BEDİA'DAN
____________Mirza kolumdan tutup tekrar odaya çıkardı. "O kızlara ne yapacaksınız?". Sorumla bir süre bana baktı. "Seni ilgilendirmez. Burnunu çok fazla şeye sokma",dedi. "Vicdan yoksunu musun? Senin gibi cani, düşüncesiz birinin eşim olmasından nefret ediyorum. Ailem ben-", itilmemle susmak zorunda kaldım. Dengemi zor sağlayıp ayakta durdum.
"Seni istedim mi lan ben! Kuzenini suçla. Burada suçlayacağın kişi ben değilim. Beni sevmiyor musun? Nefret mi ediyorsun Bedia? Git o zaman! Noldu gidemiyor musun? Eğer bir daha beni sinirlendirecek şeyler söylersen seni odadan çıkartmayı bırak nefes bile aldırmam", dedi.
Kaşlarım havaya kalktı.
"Nefes aldırma o zaman öldür beni. Sende kurtul bende kurtulayım. Oyununuz bittikten sonra öldürmeyecek misiniz zaten bizi. Erken kurtul Mirza.
Yükün hafiflesin kurtul. Sen benim ölümden korkacağımı mı düşünüyorsun? Çok gülerim yoksa, gülmemi ister misin? Gerçi sen benim canımı yakmayı çok seversin ya da zorla bir şeyler yaptırmayı. Nereye kadar gidecek böyle? Dile geldin ama bir türlü dize gelemedin. Neden çünkü sende o karakter yok. Azıcık ya azıcık adam olsaydın.
Şuan burada işim olmazdı. Ben mi tercih ettim diyorsun! Sen etmedin, ben mi güle oynaya geldim buraya. Sevmeyi denedin mi beni? Hayır. Nefret etmeyeyim de napayım? Senle resmi, dini evliyiz fakat sen naptın beni oyuna sürükledin. Kendi ellerinle bile bile getirdin. Seni sevmemi bekliyorsun? Bu kalbim sana asla ait olamayacak çoktan bu şansı kaybettin",dedim.
Mirza'nın bakışları gözlerimden ayrılmadı. Bu sefer ağlamadım. Bir damla gözyaşım kadar kıymeti yoktu gözümde. Kalbim nefret akıyordu. Nasıl akmasın? Evlendiğim adam zevki uğruna beni feda ediyordu. Mirza'dan nefret ediyordum. "Kalbin bana ait olmayacak demek?", dedi. Cümlesine devam ederken üstüme doğru geliyordu. Geri çekilmeye niyetim yoktu. "Evet", dedim. Nefret ederek söylemiştim.
Tam önümde durdu. Elini arkasına atıp belinden silahı çıkardı. Silahtan etkilenmeyip baktım. Silahın namlusunu tam kalbimin üzerine koydu. "Vur", diyerek ona destek verdim. "Vurmak...", diyerek silahı kalbimden çekip alnıma tuttu. "...basit kaçar. En iyisi etkili çözüm",dedi. "Ne etki-"...
Sabah uyandığımda yanımda Mirza yatıyordu. Tişörtü yerde öylece duruyordu. Dün yaşananlar aklıma gelince, gözlerim doldu. Rızam olmadan dokunmuştu. Artık sözde değildi bazı şeyler. Mirza uyanmadan üstümdeki yorganı çektim.
Yerdeki kıyafetlerimi alıp giydim. Ses etmemeye çalışıyordum. Pek başarılı olduğum söylenemezdi. Mirza gözlerini açmasıyla ona baktım. Ne diye bağıracaktım? Sen benim kocamsın nasıl sana ait oldum diye mi kızacaktım?
"Günaydın", diyerek yattığı yerden doğruldu. "Gün aymadı", dedim. Sırıtarak bana bakıyordu. "Ayıltayım istersen?", dedi. "Sakın", diyerek odada ki koltuğa oturdum. Üzerinden pikeyi çekmesiyle gözlerimi kapattım. Ayak sesleri önümde durduğunda çenemdeki parmakları hissettim. Nazikçe tutuyordu. "Bana aitsin, sana aitim", dedi. Gözlerimi açıp Mirza'ya baktım.
"Sana ait-", diyemeden sözümü yarım kesti. "Dün bana ait oldun Bedia",dedi. Yanaklarım kızarırken bakışlarımı Mirza'dan çektim.
Dün yaşananlar aklıma geldi.
Dudaklarıma yapışan dudaklarla Mirza'yı itmeye çalışıyordum. Bileklerimden tutup yanı başıma koydu. Kafamı hem oynatıyor hemde kurtulmak için çare arıyordum. Geri çekilip nefes almamı sağladı. Boşluktan yararlanıp elinden kurtuldum. Kollarından çıkacakken bedeni yüzünden kalkamadım...
"Mirza sus dinlemek istemiyorum", diyerek şalımı taktım. Şalımı düzeltip odadan çıkmak istedim. Kapı kilitliydi. "Kapıyı açar mısın?", dedim. "Tamam", diyerek anahtarı verecekti ki vazgeçti. "Vazgeçtim açmayacağım", dedi. "Sebep?", dedim. "Burası senin evin değil. Oyunun içinde olduğunu unutma", dedi. Gerçekleri bir kez daha yüzüme çarptı.
____
AYSEM'DEN
Güneş'in kusursuz ışıltısıyla gözlerimi açtım. Yatakta doğrulup yanımdaki yataklara baktım. Bir oda dolusu yatakları odaya tıkamışlardı. İçeri Kuzey girdi. "Gidiyorsunuz", dedi. Buğlem'e baktığımda hala uyuyordu. Kuzey Buğlem'in yanına yaklaşıp "Kalkıyorsun çabuk", dedi. Sıçrayarak yataktan kalkıp korku ile Kuzey'e baktı. "Tamam geleceğiz", dedim. "Hızlı olun", diyerek odadan çıktı.
Buğlem'le tekrardan kararlı bir şekilde birbirimize baktık. Bugün kurtuluş günümüzdü. İşleri mahvetmekten korkuyorduk. "Gidelim",dedim. Yataktan kalkıp odadan çıktık. Diğerleri hala uyuyordu.
Merdivenlerden aşağıya inip koltukta oturan Seyfettin, Bora ve Kuzey'e baktım. Her birinin ellerinde silah vardı. Kuzey "Oturun",demesiyle karşılarındaki koltuğa oturduk. Seyfettin bize dönerek silahını doğrulttu. Korku ile ona baktım. "Napıyorsun?", diyerek Buğlem'le büzüştük.
"Bir yanlışınıza bakar tetiği çekmem", dedi. Anlamışlar mıydı? Blöf yapıyorlardı. Buğlem "Tamam çek şu silahı", dedi. Seyfettin bize daha çok yaklaşarak silahı Buğlem'in alnına koydu. "Bir hatanda ölürsün",dedi. Buğlem kendini tutamayıp ağlamaya başladı. Strese girmişti. Silahı tutup Buğlem'in kafasından çekmesini sağladım. Silahı bırakmayarak sıkıca tutuyordu.
"Kendine gel", diyerek silahı tutmaya devam ettim. "Kendime mi geleyim? Beni kendime getir o zaman", diyerek silahı bir anda kendisine çekti. Kaşlarım çatık Seyfettin'e baktım. "Akıllı ol seninle daha işimiz bitmeden, işini bitirmem",dedi. Hadi artık gidelim ve Buğlem'le kurtulalım...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
10 Farklı Hayatta: 100 Gün ✅
Non-FictionHayatın pis oyunları içinde yer almak zorunda kalan 10 kişinin yaşadığı durumlar, bazıların kaybına yol açar...