2.BÖLÜM: "UMUT"

12 2 1
                                    

Selaaaam bölümü geç atmamızın sebebi hem sınavlarımızın başlamış olması hem de bölümün uzunluğundan dolayıydı.Kusura bakmayın.İyi okumalarr:))

SUDE

Hayatımda umuda çok yer vermemeye çalışırdım çünkü umutlarımızın sonu hayal kırıklığı olabiliyordu. Davranışlarıma ve düşüncelerime bu şekilde yön vermeye gayret ederdim.

Ancak o an kendime söz geçiremiyordum. Umut; aklımı, irademi, düşüncelerimi ele geçiriyordu. Normalde iyi veya kötü, objektif bir şekilde bütün ihtimalleri gözden geçiren biriyken o an aklıma gelen her şeyin ve bütün ihtimallerin kaynağı yalnızca umuttu. Kötü bir ihtimal düşünemiyordum, ya da düşünmek istemiyordum.

İkimiz de suspus bir şekilde birbirimize bakıyorduk. Nasıl bir tepki vereceğimi bilemiyordum. Yaklaşık on saniye öyle geçtiğinde Belçim'in gözlerinin doğduğunu fark ettim.

"Sude," dedi yutkunarak. "Hazal... Yaşıyor." Yavaşça gülümsedi. "Ya-yaşıyor," dedi ve umutla bana baktı. Benim de böyle bir tepki vermemi bekliyordu ama ben kendimi şüpheci tavrımı konuşturmak için zorluyordum. Ancak o tarafı konuşturmak çok zordu.

"O kalbinden vuruldu Belçim," dedim zorlukla. "Onun... Yaşaması imkansız," dediğimde kaşlarını çatarak bana baktı. Yüzündeki umutlu ifade silinmişti.

"Ama yaşıyor Sude," dedi bastırarak. Her zamanki gibi şüphelerim yüzünden mutluluğumu huzurla yaşamayacağımı düşündüğü için sinirlenmişti. Ama ben yalnızca bizi her türlü duruma hazırlamaya çalışıyordum. Fakat bunun dozunu arttırdığımı düşünüyordu. 

Onun bu halini görmezden gelmeye çalışarak "Yaşıyor olabilir ama nasıl bir durumda," duraksadım, "Bilmiyoruz. Bitkisel hayatta olabilir, eski sağlığına kavuşama-" dediğimde sinirle ayağa kalktı ve sözümü kesti.

"Ya ben anlamıyorum," dedi yüksek sesle. "Sen neden her seferinde, her güzel anda o aptal şüphelerinle kendine eziyet etmekten bu kadar keyif alıyorsun? Mutlu olman gereken anda niye sadece şüphelerini devreye sokuyorsun? Her şeyi sorgulayamazsın Sude! Her şeyin sırası var. Senin şu an en mutlu olman gerek. Ya senin öldüğünü sandığın arkadaşın yaşıyor, verdiğin tepkiye bak!" Ona suçlulukla baktığında sustu. Konuşurken öyle sinirlenmişti ki hiddetle ellerini hareket ettirmişti.

Gözlerini kapattı, ellerini yumruk yapıp derin bir nefes aldı. Birkaç saniyenin sonunda önce gözlerini, sonra da ellerini açtı. Bana baktı. Ardından sakinleşerek yatağa doğru yürüdü. Tekrar karşıma oturdu. Ellerimi tuttu ve daha sakin bir şekilde konuştu. "Mutlu olmayı unutma Sude. Mutluluğunu yok etme, arka plana atma çünkü mutlu olmadan yaşayamazsın. Sadece şüphelerinle hareket etmek güçlü olduğunun göstergesi değil. Ya da tedbirli olmak demek de değil." Derin bir nefes aldı ve daha canlı bir sesle, "Şimdi o anı tekrar, olması gerektiği gibi yaşayacağız," dedi ve tekrar gülümsedi. "Sude," deyip birkaç saniye sustu. Ardından "Hazal yaşıyor," dedi.

Bunu söylediği an bakışlarımdaki ifade değişti. Gözlerim doldu. Yeni öğreniyormuş gibiydim. Hiçbir şey demeden sıkıca ona sarıldım. O da bana sarıldığında gözyaşlarını omuzumda hissettim. Ben de kendimi tutamayıp sessizce ağlamaya başladım.

Hazal yaşıyordu. Üç gündür kaybettiğimi düşünüp perişan olduğum arkadaşım hala nefes alıyordu.

"Yaşıyor değil mi?" dedim küçük bir çocuk gibi, titrek sesimle. "Bizi bırakmadı," dedim ve geri çekildim. Kızarmış gözlerle o da geri çekilip bana baktı.

"Tabii ki bırakmadı. O bizi asla bırakmaz." Ayağa kalktı yine ve elini bana uzattı. Elini tutup ben de kalktım. "Annesini arayalım. Hastanenin nerede olduğunu öğrenmeliyiz," dediğinde yatağın üzerinde çoktan kapanmış olan telefona uzandı. Tam telefonu alacaktı ki bileğini tuttum. Kaşlarını çatarak bana baktığında konuştum.

KATLİAMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin