36°m

657 57 28
                                    


Felix elindeki kuşburnu çayını masasına adeta yığılmış çizim yapan adamın önüne koyarken merhametle bakıyordu. "Ben bu çay saatlerine alıştı  ama," sesi fazla yorgundu Hyunjin'in. Hızlıca bardağı kavramış sıcak çayı dilini yakacağını bilse de yudumlamıştı.

Kıkırdadı küçük olan .  "Çay içmek güzeldir." Hyunjin yavaşça sallamıştı başını . "Hem ben de senin eşsiz yemeklerine alıştım."Gerçekten de öyleydi.

Birkaç gündür Felix, Hyunjin'in evinde kalıyordu. Eve kalmaya geldiği ilk gün salona geçtiğinde mutfak tarafında yedi-sekiz adet market poşeti görmüştü. Dehşete düşmüş ifadesiyle dövmeli bedene bakarken ondan aldığı minik gülüşle dünyalar Felix'in olmuştu.

Felix'i düşünerek bir sürü şey almıştı. Banyo lifinden tut, özel chopstick takım bile almıştı. Hiçbirine gerek olmadığını söyleyen mahcup adama karşı da Hyunjin yüzünden eksik olmayan gülümsemesiyle
"Burası senin de evin sayılır ne de olsa," demişti.

Ilk gece ev sahibi olarak Hyunjin ona misafir odasını gösterse de Felix yanakları al al olmuş şekilde beraber yatıp yatmayacaklarını sormuştu. O konuşmadan sonra da ikili, tüm utangaçlıklarını yendi. Her an temas içinde olmayı sevdiklerini fark ettiler.

Hyunjin , felix'in kolları arasında kaybolmasını sevmişti. Felix de Hyunjin'in sıcak bedeninde yaşamı tatmayı...

Ertesi gün Hyunjin, enfes bir kahvaltı hazırlamıştı.
Felix normalde kahvaltı olarak kahve içen insanken Hyunjin'in yaptığı Fransız tostundan ısırık aldığında mest olmuştu. "Gerçekten iyisin," demişti.

"Her alanda yeteneklisin." Bulaşıkları beraber gülüşerek toplamayı da sevmişlerdi. Sonrasında bisiklet kiralayarak birkaç muhiti gezmiş, güzel görünen bir kafede akşam çaylarını içmişlerdi.

Eve döndüklerinde Hyunjin kahvaltıdaki hünerlerini bu sefer akşam yemeğinde göstermiş minik sevdiğini yemek yerken izlemekten alamamıştı kendisini.

Sonraki gün de böyle geçti. İkili iyice birbirlerine alışırken aynı zamanda kapılmışlardı aşka çoktan.

"Sen iste her zaman yemek yaparım ben sana." Felix çayını masaya bırakıp Hyunjin'in kucağına yerleşti.
Şimdi daha iyi hissediyordu. Teni, tenine değmediği anlarda boşluktaymış gibiydi. Her an temas halinde olmak istiyordu. Ona sığınmak, onda hayat bulmak...

"Bak ne diyeceğim," sıcak nefesini beyaz boyuna üfledi Hyunjin. Ardından minik bir öpücük kondurdu. Sarılmıştı ince beline. "Bu akşam seni yemeğe çıkartma mı ister misin?"

Felix, Hyunjin'in kaşındaki piercingi öpüp kıkırdadı.
"Bana yemek yapmaktan sıkıldın mi yoksa?"  Altındaki göğüsün titreyişiyle güldüğünü anlamıştı. Parmakları saç  tutamlarında gezindi, parmaklarının ipek gibi yumuşak saç telleri arasında kaybolmasını seviyordu.

Hyunjin başında hissettiği dokunuşla gözlerini yumdu. Kaç sene olmuştu bu huzuru tatmayalı ? Saymayı bırakmıştı bir müddet sonra. İçerledi bunu.

"Seni şık bir yere götürmek istiyorum sadece."

"Kıyafetim yok ki..." Hüzünle konuştu. Gelirken birkaç parça iç giyim, bir-iki tane tişört ve şort ayrıca pijama takımı almıştı yanına. Yemeğe çıkacaklarını düşünmemişti hiç. "Eve gitmem gerekecek."

Hyunjin, Felix'in boynuna sıralı öpücükler kondurdu. Çene kemiğinin belirgin kısmına gelince duraksayıp kendini geriye çekti. "Gerekmiyor çünkü yatağımızın üzerinde duran elbise torbası senin." Felix, herhangi bir şey hakkında konuşurken Hyunjin'in hayatına dahil olmayı çok seviyordu.

act° hyunlixHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin