Bugün benim için ceza almak dahil sıradan bir gündü. Dia'yla atıştığım, yemekhanede yemekler hakkında homurdandığım, Trajan'ın beni öldürme planlarını dinlediğim ve o fark etmeden Nero'ya göz attığım sıradan bir gün. Tek farkla, başımdan ayaklarıma kadar arada sırada yayılan ufak titreşimler. Elektrik çarpması gibiydi.
O yüzden son ders öncesi kendimi rahatlatmak amacıyla kafeteryaya gelmiştim. Soğuk bir sodanın iyileştirmeyeceği hiçbir şey yoktu. Herkesten uzak kalan masalardan birine yerleşirken keyifliydim ta ki Shannon ve Sabrina kafeteryaya girene dek. İkisinin gazabından kaçınmak için bakışlarımı sodama diktim. Günümü mahvetmelerine izin vermek istemiyordum.
Birkaç dakika sonra anladım ki bugünkü kurbanları ben değildim, büyücülerden Nora'ydı.
Aslında tatlı bir kızdı, benden daha kısaydı ve beyaza yakın soluk dümdüz saçları kalçalarına kadar uzanıyordu. Hep fötr şapka takardı. Cam gibi parlayan zümrüt yeşili gözleri vardı. Aşırı pozitif ve enerji saçan bir tipti. İyi gününde olmadığı Shannon'un önüne çıkmasından belliydi.
Shannon ise babasının heyette olması sebebiyle herkesin yaptığı şeylere istisna gösterdiği bir savaşçıydı, ayrıca vurduğu kişinin canını fena yakıyordu. Nereden bildiğimi boş verelim.
"Nora, talihsiz gün."
Sesi kafeteryada yankılandı. Bundan gerçekten nefret ediyordum. Gözlerimi kapatıp onun dalga dalga yayılan varlığına kayıtsız kalmak istedim.
Onu öldürme teklifimi geri çevirdin.
Sana kalsa akademinin yüzde seksenini biçmiştin, Dia.
Hepsi hak ediyor.
"Ben gideyim," diyen Nora'nın sesi zar zor çıkıyordu. Onun sesini duyduğumda kalbimden yayılan titreşim parmak uçlarıma kadar yayıldı. Aşırı rahatsız hissediyordum, sebebini çözememiştim.
"Daha yeni geldin," dedi Sabrina. O güzel yüzüyle her konuştuğunda tüylerim diken diken oluyordu. Hem bu kadar masum hem de sosyopat duran çok az insan vardır muhtemelen.
Yardım et ona.
Hiç sırası değil, Dia.
Seslerden anladığım kadarıyla Shannon, Nora'nın elinden aldığı sodayı kızın üstüne boşaltıyordu. Onların bizi koruması gerekmez miydi? Bu akademinin sınırları içinde değil.
Yardım et ona.
Dia, dur.
Vücudumda gezen elektrik arttı sanki, göğsüme saplanan ani acıyla irkildim. Canım yanıyordu, kalbim atışlarım hızlanmıştı. Gözlerim kapandı, nefesimi kontrol altında tutmaya çalıştım.
Nora'nın yere düştüğünü hissettim. Sanki etraftaki her şey bulanıklaşmıştı, sadece o kalmıştı. O kadar gerçekçiydi ki saçlarımdan damlayan sodayı bile hissedebiliyordum. Dizlerim acıyordu, kollarım titriyordu. Utanç, korku, kendinden tiksinme... Bütün hisler bedenime hücum ediyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KALKAN
FantasySistem şöyle işliyordu: doğal dengeyi korumamız gerekiyordu, gölge denen yaratıklar insanları yok etmek için vardı. Bizler ise onları yok etmek için. Savaşçılar gölgeleri haklar, şifacılar yaralananları kurtarır, muhafızlar insanlar arasına karışıp...