Bölüm geç geldiği için bol Destiel yazıyorum bu bölüm.Ufak bir özür olarak kabul edebilirsiniz.
Arkadaşlar bu açıklamayı yazma gereği duydum.Lucifer'ın Castiel'in babası olması falan bir hayli farklı ve alışılmışın dışında.Bu yüzden garipsemenizi anlayabiliyorum ama en başında söylediğim gibi fic spn ile alakasız, sadece aynı karakterlere yer veriyorum.Bu şekilde düsünürseniz alışması daha kolay olur diye umuyorum.
Sessizlik içinde Castiel'e baktı Dean.Nasıl bir zararı olabilirdi ki onun?
Sessizliği bozan yine, son sözleriyle sessizliği sağlayan Gabriel oldu.
"Michael bulunmak istemedikçe onu bulamayız"
Dean kaşlarını çattı.
"Başına bir şey gelmiş olma ihtimali yok mu?" diye sordu.
Gabriel yüzünü buruşturdu ve "Sanmıyorum" dedi.
Daha sonra hızla talimatlar vermeye başladı.
"Dean, senin ile Castiel'i güvenli bir yere yollayacağım ve daha sonra Castiel'i nasıl koruyabileceğimizle ilgili bilgi toplamaya gideceğim.Bu sırada sevimli kardeşin bana yardım edecek ve babana yokluğunu açıklayacak"Dean cevap veremeden Castiel ile loş bir odada buldu kendini.
Castiel çabuk toparlandı ve küçük ateşi tutuşturdu.Daha sonra odayı aydınlatmak için köşede bulduğu lambayı yakıp odaya iyi ışık yayabileceği bir yere bıraktı.
Bu sırada Dean midesini tutarak odadaki tek koltuğa oturdu.
Burası küçücük bir odaydı ve yerde bir halı ile tekli bir koltuk dışında hiçbir şey yoktu.
Castiel işini bitirdiğinde oturabileceği bir yer aradıysa da bulamadı.
Dean nihayet çevreye ilgi duyduğunda ve başını kaldırdığında Castiel'in ayakta dikildiğini ve ona baktığını gördü.
Etrafa bakındı hızla ve oturacak yer olmadığını farketti, hemen ayağa kalktı.
"Geç otur, yorgun olmalısın"
Castiel koltuğa doğru yürüdü ve Dean'in yanından geçerken onu tutup koltuğa oturttu.
Daha sonra koltuğun kenarında kalan ufak yere kalçasını yerleştirdi ve bacaklarını Dean'in bacaklarının üzerine uzattı.
Son olarak başını Dean'in omzuna yasladı ve kollarını beline doladı.
Dean şaşkınlıkla Castiel'e bakıyordu ve ellerinin havada olduğunun farkında değildi.Bunu farkettiğinde kollarını yavaşça indirdi ve Castiel'e gevşek bir şekilde doladı.
"Sanırım buna ihtiyacım vardı" dedi Castiel . Gözlerini kapatmıştı.Dean iç çekti ve "İyi misin? " dedi.
"Yaşadıkların kolay şeyler değil"
Castiel nefesini burnundan yavaşça dışarı verdi.
"Bilmiyorum" dedi. "Babamın baş şeytan olduğunu öğrenmek, ailem diye bildiğim insanların aslında ailem olmaması...tüm hayatımın yalan olduğunu öğrendim.İçimde bir şeyler değişti bunu hissedebiliyorum."
Dean onun kolunu sıvazladı.Castiel'in aniden bu kadar yakın davranmasına anlam veremiyordu ama belli etmedi.Castiel normal şeyler yaşamıyordu ve desteğe ihtiyacı vardı.
"Hayat nasıl bu kadar şaşırtıcı ve kötü olabilir anlamıyorum Dean.Tek güzel şey yaşayamıyorum bile.Herşey yoluna girdi sandığım anda olanlara bak..Oysa mutlu olabilirim sanmıştım..
Ama biliyorsun..babam..o bir şeytan"
Histerik bir gülüşle sarsıldı.
