2 - are we human?

242 23 79
                                    

Herkese tekrardan merhaba, ben Gece.

Biliyorum geç oldu ama upuzun ve kaos dolu bir bölümle sizlerleyim :). Şu anda ana karakterler konusunda fikirleriniz olabilir fakat her an her şey değişebilir de.

Ayrıca hikayenin yer aldığı mekan ve ülkeyi geri plana atmamanız önemli. Olaylardan daha çok ortamın sizde uyandırması gereken karanlık, yalnızlık ve düzensizlik önemli.

Son olarak yorum yapmayı unutmayınız, düşüncelerinizi ve tahminlerinizi merak ediyorum,

Oylar da verildiyse, keyifli okumalar.

-

"Evren sana hiç şans tanımamış gerçekten."

Bembeyaz yağmur gibi gökyüzünden aşağıya, okulun sarı camlarına doğru vuran kar tanelerinden bakışlarımı ayırdım. Gözlerim aralarına toprak dolmuşçasına kupkuru olmuştu saatlerdir aynı yere bakmaktan.

Benimle konuşan kıza oturduğum yerden bakarken, "Anlamadım?" diye sordum. Oda arkadaşımdı bu. Kıvırcık saçlarını bu sefer kulaklarının arkasına atmakla yetinmiş, hatta fazla sayılabilecek koyu bir makyaj yapmıştı yeşil gözlerine.

Soruma cevap vermek yerine bacaklarımı açıp öne doğru uzandığım yerde arkama doğru geçti. Parmakları sırtıma tırmandığında olduğum yerde irkildim. Sadece birkaç saniyeliğine yavaşladı hareketleri.

Henüz daha doğrulup ona bakmama vakit vermeden öne doğru ittirdi vücudumu. İç bacaklarıma saplanan ağrıyla kıpırdanmak istesem de ayağıyla yaptığı baskı buna engel oldu. Sınıfta bacaklarını esneten birkaç kızın gözleri bize buldu, yine de onlara yabancı değildi bu.

Şu anda Kira'ya karşı çıkamazdım. Bu dersteki en yetkili kişiydi, adını öğretmenler listesinde göreli birkaç saat olmuştu. Burada bacaklarımı kırsa dahi sızlanmaya yetkim yoktu.

Üzerine hafifçe bastığı bacağımdaki baskıyı arttırırken kalçam sonunda yere değdi fakat ağrı hafiflemedi. "Ya bunu düzeltirsin..." derken sırtımdaki ellerini çekti. O kadar yavaş hareket ettiriyordu ki parmaklarını bir an bunu bilerek yaptığını düşündüm. "Ya da ülkene dönersin."

Vücudumdaki tüm kan kulaklarıma, oradan da yüzüme hücum etmeye devam ederken nihayet uyguladığı kuvvet azaldı. Bacaklarım eski halini aldı hemen. Vücudumun iç tarafındaki kaslarla beraber ben de yeniden nefes aldım.

Aklıma evim, ülkem geldi. Dört yıl boyunca her gün yüzünü gördüğüm kadının sesi kulaklarıma doldu.

Unutma ki sen artık bir insan değil, balerinsin.

İnsan vücudu yemek yemek, uyumak, yürümek, konuşmak ve bunun gibi basit eylemleri yaparak hayatta kalma üzerine kurulmuştu. Tanrı bizi parmak uçlarımızda durmak, topuklarımızı başımızın ucuna değdirmek ya da bacaklarımızı yüz seksen derece açabilmemiz için yaratmamıştı kesinlikle.

Bu yüzden her şey bu kadar zordu.

Kira daldığım düşüncelerden ellerini birbirine vurarak beni adeta çekip çıkartırken, "Herkes barları bıraksın. Ortaya geçiyorsunuz," dedi. Ben derste olduğumda dilimi konuşması bana ufak da olsa bir rahatlık veriyordu.

Ders başlayalı yaklaşık on beş dakika olmuştu ve ısınma turunu bitirmiştik. Bugün cuma günüydü. Haftanın son günlerine klasik bale müfredatında zorunlu işlenen, modern dans dersleri konulmuştu. Bu eski okulumda karşılaştığım bir program değildi, daha önce klasik baleden başka bir dans denememiştim.

Sınıftaki kızlara baktığımda ise bu işleyişe oldukça alışmış görünüyorlardı. Her zamanki bale mayoları yerini tişörtlere, pembe renkli çoraplar ise geniş eşofmanlara bırakmışlardı. Çoğu çorap dahi giymemiş, saçlarını toplamamışlardı.

all about us || gxgHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin