Arkadaşının son mesajıyla koşa koşa merdivenlerden inerek demir kapıyı araladı. İlk başta duvara yaslandığından görememişti onu. Tam sinirlenip geri çıkacağında ise göz göze geldiler.
Seungmin'in gözleri gördüğü görüntüyle anında kocaman olurken "Hiiiii bu hal ne?" Diye dehşetle ona doğru ilerledi.
Kaşı ve dudağı patlayan Minho'nun elmacık kemiği de morarmış, saçının arasından hafif kan sızıyordu. "Hiç sorma." Dedi yorgunca ve topallayarak Seungmin'e tutundu.
Seungmin onu binaya doğru ilerletmeye çalışırken elini beline koyduğunda inledi Minho. Tekmelerin çoğu oraya geldiğinden zedelenmiş olmalıydı.
Sinirli ve endişeli bir nefes verdi Seungmin. "Ne demek sorma Minho? Evime yara bere içinde geliyorsun sence öğrenmeden bırakır mıyım?"
Homurdandı Minho adım atmaya çalışırken. "Keşke Chan'a gitseydim. Evi de Seul'un öbür ucu anasını satayım."
Asansöre binerken "Tatavayı kes." Dedi Seungmin. Gidecekleri kata basıp beklerken Minho yine kendini duvara yasladı. Kendini taşımakta bir hayli zorlanıyordu.
Eve girdiklerinde Seungmin onu koltuğa bırakıp "Bekle burda ilkyardım çantası alıp geliyorum." Dedi ve uzaklaştı. Güldü bu dediğine Minho. İstese de bir yere gidebilecek mecali yoktu zaten.
Çantayı alıp geldi Seungmin. Minho'nun önünde diz çöküp ilk önce ayağına baktı. Bileğinin etrafı kıpkırmızıydı. Hafifçe dokunurken "Ayağın çok ağrıyor mu? Bir hastaneye mi gitseydik acaba?" Diye sordu Minho'ya.
Kafasını iki yana salladı Minho. "Bir şey yok. Burktum sadece." Diyerek geçiştirdi. Hastane gitmek isteyeceği son yer bile değildi.
Baygın gözlerini Minho'ya çevirdi Seungmin. "Ölmeyi bayılmak sanıyorsun sen galiba." Derken endişesinin büyük olduğu fark ediliyordu. Kedi köpek gibilerdi belki ama her ne olursa olsun birbirlerini sevdiyorlardı. O gün ilk Minho yanlarına geldiğinde kızarık gözlerinden ağladığını fark etmişti Seungmin. O gözleri ilk ve son kez görmüştü. Ama bir daha görmemrnin iyi mi kötü mü olduğunu bilmiyordu.
Bıkkın bir şekilde "İstemiyorum Seungmin. Sadece kalacak bir yer lazımdı o kadar." Diyerek diretti Minho.
Seungmin'in bakışları bir anda sertleşirken "Geber de gör o zaman." Diye söylendi ve eline batikonla pamuğu aldı. Batikonu pamuğa döktükten sonra Minho'nun kaşındaki yaraya bastırdı.
Acıyla geri çekildi Minho. "Oha hayvan yavaş."
Seungmin'in yüzü bir anda dalga geçer hale gelirken "Ayy canın mı acıdı senin kıyamam." Dedi ve daha sakin bir şekilde yaralarını temizlemeye devam etti.
Gözlerini yukarıya kaldırıp sabır dilenircesine dudaklarını araladı Minho. "Sana geleceğime topallaya topallaya Chan'a gitseydim keşke."
Gülmemek için dudaklarını birbirine bastırdı Seungmin. Şu an ciddi bir konunun içindelerdi. Minho'nun belindeki morluğu kontrol etmek için tişörtünü yukarı kaldırırken "Boşu kes ne olduğunu anlat." Dedi otoriter bir sesle.
Fakat Minho söylememekte kararlı olduğundan "Boş ver." Diyerek geçiştirdi.
Krem süren elini durdurdu Seungmin. İnatçı bir gülüşle "Sen de benim böylece bu konuyu bırakacağımı düşündün öyle mi?" Diye sordu ve hızlıca telefonunu çıkartıp Minho'nun bir fotoğrafını çekti. "Söyle yoksa herkes evimde yaralı bir şekilde oturduğunu öğrenir."
Minho gözlerini büyütüp telefonu almak için elini uzattığında telefonu arkasına saklayıp ayağa kalktı Seungmin. Bu hareket Minho'yu daha çok korkuturken "Seungmin, yapma." Dedi yalvaran gözlerle.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hype Boy °Hyunmin° ✓
FanfictionJeongin ile bir rekabet içerisinde olan Seungmin'in dokunulmaz model Hyunjin ile bir fotoğraf çekimi yapması gerekiyordu.