11.Bölüm Cenaze

31 5 1
                                    

~önceki bölümden~

Annem, beni, kız kardeşimi doğurup büyüten kişi. Her ne kadar babamın saldırılarında sesini çıkartmamış, çıkartamamış olsada o bizim annemizdi. Babamın bize karşı olan şiddetine bir kaç kez karşı çıkmaya çalıştığı olmuştu ancak babam annem karşı çıktığı anda ona sert bir tokadı yapıştırıyordu hatta bazen daha kötüsünü yapıyordu. Annem kalbinden rahatsızdı. Bunun gibi benzer kötü durumlara mağruz kaldığında kötüleşiyordu. Oyüzden annem karşı çıkmaya çalıştığında onu hep durdururdum. Karşı çıkmasına izin vermezdim, vermedim de. Annemin de bizi azarladığı hatta bir tane tokadı yapıştırdığı olurdu ama o tokadı ya da azarı hakederdik o zaman. Babam ise keyfi istediği zaman döverdi de, söverdi de, severdi de(?). Annemi ne kadar belli etmesemde çok seviyordum. O benim canımdan bir parçaydı. Aynı şekilde çok gösteremese de onun bizi sevdiğini bilirdik anlardık. Sevgisini gösteremiyordu çünkü babam her annemin bize sevgi gösterdiğini gördüğünde "Bu çocuklar senin yüzünden böyle çok şımartıyorsun bunları." Gibi ve çok çok daha fazlasını söylerdi.

Felix'ten

Evlerinin önüne arabayı park ettiğimde henüz ölüm haberi internete yayılmamış olacak ki henüz daha haber kanalları evin önüne toplaşmamıştı.

Yan tarafımda kıvrılmış, sessiz sessiz göşyaşları dökerek camdan dışarıyı izkeyen bedene baktım.

"Hyunjin... Hyunjin geldik hadi inelim." Tir tir titriyordu. Ses vermedi.

"Seni taşımamı istermisin?" Yine ses vermedi.

Arabadan indim ve onun kapısını açıp sakince yerinden kaldırmaya çalıştım. Ayağa kaldırınca düşmemesi için belinden destekledim. Yavaşça yürüyerek eve girdik. Etrafta sanki kıyamet sessizliği vardı. Ailem, ve tahminimce Jisung'un ailesi vardı.

Kimseyle iletişim kurmadan Hyunjin'i odasına götürdüm. Kapıyı kapatıp Hyunjin'i yatağa oturttum ve yanına kendim oturup kocaman ellerini ellerimin arasına aldım. "Hyunjin toparla kendini lütfen. Farkındayım acın henüz çok taze ama eminim ki annen seni böyle bitkin halde görmeyi istemezdi."

Minik minik burnunu çekti.

"Felix, biraz uyuyabilirmiyim?"

"Elbette uyuyabilirsin sormana bile gerek yok."

Yatağın içinde kıvrılarak cenin pozisyonu aldı. Üstünü ince koyu gri çarşafla örtüp minik minik saçını okşadım. Tam kalkıp uyuması için odadan çıkacaktım ki adımı seslendiğini duydum.

"Felix"

"Efendim jinnie?"

"Rica etsem yanıma yatıp sana sarılmama izin verir ve bana sarılırmısın?"

Tebessüm edip onu onayladım ve yanına yattım yüzlerimiz birbirine bakıyordu bir hemencecik sıkıca sarıldı bende dokunmaya kıyamadığım bebekmiş gibi hafifçe sarıldım. Yavaşça yanıma yanaştı ve  kafası göğüs kafesime denk gelecek şekilde pozisyon aldı.

...

Ne zaman uykuya daldığımızı ve ne kadar uyuduğumuzu bilmiyordum. Saate baktığımda aslında çok uyumadığımızı anladım yalnızca birkaç saat uyumuştum.

Dışarıdan gürültüler gelmeye başlamıştı. Ne olduğunu anlamak için kulak kabarttım.  Yanılmıyorsam haber kanallarına yeni yayılmıştı olay ve haber yapabilmek için toplanmışlardı.

İstemeye istemeye de olsa yanımdaki bedeni uyandırdım. Çok fazla terlemişti sanırım kabus görmüştü ama hiçbir sayıklama duymamıştım.

Baygın gözlerle bana baktı, elimi tuttu.

TANRIM ELLERİ ATEŞ GİBİYDİ.

Hemencecik alnına ve boynuna elimi koyarak ateşini ölmeye çalıştım. Güneş gibi yanıyordu. Hızlıca yataktan kalktım ve Hyunjin'i daha düzgün ve rahat bi şekilde yatırdım. Üstündeki çarşaftan kurtuldum ve çok terlediği için gömleğini çıkarttım.

Ateşölçer bulmak için çekmeceleri kurcalamak zorunda kaldım. Komidinin en alt çekmecesinde bulduğum ateşölçerle ateşini ölçtüm. NEDEN BU KADAR YÜKSEKTİ ATEŞİ! 39 DERECE!! Ne yapacağımı bilemedim hemen Jisung'a Hyunjin'in 39 derece ateşi oldugunu birşeyle yapmamız gerektiğiyle ilgili mesaj attım.

Aklıma ılık duş aldırmak geldi. Genelde ateşli kişilere böyle yaparlardı.

Banyodaki küveti gerekli ısıda su ile doldurduktan sonra zorda olsa banyoya götürüp küvete yerleştirdim.

Duş başlığı ile suyun dışında kalan omuzlarına ve saçlarına su döktüm.

Beline havlu sarıp yatağına oturttum. Dolabından bir iç çamaşırı ve rahat bir şort buşup giymesini istedim. Çok şükür ki üsttünü değişebilecek durumdaydı aksi halde üstünü değiştirmek epey zor olacaktı.

Kısa bir süre sonra Jisung, Minho hyeong ve   elinde büyük bir çanta olan biri - sanırım doktor- içeri girdi. Çantalı adam doktormuş ki Hyunjin'i kontrol etti ve ona bir serum bağladı.

"Aşırı üzüntü ve stresten dolayı bitkin düşmüş. Çok sıcak veya soğuk şeyler yemesin ya da içmesin. Sık sık ateşini ölçün. Ona üzüntü ve stres yapabilecek durumlardan uzak tutmaya çalışın. Bir iki gün dinlensin kendini toplayacaktır."

~~~

"Felix! Felix! Uyan oğlum okula geç kalacaksın hadi kalk artık."

"Ya anne 5 dakika daha lütfenn."

"Niye rüyamın en heyecanlı ve en hüzünlü ve ve ve ve..."

Bi dakika her şey rüyamıydı. Olamazz. Lanet olsun niye rüyalar bu kadar gerçekçi olmak zorundaki.

"Anne ben kaç gündür uyuyorum."

"Ne günü oğlum yaklaşık 9 saattir uyuyorsun."

Diğer tüm market sanki benim olmuş olan rüyalrım gibi bu da gerçekçi bir rüyaydı.

Rüya olmasının acısıyla yataktan kalktım hazırlandım ve okula gittim tıpkı her gün olduğu gibi sıkıcı hayatıma geri döndüm.

Tabii ya sizlere kendimi tanıtayım.
Ben Lee Felix.
17 yaşımdayım ve 10. Sınıfa gidiyorum.
Annem ile birlikte yaşıyoruz. Babamı ben 2 yaşımdayken trafik kazasında kaybetmişim o yüzden onun nasıl biri olduğunu hatırlamıyorum. O günden beri annemle yaşıyorum.

Devam edecek

Ehehe birçok şey için özür dilerim ama inanıyorum devamı çok güzel olcak çok güzel ilerlicek ve mantıklı olcak. Takipte kalın.
Haftanın belli bi günü yb atmak istiyorum artık ama hangi olsun karar veremedim sizce hangi gün olmalı fikirlerinizi belirtin plss.
Yazım yanlışı varsa affola kontrol etmeden atıom hehe.
Mwahh <3

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Jun 28 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

I want you //hyunlixHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin