Tanrı aşkına bu saatte okulu başlatalım ve herkes acı çeksin diyen ilk mazoşist kimdi? Dayan Sehun,dayan bu sene son senen ve sen bu lise denen illetten tamamen kurtulacaksın. Adeta benimle savaşa girmiş ve kesinlikle zafer benim diyen gözkapaklarım sayesinde bir türlü gözlerimi açamıyordum ki o lanet alarm tekrar çalmaya başladı hadi ama daha demin ertelediğimi hatırlıyorum ne ara 5 dakika geçti? En sonunda yavaşça doğrularak yatağıma oturdum şimdi halıya odaklanma vaktiydi her sabah yaşadığım bir tür uyanma terapisiydi bu o sırada babam odaya daldıktan sonra kafasını sallamaya başladı "Sehun,eğer beyninde bir arıza varsa bana söylemen gerekirdi kıpırdamadan halıya bakmakta neyin nesi evlat?" Evet bu cümlede komik bir şey yoktu ama yeni yeni kendime gelen bedenim küçük bir kıkırdama ardından "Beni kendi halime bırak uyandırman gereken başka bir başbelası var" dedim. Odamda hiçbir kırmızı ve tonlarını barındıran bir şey yoktu,asla olmayacaktı. Ne kadar aile arasında 'anne' kelimesi fazla kullanılmasada hala herkesin kafasında o kazanın döndüğünü biliyordum,annem o kazada gözlerimiz önünde hayatına elveda derken son kez gözlerimin içine gülümsemişti size yemin ederim ki annemin bana tekrar gülümsemesi için herşeyimi feda ederdim ama o an gözlerini kapadı ve bana bir daha bakamadı bile. Annemin ölümü ardından kan fobim oluştu ve kırmızı olan her şey bana onu hatırlatıyor yani anahtar kelime olan,ve hayatın en güzel kelimesi annemi. Aynada son bir kez kendime baktım,altın sarısı saçlarımı özenle taradım ardından gömleğimin yakasını düzelterek odadan çıktım. Tam karşı odamda olan Jiyeon,yani diğer adıyla tam bir baş belası olan kız kardeşimde odasından çıkmıştı birbirimizi süzdükten sonra memnun bir gülümsemeyle günaydın onayı verdik. Ona her ne kadar baş belası desemde,o beni anlayabilen tek kişiydi çünkü oda benimle aynı kaderi paylaşıyordu benim küçük kardeşim. Kahvaltımızı son derece rahat bir edayla yaparken ben önümdeki yemekle oynuyordum Jiyeon ise telefonunda gezinip gördüğü erkek grubu karşısında salak saçma tepkiler veriyordu babamda her zamanki gibi polis merkezine giderken giydiği iş kıyafetlerini özenle giymiş her şey için hazırdı. Aslında babam işini biraz özenle yapmayan birisiydi ve eğer bir vakayı daha çözemezse işyerinden atılacaktı doğrusu bu bizim ailemiz için büyük bir sıkıntıydı. Bu da ne? Okulumuz 20 dakika uzaklıktaydı ve 15 dakika içerisinde ders zili çalacaktı hemen ayağa kalktım, ani kalkışımla tüm gözler benim üstümdeydi "Jiyeon B PLANI!" Gözleri aniden açılıp,oldukça yüksek bir sesle "Ciddi olamazsın,ilk ders sınavım var!" Diye çığırdı. Bu sırada babam özel taksiyi çağırmıştı bile diğer yandan onların 'deli gibi koş yoksa ölürsün' adlı 'B planına' gülüyordu ki o zamana kadar özel taksinin binanın önünde beklediğiyle alakalı bir çağrı aldı ve gayet rahat bir şekilde salona yürüyerek konuşmaya başladı "Sehun ve Jiyeon" iki tane şaşırmış yüz birden babalarına dönmüştü kapıdan itişe kalkışa çıkmaya çalışırken "Aşşağıda taksi bekliyor" diye söze girdi Jiyeon ve Sehun aynı anda "Dünyanın en iyi babası" diyip kıkırdama sesleriyle birlikte aşşağıya indiler,onlardan yarım saat sonra ise babaları polis merkezine gitmek için evden çıkmıştı ve böylelikle 'mutlu değilsin ama mutlu gibi davranabilirsin' evi bomboş kalmıştı. Sehun ve Jiyeon okul saati aksine erken gelmişlerdi her zamanki gibi Sehun'u karşılayan bir Baekhyun vardı ve beraber koridora doğru yürümeye başladılar, koridor sonuna kadar Baekhyun hararetle konuştu "Sehun,dün Chanyeol ile göz göze geldik ve ve bana gülümsedi Sehun bana gülümsedi! Sence bu ne anlama geliyor? Bana göre benden hoşlanıyor,ama bilmiyorum Sehun belkide bu benim kuruntumdur cidden hiç mi konuşmayacaksın Tanrım bir rüya gibiydi biliyor musun gülüşü mükemmel " Sehun demin duyduklarını idrak etmeye çalışarak uzun ve derin bir nefesin ardından Baekhyun'un omuzlarını tutup onun boyuna yetişecek kadar eğildi ve göz kontağını kurması halinde cümlesini söyledi "Baek deli misin?" Bir an şapşal surat ifadesi Baekhyun'nun yüzüne yerleşmişti her ne kadar fazla konuşsada kesinlikle Sehun'un en yakın arkadaşıydı. "Sehun, bu gece parkta buluşmaya ne dersin? Eskisi gibi konuşup biraz eğlenmek istiyorum tabi sanada uyarsa" Sehun kısa bir süreliğine düşündü buna ihtiyacı vardı "Aklımdan geçenleri okudun Baek" Yorucu günün üstü- Ah! Kimi kandırıyorum sadece okula geldiğimi hatırlıyorum. Baek bana "Unutma bu gece parktayız" diyip sınıftan çıkarken kafamı sallayarak onayladım. Sehun okula ilk dersten kafasını sırasına koymuş arka sıradan ona bakan kızın gözlerini üstünde hissedebiliyordu, biraz huysuzlanarak kıpırdandı ve bu oldukça sıkıcı olan derste kendini uykuya teslim etti, zil çaldığında Baekhyun onu sallıyordu "Hey Sehun,hadi gitme vakti" Eşyalarını çantaya koyup Jiyeon'un sınıfına onu almak için ilerledim. Beraber eve geldiğimizde Jiyeon yorgunluktan kendini kanapeye savururken Baek'e söz verdiğim saatte evden ayrıldım. Parka gelmem uzun sürmemişti bir banka oturup Baekhyun'un gelmesini bekledim ama lanet herif bir türlü gelmek bilmedi. Tam kaltığım sırada parkta yükselen acı dolu bir çığlık kulaklaklarımda yankılandı o sese doğru yürüdüğümde her yerin kırmızı olduğunu fark ettim. Kırmızı. Heryer. Kırmızıydı. Ve elinde kan kaplı bıcakla duran çarpık gülümsemeli silüet bana bakıyordu olduğum yere sabitlenmiştim gittikçe yaklaşıyordu ve kulak hizama geldiğin de sesini işittim "Adın ne, ufaklık?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Cold Blood
Fanfic"Damarlarında dolaşan kanı hissedebiliyor musun, Sehun?" Yüzünü seçmekte zorlandığım bu adamın, fısıltılı ses tonu giderek bana yaklaşan adımlarına karışmıştı. "Eğer hissedebiliyorsan benden önce kendinden korkman gerekmez mi?"