2

885 80 36
                                    

Castiel kendisine göz kırpan adama kaşları çatılarak baktı.
Bu adamın derdi neydi böyle? Ne düşündüğünü anlayabilmek için yüzüne dikkatle baktı ama yüzü tam anlamıyla ifadesizdi.Yirmi ya da yirmi bir yaşlarında olmalıydı.
Güzel bir yüzü, etkileyici yeşil gözleri vardı.
Castiel pür dikkat Dean'e bakarken Sam güldü ve
"Dean beni her zaman şaşırtıyorsun" dedi.
Dean sesini ciddi bir tonda tutarak "Gerçekten bir yardımcıya ihtiyacım var Sam" dedi. "Babamın evrak işlerinde, bana evde çalışan kadınlar yardımcı olamaz, biliyorsun"
Sam de ciddileşti ve "Bunu anlayabilirim ama babamın eve yeni birini alma konusunda ne kadar katı olduğunu biliyorsun ve bizim evimize en yakın ev bile bir saatlik mesafede Castiel'in her sabah evimize kadar gelmesi oldukça zor"
Dean Sam'in omzunu eliyle pat patladı ve "Çok fazla düşünüyorsun Sammy" dedi. "Erken yaşta saçların beyazlayacak"
Sam "Sen de çok kaygısızsın Dean, ölümünün saçlarına beyaz dahi düşmeden olmasından çok korkuyorum" dedi sıkıntıyla.
Castiel onları izlerken değişik duygular hissediyordu.Hiç kardeşi olmamıştı vardıysa bile hatırlamıyordu ama yine de bu onun en derin anılarını tekrar hissetmesine sebep olmuştu.
Annesine sarıldığında burnuna dolan kokuyu hatırladı tekrar.
Koku en keskin anıdır, kokular unutulmaz.
Babasının sabunun kokusu doldu tekrar burun deliklerine.
Yüzlerini hayal meyal hatılıyordu.Annesiyle babası öldüğünde Castiel 6 yaşındaydı.Anıları artık silikleşmişti.
Normal bir hayat yaşasaydı belki böylesine silik olmazdı anıları ama öyle çok acı çekmişti ki ruhu kederle yeniden yoğrulmuş, hüznü geçmişine ket vurmuştu.
"Castiel bizimle kalacak"
Castiel Dean'in ağzından kendi ismini duyunca düşüncelerinden sıyrıldı.
'Bunu ona sormadın bile, belki istemiyordur" dedi Sam.
Castiel kendisine küçük bir iş bulabileceğini söyleyeceği sırada Dean lafı ağzına tıkadı.
"Evet, dışarıda tüm bunları konuştuk ve ona iş teklif ettim o da kabul etti" dedi.
Castiel Dean'den korkmuyordu aslında ama yine de ondan habersiz onu kendi evinde işe başlatmış olması Castiel'i huzursuz ediyordu.
Sam bunu duyunca "Pekala" dedi. "Umarım, babamı ikna edebilirsin"
"Sadece büyütüyorsun" dedi Dean.
Sam omuz silkti ve Castiel'e gülümsedi.
"Şimdiden aramıza hoşgeldin o halde" dedi.
Castiel bir çift yeşil gözü üzerinde hissederken gülümsemeye çalıştı.
Kısa süre sonra araba taşlı bir yola girdi ve birkaç dakika sonra durdu.
Arabadan indiklerinde Castiel karşısındaki binaya hayranlıkla baktı.
Taş sütunlardaki işlemeler, büyük taş kapı, büyük pencereler harikaydı.Üç katlı bir binaydı.
Castiel'in kaçtığı ev de büyüktü ama burası tam anlamıyla sanat eseriydi.
"Winchester Malikanesi'ne hoşgeldin" dedi Dean Castiel'in hayranlıkla parlayan mavi gözlerine bakarak.
Castiel başını belli belirsiz salladı.
O sırada büyük kapı küçük bir gıcırtıyla açıldığında iki hizmetçi dışarı çıktı ve onlara selam verdiler.
Sam hizmetçilerden birine bir şeyler söylediğinde kadının gözleri Castiel'e döndü ve başıyla onayladıktan sonra Castiel'e doğru yürüyüp onunla içeri gelmesini rica etti.
Castiel itaat ederek kadını takip ettiğinde, eve gizlice sokuluyormuş gibi hissetti ki durum gerçekten böyleydi.
İçerisi de dışarısı kadar güzeldi ve kapının iki yanında iki taş merdiven, çeşitli oymalarıyla yükseliyordu.
Sağ taraftaki merdivene yöneldiler ve merdivenin hemen karşısındaki kapıdan girdiler.Burası bir çeşit giysi odasıydı.
Dolaplar ve kıyafetler vardı.
Odanın tam ortasında büyük bir ayna vardı.Castiel bembeyaz olmuş yüzü, çökmüş göz altları ve kan içindeki kıyafetiyle kendini gördüğünde bu harap haline yabancılık çekmedi ve aynadaki yansımasına boş gözlerle baktı.
Bu sırada güler yüzlü, sıcak, kahverengi gözlere sahip olan orta yaşlı hizmetçi ona beyaz bir gömlek ve düzgün temiz kıyafetler verdi.
Daha sonra onu banyoya götürdü ve yıkanabilmesi için yalnız bıraktı.
Castiel ısıtılmış suyla dolu küvetten çıktığında arkasında bıraktığı su kan rengiyle karışmış ve pembemsi bir renge bürünmüştü.

Tutsak  (Destiel)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin