Hande
Onu takip etmek istedim. İyi olduğundan emin olmak istemiştim zira öyle görünmüyordu. Cildi kızarmıştı ve nefesi kesiliyordu. Tamam, pembe yanaklar soğuktan olabilirdi, bugün hava biraz bulutlu ve kapalıydı. Ancak düzensiz nefes almasında zorlanmasının bariz bir nedeni yok gibi görünüyordu.
Birinin onu kontrol etmesi gerektiğine karar vererek o yöne doğru ilerledim ama Simge yoğun bir bakışla beni durdurdu. Gözlerimi devirerek onu hafifçe ittim, "Ne istiyorsun benden Singe?"
"Özel Ajan'a karşı ne kadar sessiz olduğunu fark etmemem mümkün değildi. Alışılmadık bir şekilde, çünkü normalde çoğu zaman seni susturamıyorum. Bunu gayet iyi biliyorsun. Neler oluyor Handan? Onu tanıyor ve üstüne kızıyor gibisin?" İtmemden hiç etkilenmeden kollarını göğsünde birleştirerek bir adım daha yaklaştı.
Bakışlarımı kaçırıp, "Öyle değil Singe" diye cevap verdim. Ardından gelen sessizlik beni fazlasıyla korkutunca konuyu değiştirmenin gerekli olduğunu düşünerek konuştum. "İşimize odaklanabilir miyiz lütfen?"
"Onu gayet iyi tanıyorsun, değil mi? Daha önce tanışmışlığınız var. Sana verdiği tepkide bunu rahatça gördüm. Siz ikiniz çıktınız mı? Flört müydünüz? Ne yaptınız Handan? Ve bana söylemedin öyle mi? Bana teşkilat ajanlarının pislik olduğunu söylediğini hatırlıyorum?" Bu beni ürküttü. Teşkilat hakkındaki hislerim pek iyi değildi ama kendimi savunmak gerekirse onunla yattığımda Zehra'nın teşkilattan olduğunu bilmiyordum, yani bu gerçekten önemli bir detay mıydı?
Ben ne diyordum böyle? Elbette önemli bir detaydı. Sanırım hiçbirini tanımadığım zamanlarda teşkilattan nefret etmek daha kolaydı. Ama şimdi bunu yaşadığımdan beri, içten içe sert ve pis bir kayaya tosladığımı düşündürmeye başlamıştı. Yolun biraz aşağısında arabasında oturan ve başını direksiyona dayamış olan yeşil gözlü kıza uzunca baktım.
Gerçekten iyi görünmüyordu ama sorunun tam olarak ne olduğunu anlayacak kadar onu iyi tanımıyordum. Belki sorun bendeydi? Yani ben de onu görmeyi beklemiyordum ama belki bir nedenden dolayı bana kıyasla daha da zorlanıyordur. Belki gittiği için kendini suçlu hissediyordur. Ne kadar çocukça görünürse görünsün, pişman olması beni biraz daha iyi hissettirmişti.
Simge'yi tekrar ona bakarken yakaladım ve cevap vermemi beklediğini fark ettim.
"Anlatmak istediğim tam olarak bu değildi. Ve hayır, çıkmadık." Bana beklentiyle baktığında iç çektim. Onun sorgulama tarzı her zaman onları bekle, sessiz muamele çizgisindeydi. Ancak bunu bildiğimden haberi olmasına rağmen tavrını değiştirmedi. Eğilmeden önce kulak misafiri birinin olup olmadığından emin olmak için etrafımızı kontrol ettim. "Pekala, sana dün gece dışarı çıktığımı söylediğimi hatırlıyor musun? Dairemin aşağısındaki bara hani?"
"Bunu bana iki saat önce söylediğinde mi demek istiyorsun? Evet, bunu hatırlıyorum." Sesi sabırsızlık kokuyordu, söylenmemiş sözlerle bana devam etmemi, sorular sorarak oyalamayı bırakmamı söylüyordu. İç geçirdim.
"Sadece bir içki içip barmen arkadaşımla biraz konuşup sonra gitmeyi düşünüyordum. Ama ben orada takılırken yanıma bir kadın geldi ve oturdu. Rahatsız edici derecede beni süzüyordu. Ne yapacağımı bilemediğimden garip bir şekilde ona bakakalmıştım. Zehra bunu anlamış olacak ki yanımıza gelip bir anda yanıma oturarak, sevgilimmiş gibi davranıp kadının gitmesini sağladı. Sonrasında ise sohbet uzadıkça uzadı. Gece ilerledikçe de..." Dün geceyi hatırladıkça gülümsememin ortaya çıkmasını engellemeye çalıştım. Gülümsememi bastırmaya çalışırken yanaklarım kızardı. Kendi bedenimi kontrol edememem yüzünden kendimi yeniden genç bir çocuk gibi hissettim. Yorucuydu, heyecan vericiydi. Ama aynı zamanda son derece sakıncalı.
"Ee, ilerdikçe de ne?" Durduğumda dürttü. Tam olarak o an ne kadar bilgi vermek istediğime ve bunu nasıl ifade etmek istediğime karar vermeye çalışıyordum. Sonuçta burası bir iş yeri ve yaşadığım sevgi gecelerinin arkadaşlarım tarafından çok detaylı bilinmesini ne kadar isterim bilemiyordum.
Ama sonuçta bu Singe'ydi. Bir nefes verdim ve beni duyan tek kişinin o olduğundan emin olmak için sesimi daha da alçalttım. "Bu sabah uyandığımda yalnız değildim." Boşlukları birleştirmesine yardımcı olmak için gizlice Zehra'nın arabasına doğru başımı salladım.
"Yok artık gerçekten mi? Siz ikiniz? Dün gece mi?" Kaşlarını bana doğru kaldırırken vücut dili anlamlı bir hal aldı, "Bütün gece mi?"
Onu, "Buna cevap vermiyorum" diye uyaracak kadar itip gözlerimi yine devirdim.
"Bir teşkilat ajanıyla yattın. Seni köpek." Açıkça dalga geçiyordu ama bu yanaklarımın kızarmasına engel olmadı. Evet tekrar kızarmıştım.
"Dün gece onun bir teşkilat ajanı olduğunu bilmiyordum...işlerimiz hakkında pek konuşmadık." Pek çok şey hakkında konuştuk ama bir şekilde hayatlarımızın içine işgal edecek kadar sohbeti derinleştirmedik. Ancak bu, ilişki kurmak istediğiniz biriyle yaptığınız bir konuşmadır. Barda takıldığın birinden almak istediğin bir detay değil. Bir ilişki bile istemiyordum. Ve bu her ne ise kesinlikle ihtiyacım yoktu.
"Ahh, bir gecelik. Güzel." bana biraz daha fazla yaklaştı ve takındığım surat ifademi incelemeye başladı, belki de gözlerimi onun üzerinde tutmam ve gururumun bugün duygularımı yönlendirmesine izin vermem haksızlıktı ama ben de kendimi durduramamıştım.
"Öyle değildi." Cevabımdaki sertlik karşısında irkildim. "Yani, bana göre öyle değildi... Zaten böyle olmasını planlamamıştım. Gerçekten ne yapmayı planladığımı da bilmiyorum. Az önce...onu orada gördüm ve daha yakın olmaya ihtiyacım var gibi hissettim."
Keşke neden gittiğini bilseydim. Ve ben de bir an gelen o duygu yoğunluğuyla uyumlu, olgun bir yetişkin gibi ona sorabileceğimi fark ettim. Ama alabileceğim cevaptan o kadar korkuyordum ki, sormak yerine her şeyi arkamda bırakacağımı, korktuğumu çoktan anlamıştım. Simge'nin bana attığı bakışlara odaklanıp kafamı ne var der gibi salladım. Sadece bana bakmıyordu... aynı zamanda arkamdaki bir şeye de bakıyordu.
Hızlı bir yan bakışı riske attım ve arkamda birinin, kokusundan tanıdığım birinin olduğunu farkettim.
Ahhh, tam şu an biri beni vursun.
Okuduğunuz için teşekkür ederim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Catch me, Police Chief!
Fanfiction"Hande--" Zehra'nın sözünü kestim. "Hiç yorucu olmuyor mu?" Gözlerimde hayal kırıklığı açıkça görülüyor olmalıydı. Gözleri şaşkınlıkla büyüdü, "Ne yorucu olmuyor mu?" "Kaçmak. Her şeyden kaçıyorsun. Herkesten. Düpedüz tükenmiş olmalısın." İşte bu, b...