Charlotte'ın evinde tatlı bir heyecan vardı. Küçük Belly de bu heyecana ortak oluyordu. Charlotte kızını uzun zamandır bu kadar heyecanlı görmemişti. Hatta Belly, babasının bu akşam eve geleceğini duyar duymaz hazırlanmaya başlamıştı. Babasını bir gün görmek için tüm oyuncaklarını feda etmeye hazırdı. Bir yandan annesine yardım ediyor, bir yandan kendi hayal dünyasından fırlamış mutluluk şarkıları söylüyordu. Annesi şarkıyı bozmak istemese de seslendi:
- Belly, masaya çatal ve kaşıkları da koyar mısın tatlım? Baban birazdan gelir.
Belly'nin kalbindeki tek soru birden havaya karıştı:
- Anneciğim, babam her akşam gelecek mi?
Charlotte bir an için duraksadı. Kızına ne cevap vereceğini düşündü. Artık ona yalan söylemek istemiyordu. Yaşına istinaden kızının artık biraz büyüdüğünü fark etmişti önceden. Ama onun mutluluğunu bozmayacak bir haber vermek istedi:
- Hayır canım. Ama her hafta sonu seni ziyarete gelecek, bunu sakın unutma. Tabi sen istedikten sonra Cuma günleri de görebilirsin. Ne dersin?
Belly küçük kulaklarına inanamadı. Neşesinden artık söylediği şarkıyı unutmuştu.
- Yaşasın, babamı artık çok göreceğim! Ama siz çok çalışıyorsunuz. Hayır, hayır, babam beni sever. Anne, babam beni görmek ister değil mi, diye yüzünü buruşturarak tatlı bir şekilde mızmızlandı.
- Tatlım, böyle düşünme. Tabi ki baban seni görmeye gelecek diye teselli etti Charlotte.
Avukat Hanım bunu söylerken kızının seviyesine indi. Kapının çaldığını duyunca hemen ayağa kalktı ve tüm vücuduyla kapıya döndü.
- Babam geldi, babaaa, diye çığlık attı tatlı Belly.
Hemen kapıyı açmak için mutfaktan aceleyle çıktı. Kapı birden açılınca Kane şaşırdı. Bu kadar hızlı açılacağını ve hoş bir karşılaşma beklemiyordu.
- Aa burada kim varmış? Benim tatlı prensesim. Seni çok özledim dedi Kane.
Öyle sıkı sıkı sarılmak istiyordu ki evdeki herkesi... Öyle mutlu olmuştu ki uzun zaman sonra... Şimdi kucağında küçük kızı vardı büyüdüğünü göremediği. Kane'in kafasındaki bu garip sessizlik Charlotte'un sesiyle bozulmuştu:
- Hoş geldin.
- Hoş bulduk. Size birkaç hediye getirdim, dedi Kane. Evdeki en heyecanlı kişi şöyle dedi:
- Oley, baba bana ne aldın, baba bana ne aldın?
- Benim prensesime bir pamuk prenses aldım.
Belly yeni oyuncağını didik didik inceliyordu. Her bir köşesi, her bir yanı onun için babası aldığı için özeldi. Hayatının sonuna kadar saklayabilirdi, hatta bu düşünce içinden geçmedi değil. Belly oyuncaktan gözlerini ayırıp babasının gözlerine baktı.
- Baba, seni çok seviyorum, dedi.
Boynuna sarılıp hemen diğer oyuncakların en baş köşesine koymak için odasına koşturdu.
- Aa Kane ne gerek vardı. Zaten birçok oyuncağı var. Belly seni gerçekten çok seviyor, dedi Charlotte.
Çok kısık bir sesle Kane:
- Evet ama durum daha iyi olabilirdi, diye hayıflandı.
- Efendim Kane, diye sordu Charlotte.
Kane'in kelimelerini duymadı, sadece boğuk bir ses duydu, ağzının kıpırdadığını gördü. Eski koca söylediği sözleri toparlamaya çalıştı: - Bir şey yok, kendi kendime konuşuyorum. Unutmadan sana da çiçek aldım.
Zavallı Kane, Charlotte'u hiçbir zaman unutamamıştı. Yağmura karşı ateş yakıyor, o ateşle yağmurun sonuna kadar ısınabileceğini düşünüyordu. Çaresiz bir adamın fazla yapabileceği yoktur. Bazen karşı koyamadığı kadere boyun eğer. Kaderini kendi çizmek isteyen bir adam ise yağmura karşı bütün ormanı yakar. Ama Kane'in yakabileceği, birkaç kuru odundan ibaretti. Üşüyen adam hiçbir zaman umudunu kesmemişti. Yağmur konuşmaya devam etti:
- Teşekkür ederim Kane, çok güzeller. Hediyeler bittiğine göre yemeğe geçelim. Belly tatlım, hadi yemek masasına. Soğutmadan yiyelim.
Belly oyuncağını odasının en güzel yerine yerleştirip masaya oturdu. Kane'in sandalyesi her zamanki gibi yerindeydi, Belly'nin yanında, Charlotte'un karşısındaydı. Charlotte tabakları yemeklerle doldururken peşini bırakmayan düşüncelere dalmıştı bile:
- Hiçbir zaman kendi adıma çalışmadım. Hayatım boyunca çocuğum için çalıştım. O, benim her şeyim. Ona en iyisini verebilmek için çalışıyorum desem pek yalan olmaz. Onun için suçluları savunuyorum veya savunmuyorum fark etmez. Kazanan tarafın yanında olmaktan zarar gelmez öyle değil mi? Başarı yolunda her şey mubahtır derler. Ben de her yolu deniyorum. Kane artık geçmişte kaldı. Onsuz devam edebilirim. Üstünden ne kadar süre geçti onu bile hatırlamıyorum. Belki bir şeyler değişmiştir. Her neyse, para mı mutluluk mu diye sorsanız ben para diyeceğim. Maalesef bu dünyada para mutluluğu satın alabiliyor. Kendi içimde gelgitlerim var, evet ama böyle olacak. En iyisi budur değil mi? En iyisi bu...
Yağmur artık diniyor, çiseliyordu.
12 ay sonra o dinmeyen yağmur yerini sıcak yaz günlerine bırakmıştı. İnanması güç ama kışın bitmesi ayları almıştı.
- Kane, bahçe konusunda ne düşünüyorsun, diye sordu güzel avukat.
- Belki de bir salıncak iyi olabilir, mademki yuvamız olacak, dedi Kane.
Charlotte, gülümseyerek ona sarıldı, dünyada istediği her şey yanındaymış gibi:
- İyi ki barışmışız.
- Belly için en iyisi bu hayatım. Zaten okula yeni başladı. Şu an Belly'nin bize ihtiyacı var, dedi Kane.
Artık ikisi de kızları için daha iyi bir hayat düşlüyordu. Charlotte ve Kane hayatta tüm yaptıklarında arınmak istiyordu. Bunu kızlarına borçlulardı. Ama onları birbirlerine bağlayan sadece kızları değildi. Birlikte hayatı devam ettirmek istediler. Kalpleri öncesinden daha hızlı atıyordu. Elleri, vücutları birbirinden uzaklaşsa da kavuşuyordu. Charlotte devam etti:
- Çok haklısın, hayatım. Belly okulda çok sorun çıkardı. Öğretmenleri asıl sorunun bizler olduğunu söyleyince büyük bir hata yaptığımı anladım. Ama artık onu yalnız bırakmayacağız. Küçük Belly'nin kötü yetişmesini istemem. Hala senin eksikliğini hissediyor. Ona bu konuda yardımcı olursan onun için çok iyi olacak.
- Merak etme hayatım. Artık yanındayım. Eyvah, diye yükseldi Kane.
Oturdukları kanepeden direkt olarak ayağa kalkıp duvar saatine baktı. Kolundaki saati fark etmedi bile. Sonra karısına döndü:
- Senin duruşman yok muydu bugün? Geç kaldın hayatım.
Charlotte, onun ellerinden tutup kanepeye tekrar oturttu. Gözlerine bakarak:
- Tatlım, şey ben istifa ettim, dedi.
- Ne? Neden, diye sormak istedi Kane.
Charlotte derin bir nefes alarak sözlerine başladı:
- Kane, işler yasal olarak o kadar kötüye gidiyor ki. Önceden parayla her şeye sahip olabileceğime inanırdım. Mutluluğu bile satın alabilirdim. Ama gerçek mutluluk para değil Kane. Daha fazla para için neden parası olan suçlu iş adamlarını savunayım ki. Gözleri o kadar dönmüş ki her şeyi satın alabilecek güçleri olduğunu sanıyorlar. Artık ben bile savunamıyorum onları. Ben de bu yüzden istifa ettim. Polis Bölge Müdürlüğünde savcı danışmanı olarak çalışmayı düşünüyorum. Şaşırdığını biliyorum, fakat sen hep böyle derdin, benim için bu doğru ve ben bu yoldan gitmek istiyorum. Kane, onunla öylesine gurur duyuyordu ki, en doğru insanın Charlotte olduğunu biliyordum diye düşündü.
- Hayatım. En doğru olanı yapmışsın. Sana her zaman güvendim. Artık daha güzel bir hayatımız olacak, dedi adam.
Derken sevgi dolu bakışmalara bir tokmak sesi ara verdi. Çalan kapıydı. Kane kapıya yönelmeden:
- Ben kapıya bakayım. Sen de bir kahve yap, dedi karısına.
Ayağa kalktı, biraz sonra olacaklardan habersizdi. Kapı kolunu yavaşça çevirdi. Kapı, biri tarafından Kane'in üstüne sertçe omuz vurularak açıldı.
- Beni hatırladın mı avukat, diye bir ses yükseldi. Gelen Sam Rogers'tı.
Yere yığılan Kane, hiddetle ayağa kalktıktan sonra biraz da olacaklardan korkarak mutfaktan neler olduğunu anlamak için çıkan karısının önüne geçti. Hanesine izinsiz giren bu adama dönerek:
- Sakin ol, sakin. Konuşarak halledebiliriz, dedi.
Sam'in elindeki tabancayı görmüştü. Onu sakinleştirmeyi ve silahı bırakması için ne yapabilirdi, onu düşünüyordu. Charlotte ise kafası oldukça karışık kocasının arkasında bekliyor, elinden hiçbir gelmiyordu. Sinirli adam cevap verdi:
- Neyi konuşarak halledeceğiz ha? Ben bir sene hapis yattım. Ailem beni terk etti. Herkes bana vebalıymışım gibi davranıyor. Akrabalarım benden utanıyordur herhalde. Hiçbiri beni aramadı. Görüşmeye bir kişi bile gelmedi. Benim adım Sam Nick Rogers. Piyasaya yön veren isimdim ben. Düşünebiliyor musunuz? Koskoca Nick Gold battı. Beş parasız kaldım. Neden? Senin yüzünden Avukat Charlotte. Hepsi senin yüzünden.
Charlotte gecesini gündüzüne kattığı, aklamak için her şeyi yaptığı bu suçluya karşı:
- Dediğin her şeyi yaptım. Seni en iyi şekilde savundum. Ama kararı veren ben değil yargıçtı. Suçu ben işlemedim. Sen işledin.
Kane, kaybedecek hiçbir şeyi kalmayan bu adamın neler yapabileceğini düşünerek karısına:
- Charlotte, huyuna gitmeyi çabalar mısın?
- Sana yüklü bir miktar ödedim. Sen ne yaptın? Beni yarı yolda bıraktın. Söyle avukat sana kim söyledi? Kim emir verdi beni parmaklıklar ardına gönder diye, diye sordu.
Sinirleri git gide daha bozuluyordu. Sanki parmaklıklar arkasında bir yıl boyunca bunu planlamış gibiydi. Tüm suçu beceriksiz olan, boşuna servet ödediği avukata yıkıyordu.
- ¬Ben her zaman işimin hakkını verdim. Cezanı en hafife indirdim, dedi Charlotte.
- Yine de başarısız oldun, Avukat. Her davayı kazanamazsın. O zaman hiçbir işe yaramazsın. Ölmelisin, dedi Sam.
Tansiyon giderek artıyordu. Kane hemen bir şeyler yapmalıydı. Ama aklına zerre kadar fikir gelmiyordu. Onu etkilemeye çalışıyordu. Konuşmaya çalıştıkça freni patlayan kamyon daha da hızlandı.
- Hayır. İki dakikalığına sakin olabilir miyiz? Sam, onu öldürmek kaybolan her şeyi geri getirmeyecek. Artık yeni bir başlangıç yapabilirsin. Belki de hayatın yanlışlar üzerine kuruluydu. Bu senin için bir fırsat. Tekrar hapse girmek ister misin? Hiç kimse girmek istemez Sam. Bırak o tabancayı. Her şey daha doğru olsun, diye teselli etmeye çalıştı Kane.
Sam, gözü yaşlı bir şekilde tabancayı artık taşıyamayan kolunu aşağıya indirmeye başladı. Kane bunun zor da olsa farkına vardı. Silah kısa bir süre sonra aynı konumuna geldi. Sam, son sözlerini söyledi:
- Başlangıç yapmak için o kadar geç kaldım ki. Ben her şeyimi kaybettim, sen de kaybedeceksin avukat.
Silah patladı. Avukatın gömleği kırmızıya dönmüştü. Kadının önündeki, aşkı kadar yürekli adam yere yığıldı. Charlotte onu gücünün sonuna kadar dik tutmaya çalışsa da nafileydi. Sağ elini kaldırdı kadın. Eli kanla boyanmıştı. Sevdiği renk artık ona sevimsiz geliyordu. Titriyordu. Sam onu yarım bırakmanın en iyi yolunun Kane olduğunu biliyordu. Charlotte, onu kaybetmek istemedi:
- Hayır. Kane canım Kane, kendine gel, bırakma beni ne olur, Kane. Tanrım onu benden alma. Onu bana yeni bağışlamıştın. Elimden kayıp gitmesine izin verme. Kane beni bırakma.
Yağmura karşı ateş yakan adam artık üşümüyordu. Kendini olabildiğince ıslanmaya bıraktı. Damlalar onu daha sıcak memleketlere götürüyordu. Kane artık tek kelime etmiyordu. O adam; şakalarıyla, güleç tavrıyla, ailesi kendinden her zaman önemli olan adam yere düşüyordu. Karanlıklar onu aldı. Kane artık aramızda değildi. Darmaduman olan kadın haykırdı:
- Hayır hayır olamaz. Sen ne yaptın. Charlotte sessizce ağlıyordu.
- Biricik kızıma baban öldü diye nasıl derim. Kane gitme. Bir daha seni kaybetmek yok. Kane, seni çok seviyorum.
Ölümü kabullenemiyor insan, öylece bakıp kalıyor. Yağmur artık tamamen dinmişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yalanlar Bizi Nereye Götürür?
Short StorySam, gözü yaşlı bir şekilde tabancayı artık taşıyamayan kolunu aşağıya indirmeye başladı. Kane bunun zor da olsa farkına vardı. Silah kısa bir süre sonra aynı konumuna geldi. Sam, son sözlerini söyledi: - Başlangıç yapmak için o kadar geç kaldım ki...