1.bölüm

127 11 19
                                    

!NOT!İLK ÖNCE ANİMEYİ İZLEMENİZİ ÖNERİRİM.

Bugün gün güzel başlamıştı ama içimden bı his bugünun hayatım için  farklı olacağını söylüyordu. Acaba korkmalimiydim çünkü içimde ki his ne asla yanilamıştı. Her neyse,okulda öğle arasına girdik.Asya(sınıftan biri)beni okulun zemin katında ki depoya çağırmıştı.Merak edip yürümeye başladım. Depoya önünde durdum kararsızdım açsa mıydım açmasa mıydım depoda Nilay'ın(bana gıcık olan kız)olduğunu düşündüm yanlışlıkla onu okulda rezil ettim ama haketmisti.Neyse boşverdim kapıyı açtım karşımda Çağatay duruyordu.(platoniğim) şaşırmış bir ifadeyle yüzüne baktım:
-Ne oldu beni buraya neden çağırdın?
Çağatay:
-Sana birşey açıklamak istiyorum.Evet manasında başımı salladım. Çağatay:
-Lafı uzatmayacağım.Senden hoşlanıyorum!Çok şaşırdım.Elimle ağzımı kapadım.
-Aslında bende senden hoşlanıyorum.
Kızarmıştım.Sarılmak için kollarını açtı,bende onun üstüne atladım.O sırada depoya Nilay girdi ardından ise Asya vardı.Elinde ki telefon ile bizi çekiyordu.Çağatay atıldı:
-Bu da ne demek şimdi? Çağatayı kolumla durdurdum:
- Sen bekle ben hallederim. Nilay'ın üzerine yürüdüm telefonuna doğru bir tekme attım. Telefon yere düşüp parçalanmıştı. Nilay:
-Sen ne yaptığını zannediyorsun bir di iki oldu yeter be! Kapıyı sertçe çekti. Öğle arasi bitmişti. Depodan çıktık,ben lavaboya uğrayıp sınıfa girecektim.
Çağatay benden önce gitti. Lavaboya girdim elimi yüzümü yıkadım, saçımı başımı düzelttim.Tam çıkacekken Nilay ve arkasında üç kişi beni lavaboya geri itti.Ben:
-Ne var telefonuna attığım tekme yetmedi mi? Sende mi istiyorsun?Nilay:
-Kes sesini,dördümüze ne yapmayı planlıyorsun? Güldüm. Yapabileceklerimin sınırını bilmiyorsun o yüzden çekil şimdi.Nilay'ı ittim. Kapıyı açıp çıktım. Sınıfa girdiğimde hoca yoktu. Herkes şaşırarak bana baktı. Umursamadım, yerime geçtim. Çağatay sınıfta yoktu. Hoca sınıfa girdi, müdürün beni yanına çağırdığını söyledi.Aşağı indim müdürün odasında babam ve Çağatay vardı. Şaşırarak babama baktım. Müdür karnemi bana uzatmıştı fakat karneyi yarın alıcaktık.
-Neden şimdi verdiniz,karneler yarın alınmıycak mı? Müdür:
- Babanızın özel isteği üzerine karnenizi yaptırdık buyrun. Hiç bir şey anlamamıştım.
-Müdür Bey, peki neden Çağatay burada?Müdür:
- A o da şimdi çıkıyor, kendize iyi bakın görüşmek dileğiyle. Okuldan çıktık. Hâlâ hiç bir şey anlamamıştım:
-Baba ne oldu? Babam:
-Japonya'ya taşınıyoruz. Ben:
-Ne?!Neden,niye? Babam:
- Evde konuşuruz. Hala aklım karmakarışıktı. Hiç bir sey anlamamıştım. Ya Çağatay ne olucaktı, daha yeni kavuşmuşken? Eve gelmistik. Her şey toplanmıştı,ev bomboştu. Babam:
-Annen ve abin yarın yola çıkıyorlar, şimdi gelicekler onlarla vedalaş.
-Her şey üst üste gelmişti anlamıyordum? Annem ve abim nereye gidiyordu, niye herşey bugün olmuştu, neden bana daha önce haber verilmiyordu? Hiç bir şey anlamıyordum. Annemler gelmişti. Annem:
- Canım kızım abinin okulu dolayısıyla İspanya'ya taşınıcağız. Çok üzgünüm canım. Annem bana sarıldı, başımdan öpüp beni kokladı. Abimde bana sarıldı. Sadece kendine iyi bak dedi. Ağlayarak görüşürüz dedim. Annemler gitmişlerdi.
- Baba peki biz neden Japonya'ya taşınıyoruz? Ben annemlerle gidebilirdim. Babam:
-Neden japonca öğrendiğini sanıyorsun ve de abinin de İspanyolca öğrendiğini? Ben:
-Ne yani herşey belli miydi? Babam:
- Yani, kısmen belliydi diyebiliriz. Annemle babama çok darılmıştım.
Peki ya abim. O benim tek kardeşim, tek sırdaşım, tek dostumdu! Nedennn ya nedennn!!! Öfkeyle babamın yanına gittim:
- Baba! Seninle tek bir şartla Japonya'ya gelirim. Babam:
-Nedir o? Ben:
- Bundan sonra senin istediğin şekilde yaşamıycam! Kendim ne istiyorsam öyle yaşıycam ve sen buna burnunu dahi sokmıyacaksın! Anladın mı babacığım? Babam gözlerini uzun süreli kırpma ile bana karşılık verdi.
Akşam 20.00'da uçağımız kalkıcaktı. 19.00'da evden komple çıkmıştık. Arabaya bindim. Çağatay'a yazdım:
- Çağatay merhaba, bı şey soracağım sen neden bugün müdürün odasındaydın? Çağatay bana mesaj yazdı:
-Bir daha asla bana yazma! Senin yüzünden okuldan atıldım hepsi senin yüzünden, anladın mı! Umarım bı daha asla karşılaşmayız! Mesajı okurken gözyaşım beni dinlemedi. Sol gözümden aşağı süzüleverdi. Telefonu kapattım. Hava daha kararmamıştı. Bir yaz akşamıydı sonuçta, her neyse aklımda ki karmaşıklık beni yiyip bitiriyordu. Şuan ihtiyacım olan şeyler futbol topu ve boks torbam . Ne zaman sinirlensem hem futbol oynarım hem boks hemde hem de judo yaparım insanlardan değil sinirlerimi onlardan çıkarırım. Ne kadar hemen sinir olmayı sevmesem de en ufak bı şeyde öfke tüm vücudumu sarıyordu! O zaman çok güçlü olduğumu hissediyordum ama kimse bunu bilmiyordu. Şuan patlıyacak gibiydim öfkemden ve üzüntümden hem başka türlü nasıl kapatabilirdim ki üzüldüğümü! O gözyaşları vücudumun içinde yumruğa dönüşmesse nasıl saklayabilirdim. Sessizce ağlamaya başladım. Beynim bu düşüncelerle savaşırken saat 19.45 'ti uçağımız kalkıcaktı koşarak uçağa yetiştik gözyaşlarımı saklayarak koştum o kadar hızlı koştum ki öfkem koşmama yardım ediyordu! Babamı uçağın orada bekledim. Koltuklarımıza oturmuştuk. Yolculuk başlamıştı. 8-9 saatlik bı uçuşla Japonya'da olucaktık. İçimde bir yerlerde küçük bir kız çocuğunun umudu ve hayalleri vardı. Japonya benim kaderimi yazdığım yer  olucaktı...

                            Merhaba ben Zeynep umarım hikaye hoşunuza gider lütfen görüşlerinizi belirtin.
                  707 kelime olmuş hikaye, eğer beğenirseniz devamını yayınlayacağım...

VİCTOR KİCKOFF: YENİ BİRİ Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin