KİTAP DA GEÇEN OLAYLAR TAMAMIYLA HAYAL ÜRÜNÜDÜR
KEYİFLİ OKUMALAR GÜZEL OKUYUCUM
.
.
Duman- Kolay değildir
Kulağımda ki ses beni bulundurduğum yerden uzaklaştırdı. 26 Yıllık yaşamımda kendimi hiç bu kadar çaresiz hissetmemiştim. Gözüm, intihar etmeyi bekleyen yaşlarla doldu. Can'ın sarsması beni düşüncelerimden uzaklaştırmıştı. "Börte ne oldu? Arayan kim? Şu çeneni kullanmayı mı unuttun?"
Elini arabanın torpidosuna sertçe vurduğunda irkilmiştim. "Konuşsana ne oldu Hazal'a?" Titrek ellerim gözyaşlarımı silmek için yüzümde gezindi. "Hazal iyi." Can biraz olsun düzenli nefes almaya çalıştı.
"Hazal nerede? Kim aradı seni? Hazal mıydı?" Kafamı ona çevirdiğimde ne söyleyeceğimi bilemiyordum. Ona Hazal yerine annemin o pisliğin elinde olduğunu nasıl söyleyebilirim ki?. "Direksiyona geçebilir miyim?" Canın soru sormasına fırsat vermeden kapıyı açıp arabadan indim. Ne yapacağım hakkında en ufak fikrim bile yokken sürücü koltuğuna binmeden Elena'yı aradım.
Elena'nın açmasına fırsat vermeden telefonu tekrar kapattım. O şerefsiz ilk başta Elena'yı arayacağımı biliyordur. Sürü koltuğunun camından eğilip yan koltukta olan Can'dan telefonunu istedim. Son kez Atlas' arayacaktım. Yine açmazsa kendi başımın çaresine bakıp tek tabanca gidecektim anneme.
Can telefonu uzatarak, "Aklından neler geçiyor bilmiyorum. Ne yapmaya çalışıyorsun onu da bilmiyorum. Bildiğim bir şey varsa o da bu işin sonunda çok zarar görebileceğin gerçeği. Daha önce görmedim, gözlerinde ki bakışı."
Ona cevap vermeden telefonu elinden alıp 'Zevce' isimli kişiyi arayıp telefonu kulağıma yerleştirdim.
Çalıyor..
Çalıyor..
Çalıyor..
Ümitsiz şekilde telefonu elimden indirdiğimde, belki de Atlas'ı hiç bulaştırmamam gerektiğini düşünüp arabaya doğru ilerledim.
Beni durduran şet telefonun zil sesi oldu. Arayan oydu, 'Zevce'. Hızlı bir şekilde telefonu açıp kulağıma yerleştirdim. "Kimsin? O şerefsiz misin sen? Sen bana bir adres atsana, üzmek nasıl olurmuş sana göstereyim. Utanmıyor musun evli barklı adamsın ne diye boş yere umut veriyorsun kardeşime."
Onun bu koruyucu ve korkutucu çıkan sesini daha önce görmemiştim. Hazal Can'ı telefona nasıl kaydetmiş bilmiyorum ama bu Atlas'ı sinirlendirmişti. "Atlas. Benim Börte." Telefonda oluşan sessizlikten anladığım kadarıyla kendinden uzaklaştırıp yazan isimi kontrol etmişti. "Salyangoz yazıyor burada."
Yüzümde oluşan tebessümün farkında değildim. Annem o şerefsizin elindeyken ben burada Atlas'a gülümsüyordum, o görmese de. "Beni dinle, bana yardım etmen gerek." Atlas afallayan sesiyle, "Adres at, ben gelmeden bir şey yapma bekle." Ayağımla altımda ki toprakla oynayarak, "Ne olduğunu sormayacak mısın?" Telefonun arkasında oluşan sessizlikten, yola çıkmaya hazırlandığını anladım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YERALTI SAVCISI
General Fiction'' Genzimi yakan o kokunun, kalbimi küle çevireceğinden habersiz elimi maskesine attım. göreceğim yüzü bilmeme rağmen, bana engel olmasını diledim içimden defalarca''