round and round

78 12 29
                                    

ileri geri sallanarak önümdeki testi çözmeye çalışıyordum. sınıfa ölüm sessizliği çökmüştü.

matematik eğlenceliydi ama çözmeye çalıştığımda ne çözebiliyordum ne konuyu anlayabiliyordum, bu yüzden derste genellikle kendimi kötü adam olduğum kurgunun içine sokup hayal kuruyordum.

bir de esprisine gülmediğim için sürekli beni izleyen bay kim vardı işte.

"huening kai! sallanıp durman dikkat dağıtıyor, dışarı çık!"

bu sefer ismimle ilgili yaptığı, 'hueringdingdong' şakasına gülmediğim için bana takmıştı ve açıkçası yerimde sallanıp soruları anlamamaktan sıkılmıştım.

"bir şey yapmadım ki..." dedim mırıldanarak ve sıradan kalkıp sınıftan çıktım. başka bir derste olsaydık belki sınıfta kalmak için direnebilirdim ama matematiğe dair anladığım hiçbir şey yoktu.

kapıda öylece dikilirken zilin ne zaman çalacağını hesaplamaya çalışıyordum, ha... bir de soobin'in dün anlattığı animenin bir sonraki bölümünü.

soobin başta çekinse de taehyun ve yeonjun'a alıştıkça yavaş yavaş bize rahat olmaya başladı. ara sıra soobinle tek kalmaya çalıştığımız olsa da genel olarak birlikte takılmamız beni mutlu ediyordu ve pek şikayetçi değildim, arkadaşlarım ve hoşlandığım çocuğun anlaşabildiğini görmek, beraber vakit geçirmemiz hoşuma gidiyordu. arkadaş grubu olduk denilebilirdi.

tek sorun soobin'in durduk yere flörtöz cevaplar verip arkadaşlarımın bize imalı bir şekilde bakmasını sağlamaktı. onun yüzünden hem kulüptekilerden hem de okuldaki bazı kesimden imalı bakışlara maruz kalıyorduk. rahatsız olduğumdan değil tabiki, benim derdim şakasına yapıyor olmasıydı. şaka yaptığını bildiğim halde heycanlanmama sebep oluyordu.

soobin benimle şakasına flört ettiğinde soobinden daha çekici olan sesshomaruyu düşünüyordum, dikkatimi olmayan karakterlere yönlendirerek o an hayatta kalmaya çalışmaktı amacım.

flörtüne karşılık vermediğimde kaşlarını yarı çatmış bir şekilde sinirli olmaya çalışarak bana bakan soobin bu konuda hiç yardımcı olmuyordu. huysuzlandığında hem aşırı sevimli hem de çekici görünüyordu ve bunu nasıl yaptığını bilmiyordum.

yeonjun ve taehyun bizi iğrenir gibi izlemese her şey daha kolay olurdu.

zil ne zaman çalacaktı bilmiyorum ama soobin zil çalmaya yakın burada olacaktı; benim matematik dersimle onun beden dersi aynı saatteydi, bu sayede sınıfıma daha erken geliyordu.

koridorda beni görenler, "sen yine mi dışardasın?" ya da "yine sen!" dediğinde bu durumu çözmenin bir yolunu bulmayı aklıma koydum çünkü ne olursa olsun yakında sadece sınıftan değil okuldan da kovulacakmışım gibi hissediyordum.

merdivenlerden koşa koşa çıkan soobin'i gördüğümde gülümsedim. onu koşarken görmek biraz zordu.

yanıma geldiğinde, "haftanın her bugününde seni burada buluyorum." dedi şaşırmayan bir ifadeyle. biraz da memnun bir ifadeyle.

"seni karşılamak için bilerek dersten kovuluyorum ve senin yaptığın nankörlüğe bak." dedim sahte bir sitemle.

"ne nankörlüğünden bahsediyorsun, seni beş dakika daha fazla görmek işime geliyor."

yine başlamıştı işte.

konuyu değiştirmek için kısık sesle bu sefer neden dersten kovulduğumu anlatmaya başladım. "sadece yerimde sallandığım için dersten atıldığıma inanamıyorum! soobin sen olsan yerinde sallandığı için öğrencini sınıftan atar mıydın?"

hiç beklemeden, "camdan bile atardım." diyen soobin'in omzuna vurup "sen de sürekli dizlerini titrerip duruyorsun o zaman sen de atla camdan." dedim. böylece onu da kendimle beraber camdan atılacaklar listesine eklemiştim.

"seninle el ele tutuşup atlayacaksak neden olmasın?"

yani, söylediğim her şeyde bu tarz bir cevap vermeyi nasıl başarıyor bilmiyorum. normal bir cümle kurduğumda bile konu buraya geliyordu.

hiç düşünmeden suratımı buruşturup, "ellerimi kesmeyi tercih ederim." dedim.

ellerinden biriyle ellerimi yakaladığında böyle bir şeyi beklemesem de şaşırmamıştım, onun bu tarz ani temaslarına alışmıştım ama her seferinde kalbimin ağzıma gelmesine alışamamıştım.

harfleri uzata uzata, şımararak, "bak ne kadar güzel duruyorlar, cidden kıyabilecek misin?" dediğimde tekrae yüzümü buruşturdum. içten içe çığlık attığımı bilmese de olurdu.

"kendi ellerim yerine seninkileri kesmem gerektiğine karar verdim."

alıngan bir şekilde ellerimizi ayırdı ve arkasına döndü. böyle zamanlarda cidden alındığından değil, benden ilgi beklediğinden yaptığını biliyordum.

derin bir nefes alarak göğsümü sırtına yapıştırıp kollarımı da karnına doladım. bu haldeyken teninden gelen ferah kokuyu çok rahat bir şekilde alabiliyordum.

"ellerin olmasa bana dokunamadığın için çok üzülürsün." dediğimde kıkırdadı. böylece zil de çaldı.

"hadi bu şekilde kantine inmeye çalışalım bakalım ne kadar dayanabilicez." dediğinde hiç sorgulamadan kabul ettim, ortada bir salaklık varsa ayak uydurmalıydım.

birbirimizden ayrılmadan arka arkaya yapışık bir şekilde kantine doğru inmeye çalıştığımızda merdivende bir çok kez düşme tehlikesi atlatmıştık. bizimle buluşmak için bizim katımıza gelen arkadaşlarım bu halimizi gördüğünde zeka seviyemizin ayakkabı numaramızdan düşük olduğunu söyleyerek kantinde oturacak boş yer kapmaya gittiler.

"kai! ben daha merdivenden adımımı atmadan üstüme çıkmaya çalışıyorsun!"

"çok yavaşsın ama!"

"merdivenden inmemi bekle ahmak mısın?"

biz bağırış çağırış merdivenlerden inmeye çalışırken kantin sırasına girmek için kıtlık var gibi koşan insanlar tarafından saldırıya uğramıştık, merdivenlerde o önde ben arkada olduğumuz için aradaki boy farkı da bizi yerle buluşmaya davet ediyordu ama bir şekilde başarmıştık. kendimi hayatta kalma programından çıkmış gibi hissediyordum.

merdivenden iner inmez ayrıldığımızda ödül kazanmış gibi boynuma atlayan soobin'i aynı hevesle yakaladım.

"üstüme çıksan da başardık, ben olmasam ne yapacaksın..."

sinirlerim gerilirken bedenini kendimden uzaklaştırdım. "sen kaplumbağa gibi hareket etmeseydin böyle olmayacaktı bir kere."

ve biz tartışarak kantine girdiğimizde yeonjun ve taehyun'un bizden önce gelip yer kapabildiğini görmek içimi rahatlattı.

"soobin! kremalı ekmeklerin sonuncusunu ben yedim. bugün başka ekmek kalmamış." böylece ağzı dolu bir şekilde konuşan yeonjun'u boğmaya giden soobin ile mesai başlamış oldu.

.
.
albumun konsept fragmanina bayildim sanirim favori albumum artik blue hour degil

albumun konsept fragmanina bayildim sanirim favori albumum artik blue hour degil

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

yt, nili

if u wanna stay \ sookaiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin