Kampüsün içinde ilerlerken Felix'i arıyordum. Taehyung'la konuşmamın üzerinden iki gün geçmişti ve tam olarak dediklerimi yaptığını görmüştüm. Şimdi de Jungkook'a heyecanla birini anlattığını gördüğümde gülümsedim. Jungkook çok mutsuz görünüyordu.Bunun iki sebebi olabilirdi: Chan'dan Taehyung yüzünden ayrı kalması veya Taehyung'un hayatına aldığı yeni kişi.
Aslında Taehyung'un aklına bu fikri sokarken art niyetli düşünmemiştim. Çünkü gerçekten Jungkook'un hislerini anlamak için masum bir yoldu. Taehyung'un flörtüm dediği kişi de aslında yakın olduğu bir arkadaşıydı. Büyük ihtimalle durumu ona anlatmıştı. Birinin duygularıyla oynamak onluk hareket değildi zaten.
Kafeye ilerlerken camdan Chan'ı gördüm. Dışarıda oturan Jungkook'la Taehyung'a bakıyordu. Bakışlarında ne olduğunu çözemedim. Zaten anlık olarak benim olduğum tarafa döndüğünü görünce hemen bakışlarımı yere eğdim.
İçeri nihayet girebildiğimde yapmayı düşündüğüm şey için gergindim. Aslında bunun daha zamanı olduğuna karar vermiştim ama şu andan sonra böyle bir fırsat yakalayamayabilirdim.
Gözlerim Chan'ı ararken onu sipariş verirken gördüm. Sakince isteklerini söyleyip hazırlanmasını beklerken yana geçti. Kulağımdaki kulaklıklar görünecek şekilde yanına yaklaştım. Sipariş vermek için adama yaklaşırken sesim de yükseldi.
"Bir saniye canım, sipariş vereceğim. Bir americano lütfen!" elimdeki kartı uzattım. "Dediğim gibi az önce de gördüm onları. Hiç de arkadaş gibi durmuyorlar. Zaten Taehyung'un duyguları olduğu hep söylenirdi. Jungkook'u biriyle görünce ne kadar şaşırdım anlatamam!" sesimi öyle iyi kullanıyordum ki gerçekten de hayrete düştüğüm sanılabilirdi.
Chan'ın olduğu tarafa çevirdim bakışlarımı. Tahmin ettiğim gibi onu tanımayım diye hemen kafasını çevirdi. Dinlemeye devam etmek istiyordu.
"Yine de o çocukla da yakışmışlar bence. Hoş, Jungkook'un da Taehyung'a boş olduğunu pek sanmıyorum. Öyle deme, uzun zamandır arkadaş ayağı yapıyorlar." komik bir şey duymuşum gibi güldüm. "Yanındaki çocuğu Changbin'in yanında sık görüyorum. En az Jungkook kadar popüler olduğundan eminim! Ama biliyorsun okuldakilerle pek aram yok." bunu bilerek söylemiştim. Kendisini tanımadığımı düşünmek onu daha da sinirlendirecekti.
Kahvemin hazır olduğunu görünce ona yaklaştım. "Neyse kapatmam lazım. Umarım yanındaki çocuk ikisini iyi gözlemler demekten başka bir şey geliyor mu elinden?! Bu kadar içerleme." tekrar güldüm. Kahveyi alıp giderken de bir şarkı mırıldanmaya başladım.
Benden beklenmeyen hareketler olduğunu biliyor olmak daha çok gerilmemi sağladı. Ama iyi idare etmiştim. Okul girişinde aradığım Felix'i benim masama oturmuş bulunca gülümsedim. Uzun zamandır etrafımda gibi hissediyordum.
Tam oturacakken Seungmin'i gördüm. Benden iki adım kadar önce gelip oturduğunda ne yapacağımı bilemedim. Benden rahatsız olabilirdi.
"Hyunjin! Gel çabuk seni Seungmin'le tanıştırayım." bu ikilemden kurtulmamı Felix sağlarken Seungmin'in ilgili bakışları beni buldu. Bundan aldığım cesaretle yanlarına oturdum.
"Merhaba, Hyunjin ben." Seungmin gülümseyerek elini uzattı. "Seungmin, memnun oldum. Bir süredir sürekli Felix'ten dinliyordum seni." dediklerine gülümserken buldum kendimi. Felix'in benden bahsetmesi tahmin ettiğimden daha çok hoşuma gitti.
Ayrıca Seungmin konusunda da yanıldığım bazı noktalar var gibiydi. Kendisinin yeni tanıştığı insanlara bu kadar samimi davrandığını ya da güler yüzlü olduğunu bilmiyordum. Felix'le konuşmalarına ara ara dahil olduğumda da aynı ilgiyle beni dinlemeye devam etmişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
looking at me | hyunchan
FanfictionI cannot breathe without you be right by my side.