Sonra aniden geri çekildi ve
"Ah bu beni de bir çeşit şeytan yapıyor" dedi ve biraz daha geri çekildi. "Sana böyle yakın durmamı istemiyor olmalısın"
Dean mavi gözlere baktı ve başını iki yana sallarken gülümsedi."Hayır Castiel" dedi. "Seni ilk gördüğümde içimden bir şey senin sıradan bir insan olmadığını adeta haykırdı ama sen bir şeytan olamazsın" duraksadı ve devam etti. "Sen..babanın o ufak melek yanını almış olmalısın.Senim varlığındaki güzelliğin başka bir açıklaması olamaz"
Castiel mavi gözlerinde insanlara özgü olmayan bir parıltıyla baktı Dean'e.
Bakışlarında minnet vardı bu adama karşı.
Ve içinden taşan bir sarılma isteği.
Dean onun gözlerindeki parıltıyı gördüğünde kalbinde bir yıldızın içini yakarak kaydığını hissetti.
Vücudu uyuşmuş gibiydi ve kendi varlığını farkedemiyordu Dean o an.
Sadece Castiel vardı.Kendisi bile yoktu.
Odanın olmayan camından esen bir rüzgar gibi ona sürüklendi ve elini koyu kestane saçlara doladı.
Tatlı bir tebessüm ile kıvrılmış dudaklara uzandı sonra.
Beyninde şimşekler çaktıran adama uzandı ruhuyla.
Ne ara içi bu kadar dolmuştu Castiel ile bilmiyordu.
Sanki varlığın başından beri onunlaydı Castiel.
Olmadığı zamanların önemi yoktu artık sanki.
Saçlarında onun elini hissettiğinde yüzüne yayılan gülümseme mesela, daha önce hiç bu kadar mutlu hissetmemişti gülümserken.
Castiel yeşil parlak gözlere diktiği zaman gözlerini, kendini görmüştü o gözlerde.
Sonra zaten Dean ona uzanmıştı ve Castiel içi eriyerek karşılık vermişti.
Sevgiyi hissettiği ilk adama.
Merhameti gördüğü ilk gözlere.
Ayrıldıklarında Castiel'in yanakları pembeleşmişti ve gözlerindeki ışık loş odayı aydınlatıyordu.
"Ne yaparsan yap" dedi Dean. "Ne olursan ol, hep seninleyim Cass.Artık yalnız kalmayacaksın"
Castiel başını Dean'in omzuna yaslarken mırıldandı.
"Teşekkür ederim Dean"
O şekilde birkaç uzun çeyrek saat kaldılar.Sonra Castiel Dean'e sarıldı ve gözlerini yumdu.
Uyumak gibi bir ihtiyaç hissetmiyordu ama Dean'in uyumaya ihtiyacı vardı ve sessizliğin içinde başı Castiel'in başı üzerine düştüğünde Castiel gülümsedi.Lucifer iblislerinin onu beklediği büyük malikaneye geldiğinde gözleri Abaddon'u aradı.
Ama onu göremedi.
İçindeki çekim hissi git gide güçleniyordu ama tam olarak nereye gitmesi gerektiğini gösterecek kadar net bir çekim değildi bu.
Güvendiği iki adamı yanına çağırdıktan sonra içgüdülerine göre gitmeleri gereken noktayı söyleyip geniş bir arama başlatmalarını emretti.
Adamlar ne aradıklarını sorduğunda henüz bilmedigini sadece dikkat çeken bir şey olup olmadığını arastırmalarını
söyledi.
Adamlar o sırada Dean ile Castiel'in olduğu binanın olduğu semtte turlamaya başladılar ama dikkate değer bir şey bulamadılar.
Gabriel işini iyi yapmış ve onları iyi korumuştu.
Ama Lucifer bu işin pesini kolay kolay bırakmayacaktı.Gabriel ve Sam odaya geldiklerinde Dean uyuyordu.Castiel ise ona sarılmış vaziyetteydi ama gözleri açıktı ve doğrudan karşıya bakıyordu.
Gelenleri farkettiğinde doğruldu ve Dean sıçrayarak uyandı.
Gabriel onları böyle bulduğuna şaşırmamıştı ve yüzünde o çok bilmiş gülümseme vardı.
Sam şaşkınlıkla iç cekmisti.
Gabriel Castiel'e göz kırptı ve
"Bir takım büyülerle, sevgili baban ile senin arana yeniden bir baraj kurmaya hazır mısın?" dedi.
Castiel uysalca başını salladı.
Gabriel elini şıklattı ve ortada bir sürü malzeme belirdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Tutsak (Destiel)
أدب الهواةGeçmişinden kaçabilir misin? Peki ya geçmişin geçmişte kalmamakta direniyorsa?