2-Sadece İkimiz

15 2 0
                                    

"Şimdi bir su bardağı un koyacağız abla."
"Yalın bana ordan unu verebilir misin ablacım? "
"Tabi abla."

     Şu anda kardeşim Yalın ile brownie yapıyorduk. İkimizin de en sevdiği tatlıydı ve ikimizde brownieyi çok güzel yapardık.

      Bütün malzemeleri kabın içinde karıştırdıktan sonra bir tane borcam'a koyup fırına atmıştım.

" Abla brownie pişerken kıyafetlerini seçelim mi? "
" Olur, hadi yukarı koş! "

     İkimiz de yukarıya çıkıp odama girdikten sonra yatağıma oturup kıyafet seçimini Yalkın'a bırak- mıştım.

     Yalkın dolabıma üstten bir göz atıp nereye gideceğimizi sordu. Sahile ineceğimizi söyledi- ğimde dolabımdan bir tayt şort ve uzun bir siyah üst çıkardı.

"Bunları giy sonra mutfağa in tamam mı? Ben brownieye bakacağım."

      Sakin adımlarla odamdan çıkıp kapıyı kapatmıştı.

"ABLA!! TOKAMI SEN MI ALDIN? "

       Evet bu ciyak ses ise kardeşim Yosma'ya aitti. Bir eşyasını kaybettiğinde benden biliyordu. Çünkü evde ondan sonra tek kız bendim. Yani bendim derken annemin süslü püslü tokalar takmayacağını bildiği için seslenmiyordu, bu nedenle de ben annemi hiç saymıyorum.

"Ben almadım Yosma, odana bak. Yoksa evde unutmuşsundur. "
" 2 gün önce takmıştım abla! Ama şuan yok! "

       Yosma'nın odasına gidip yorganını kaldırdım. Kaldırdığım gibi aradığı tokasını buldum. Tokayı alıp Yosma'nın kafasına fırlattım ve mutfağa indim. Yalın brownie'yi fırından çıkartmış kesiyordu. Yanına gidip saçlarını karıştırdıktan sonra bir parça alıp ısırdım. Ağzıma yayılan lezzet ile elimdeki parçadan Yalın'a da verdim.

        Küçük boylu çocuğa baktığımda oda bana dönmüştü. İkimizde birbirimize başardık bakışı atınca ellerimizle çak yapıp brownieleri bir kaba yerleştirmeye başladık. Saate baktığımda çoktan grupta söyledikleri saate gelmişti bile.

"Ablacım, ben çıkıyorum. Bilgisayarıma bakabilirsin, istersen odamda takıl. Tamam mı? "

        Yalın kafa sallayıp yanağımı öpmek için parmaklarının ucuna kalkmıştı. Evet 14 yaşında olabilirdi ama benden hala kısaydı ve bundan sürekli yakınıyordu, annem ise "Erkeklerin boyu geç uzar. " deyip geçiştiriyordu.

         Sahile doğru adımlarken arkamdan birisi gelip kolunu omzuma atmıştı, Duygun'du. Ona döndüğümü görünce bana dönüp gülümsedi. Bende ufak bir sırıtış verip önüme dönmüştüm.

         Birkaç dakika yürüdükten sonra telefonum çalmıştı. Arayan Alp'ti, nerede olduğumu herkesin toplandığını söylemişti. Bense birazdan orada olacağımızı söyleyip kapatmıştım. Hızlı ve gülüşerek yürümemizin ardından sahile bizimkilerin yanına gelmiştik.

"Ay yolunuzu gözledim yeminlen. Dedim nerde kaldı benim brownielerim"

Alp’in brownieleri dört gözle beklemesi hepimizi güldürmüştü. Diğerlerinin yanına oturduğumuzda benim getirdiğim tabaklara brownie ve sandiviçleri, İlsu’nun getirdiği bardaklara limonatayı koyup gülüşerek yemeğe başladık. Biraz zaman geçtikten sonra tabağındakileri bitiren Karel kulağıma yaklaştı.

“Gece sahile çıkmak ister misin? Sadece ikimiz, baş başa. Yıldızları seyrederiz.”

“Olur, yani çıkabiliriz.”

      Çekingen bir gülümseme sunduktan sonra önüme dönüp denizi seyretmeye başladım. Çok eğlenceli geçen bir süreden sonra yavaş yavaş eşyalarımızı toparlayıp sahilden çıkmıştık. Siteye geldiğimizde herkes evlere dağılmaya başladı. Karel’de bana yazacağını söyleyip evine doğru adımladı.

     Eve gidip akşam yemeğinden bana kalanları yedikten sonra odama çıkıp bilgisayar masama oturmuştum. İki gündür yüzüne bakmadığım kitabımı alıp okumaya devam etmiştim. Karel’den mesaj gelince altıma uzun bir tayt giymiş, üstüme ise ince bir hırka almıştım. Merdivenlerden inerken Yosma’ya görünmemeye çalıştım. Çünkü eğer beni görürse nereye gittiğimi soracak, benimle gelmek için tepinecekti.

     Aileme çıktığıma dair haber verdikten sonra ayakkabılarımı giyip dışarı çıktım. Kapının önüne baktığımda Karel beni bekliyordu.  Konuşa konuşa sahile geldiğimizde ikimizde kumların üzerine uzandık. Yıldızları seyrederken Karel konuşmaya başlamıştı.

“Bir şey diyeceğim, bence en baştan beri kaderlerimiz bağlıydı Yalkın.”

“Nereden biliyorsun Karel? Yani nasıl böyle bir düşünceye kapıldın?”

“İlk günden beri sana çekiliyor gibi oluyorum Yalkın. Sanki daha önce tanışmışız ve tekrar tanışıyormuşuz gibi hissetmiştim.”
                        
    Sırtımı kumdan kaldırıp bacaklarımı kendime çekip kollarımı etrafına sarmıştım.

“Acaba bir önceki hayatımızda sana şemsiye falan mı verdim? Alp gibi.”

“Alp ne alaka?”

“Alp eski sevgilisiyle öyle tanışmış çünkü. Ayrıldıklarında ise ikisi de adlarını değiştirmiş. Yani Alp’in gerçek adı Alp değil, hiçbirimiz gerçek adının ne olduğunu bilmiyoruz. Aman boş ver biraz karışık, yıldızlar çok güzel değil mi?”

“Cidden, harikalar. Küçüklüğümden beri beni hep yıldıza benzetirlerdi. Nedenini bilmiyorum. ”

“Hayır, benzemiyorsun, çünkü yıldızlardan bir sürü var ama sen eşsizsin.”

    Utandığım için yüzümü dizlerimin arasına gömmüştüm. Arkamdan gelen küçük bir kıkırtı duyduğumda Karel karnına hafif bir yumruk atmıştım.

     Bunla beraber daha çok gülmeye başlarken istemsiz olarak bende gülmeye başlamıştım. Arkamdaki çocuğa döndüğüm anda burnumun üzerine bir yağmur damlası düşmüştü. “Yaz yağmuru.” demişti Karel. Kalkıp beni de ellerimden tutup kaldırmıştı. Kalçamın biraz altından kollarını bağlayıp beni havaya kaldırdığında sahilde sadece benim kahkahalarım duyuluyordu. Yağmur biraz daha hızlandığında beni indirmesini söyledim, indiğim gibi çocuğun elini tutup siteye doğru koşmaya başladık. Evinin kapısının önüne geldiğimizde belimden beni kendine doğru çekip sarılmıştı.

Seni seviyorum Yıldız güzeli.”

“Seni seviyorum Yıldız yakışıklısı.”

    Ve ilk o zaman birbirimize "Seni seviyorum. " demiştik. Ve o zamanda bunun son olmayacağını biliyorduk.

☆☆☆☆☆☆☆☆☆
Bölüm şarkısı?

Yeni bölüm çarşamba saat 17.00

Yaz TatiliHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin