediğini söylememek için zor duruyordu. "Eee Seyran sen neler yapıyorsun?" Seyran kendisine seslenilmesiyle daldığı düşüncelerinden çıkıp sesin sahibine döndü. Yanlış hatırlamıyorsa Okandı ona soru soran çocuğun adı. "Şu sıralar evdeyim. Pek bir şeyler yaptığım yok." diye yanıtladı. "İstanbul'a ilk defa geliyorsun sen değil mi?" diye sordu bu sefer de Okan. Masanın öbür ucunda oturuyordu. Seyran'ın onu rahat duyabilmesi için masaya doğru biraz eğilmişti. Seyranda ayıp olmasın diye onun sohbetine katılmak için kendini zorlamaya çalıştı. Kötü bir izlenim yaratmak istemiyordu.
İkili kendi aralarında konuşmaya devam ederken Ferit'in dikkatini çektiler. Seyran, Okan'ın dediği bir şeye gülüyordu. Bu istemsizce Ferit'in gerilmesine sebep oldu. Oturduğu yerde dikleşti. Pelin'in bacağındaki elini çekmişti o sırada. Pelin ona bir şeyler anlatıyordu ama Ferit onun dediklerini duymuyordu asla. Tek odağı Seyran olmuştu. Seyran'ın arkasında duran elini Seyran'ın omzuna atarak karısını kendisine doğru çekti. Şimdi diyebilirsiniz ki evleneli kaç gün olmuş bir birlerini tanımıyorlar ne kıskanması diye. İşte böyle garip bir bağdı onların ki. O imzayı attıklarından beri içlerine işleyen aitlik hissinden bir haberlerdi. Fark etmeden yapıyorlardı bunu. Yavaş yavaş 'biz' oluyorlardı. Bu yüzdendir Seyran'ın Pelin'in varlığından rahatsız oluşu. Ya da Ferit'in Seyran'ın daha yeni tanıdığı bir erkekle bu kadar rahat konuşup gülmesine sinir oluşu. "Neye gülüyorsunuz gençler. Bize de söyleyin biz de gülelim." Seyran, Ferit'in ani hareketi ile konuşmasını kesmişti. Şu an Ferit'in kolları arasındaydı. İlk defa bu kadar temas ediyorlardı. Tam Ferit'in kolları arasından çıkacakken Ferit ondan önce davranıp Seyran'ı kendisine daha da bastırdı. "Senin ne kadar şanslı olduğunu söylüyordum Seyran'a." dedi Okan pişkin pişkin. Ferit, arkadaşının ne yapmaya çalıştığını anlamıştı az çok. O yüzden hiç bozuntuya vermeden devam etti. "O niyeymiş." dedi Ferit de Okan gibi pişkin pişkin sırıtıp. "Valla kapmışsın fıstık gibi hatunu. Kıskandık valla. Keşke düğünüze çağırsaydınız altın falan takardık." Okan konuşurken aynı zaman Seyran'ı da süzüyordu. Ferit kanının kaynadığını hissediyordu. Şu an arkadaşı olacak bu piçin ağzını yüzünü dağıtmak istiyordu. Ne ima etmek istediği çok iyi anlamıştı. Seyran'a olan bakışlarını da fark etmişti. En çok da bu yüzden vurmak istemişti. Tabi bunlar sadece kafasında geçenlerdi. Onun yerine oturduğu yerde biraz daha yayılmıştı. Seyran hala kolunun altındaydı. Okan'ın ne ima ettiğini o da anlamıştı o yüzden endişeyle Ferit'i izliyordu. Bir olay çıkacak diye aşırı gerilmişti. Ama olay falan çıkmamıştı. Ferit kalkıp Okan'ı da dövmemişti. Seyran'ın hiç beklemediği bir şey yapıp onu öpmüştü.