26°

514 66 4
                                    


Üstündeki yeşil önlükte kahve lekeleri olan çocuk, karşısındaki adama şaşkınca bakmaktaydı. Burnu soğuktan dolayı hafifçe kızarmıştı. Saçları günün yoğunluğunu kanıtlar nitelikte dağınıktı. Onun bu görüntüsü, karşısındaki adamın içini sıcacık hislerle doldurmuştu.

"Neden geldin?" Sorgulamadan edemedi küçük olan. Fazla mi kaba davrandım, diye düşündü ama içinde fokurdayan merakını tutamıyordu.

"Seni görmek istedim. Üşüyorsan içeriye geçelim?" Sütlü ellerini önlüğüne silip dudaklarını yaladı. Onun gözlerine bakmaktan kaçınıyordu. Ayrıca kafeye dönmek istemiyordu, özellikle onunla. Çünkü Minho  onu Hyunjin ile görürse muhtemel dalga geçecekti.

"Şuradaki masalara oturabiliriz. Ben...Biraz hava alırım hem."

Göğüsünün hemen altına değen elle irkildi. "Biraz daha iyi mi burası?" Dokunduğu yerden ateşler yayılınca Felix yutkundu. Geriye adımlamak istedi ama dokunuşun daha fazlasını istediği için kıpırdayamadı. Aynı zamanda yanaklarındaki kızarıklık an ve an kendini belli etmeye başlamıştı.

"Dediğin şeyleri yapıyorum," dedi. Bakışlarını gözlerine doğrulttu. Koyu irisler karşısında yapabileceği tek şey nefesini tutmak olmuştu.

"Sevindim." Göğüsünün altındaki baskı azalıp yok olunca, tuttuğu nefesini verdi. Masaya ilerleyen bedeni takip etmeden hemen önce dolmakta olan gözlerini engellemek için gökyüzüne baktı.

"Fazla yoğun mu bugün kafe?" Öylesine sorulmuş soruya gülümseyerek cevap verdi, "...hayır, şu an içerideki tek müşteri Jisung."

Aldığı cevapla dudaklarının kıvrılmasını engelleyemeyen adam, baristayı öldürdüğünden bi'haberdi. "Çeket çok yakışmış."  parmaklar kendini gösterince gülümsemeden edemedi.

"Bu sabah kafedeki dolabımın önünde buldum.
Minho hyung ısrarla ben almadım diyor ama...
Bence o aldı bana." Durup nefesini tazeledi.

Sabah ise geldiğinde dolabının önünde yıldızlı bir hediye paketi bulmuştu. Önce anlamdıramamıştı sonrasında da hızlıca kavrayıp paketi beklemeden açmıştı. İçinden çıkan çeket o kadar güzeldi ki, giyip fotoğraf çekmekten alamamıştı kendini. Hatta instagramına atmış, herkesin beğenisini toplamıştı.

"Minho doğruyu söylüyor çünkü ben aldım."
Duyduğu itirafla nefesi kesilen çocuk hareket etmeden karşısındaki adama bakmaya başladı.

Hyunjin'in ciddi bakışlarından şaka yapmadığını anlamıştı. "Sabah sana elden verecektim ama işim çıktı. Dolabın önüne bırakıverdim," hafifçe eğildi Hyunjin. Kütüğün üzerini gelişi güzel süzdü.
"... bedenini tam almışım. Yakışmış. Tüm evreni gözlerimin önüne sunan bakışlarına, bu yıldızlar çok yakışmış Yongbok-ah."

Hissettiği duygularla kalbinin sıkışmasını engelleyemeyen çocuk, avucunun içindeki önlüğünü daha çok sıktı. Yutkundu, bir şeyler demek için ağzını açtı ama yapabildiği tek şey hayran olmuşcasına ona bakmaktı.

"Ben, teşekkür ederim. Şey," bakışlarını kaçırdı. Yüzü de kızarmıştı. " ... çok incesin."

Dudağındaki piercingle oynayan adam ise fazla rahattı. Ya da numara yapıyordu. Yüzündeki ifade değişti. Yüz hatları belirginleşmeye başladı. Bakışları daha yoğun ve sertti artık. "Öyleyse ben gideyim."

"Kahve yapsaydım?" Ceketin karşılığını böyle ödeyebilirdi belki...

"Hemencicik yaparım acelen varsa!" Hızlı hızlı konuşmuştu, sanki o anında yok olacakmış gibi. Hyunjin hayır anlamında başını salladı. "Haydi daha fazla üşüme, gir içeri. Jisung'a benden selam söyle."

iltifat eden adamın yerine, soğuk bir yabancı geldiğinde Felix'in yapabildiği tek şey hayal kırıklığıyla stüdyosuna ilerleyen bedeni izlemek olmuştu. Ondan güzel sözler duymak kendisini uçursa da, iltifatlarından sonra onun kaçması Felix'in göklerden yere çakılmasını sağlıyordu.

Duygusallaşmadan edemedi. Ceketine sığınıp masanın üzerini silmeden hemen önce de birkaç damla gözyaşı akıttı.

Çok zor bir adama aşık olmuştu ama üstesinden geleceğine inanıyordu.

Oy ve yorumlarınızı bekliyorum

act° hyunlixHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin