417 49 3
                                    

Zehra

Apartmanımın ön kapısından içeri girdiğimde kendimi sorgulamaya başlamıştım. Daha doğrusu kendi üstümde ısrarla beni baskılayan şüphemin üstüne koşuyordum. Kaçışımda çok mu aceleci davranmıştım? Kalıp bunun nasıl sonuçlanabileceğini görmeli miydim? Kalsam nasıl devam ederdik? Düşüncelerimin havuzunda boğulacağımı çok iyi bilsem de kendimi sorgulamayı durduramıyordum.

Bu mükemmel yabancı Hande ile hayatın nasıl olabileceğini hayal ettikten sonra kendime gelebilmek için kalan yıpranmış aklımı zorlamamaya karar verdim. Ama sonra o kelimeye takıldım. 'Yabancı.' Saçmalıyordum, birbirimizi bir günden az tanıyorduk. Ve tek başıma olmayı, özgür hissetmeyi her zaman seviyordum. Yani yabancı demem tuhaf gelmemeliydi.

Hayır, gitme konusunda da haklıydım. Her şey en iyi şekilde yerinde tamamlansın diye yapmıştım. Böylece ikimiz de birlikte geçirdiğimiz zamanı sevgiyle ve iyi sözlerle hatırlayabilirdik.

Bu kararla birlikte iki yatak odalı dairemin duşuna kendimi attım. Onun vücudumda kalan son kiraz ve vanilya kokusunu tenimden temizlemeye başladım. O an aklıma dün gecenin başlarında yaşanan şeyler gelmişti. Köşede oturup dikkat çekmemesine rağmen ilgiyle bir kadın tarafından izleniyordu. Siyah saçları ve uzun boyu, ona bakan kadın tarafından şehvetle karşılanmıştı. Bu detaydan ziyade çekik gözleri ile etrafa öyle derin bakışlar atıyordu ki, kadını farkında olmadan atağa itmişti. Kadın yaklaşıp sandalyesini çekip tam karşısına oturmuştu. Karşısına oturan kadına çekik gözleri ile şaşkınca bakıyor, aslında daha çok nasıl kaçacağını düşünüyor gibiydi. İşim gözlem olduğu için bunu anlamam uzun sürmemişti hatta gülümsememe sebep olmuştu.

Tuhaf bir istekle donanan vücudum isteğim dışında ayaklandı. Kendimi engelleyemeden masasına kadar sürüklendiğimi masaya vardığımda hissetmiştim. Cesaretimi toplayıp çekik gözlerine gözlerimi dikerek yardım etmeyi planladığım o cümlelere giriş yapmıştık.

"Sevgilim." ben ne yapıyordum böyle.

"Bana mı dediniz?" çekik göz iyice afallamıştı.

"Şakacı seni." iyice saçmalıyordum.

"Sevgilim şakanın sırası değil. Ayrıca içeri girerken bu kadının yanına oturduğunu gördüm. Kısa bir süre içinde de kalkmazsa ne yapacağımı gayet iyi biliyor olmalısın. Bir dakikan var." kendimi kaptırmış olmalıyım ki elimi gergince masaya ritim tutarak vururken bulmuştum. Batağa batmıştım ama çok da eğleniyordum. Kendimi engelleyemeceğim be!

Kısa bir süre içerisinde yardım etmek istememi anlamış zeki bakışlarını gözlerini kısarak bana doğru çevirip gülümsemeye başlamıştı. Ardından kızın kulağına bir şeyler fısıldamış ve her ne dediyse ikna edici konuşmuş olmalı ki kadın masadan kalkıp uzaklaşmıştı. Sonrasında ise gözlerini gözlerimdeki derinliğe konuşmadan bir şeyler anlatırcasına bakarken bulmuştum.

Düşüncelerimde kaybolduğumu duşun sıcaklığından cildim kızardığında ve parmak uçlarım uzun süre suya maruz kaldığı için buruşmuş olduğunu görünce anlamıştım. O gün için hiçbir planım olmadığı için, bu kadar süre duşta durmamın programımda büyük bir değişiklikliğe neden olmayacaktı.

Kurulandıktan sonra havluyu vücuduma sardım. Günün geri kalanında ne yapacağımı düşünürken sabah rutinime başladım. Dolapta hazırlayabileceğim bir kutu çikolatalı kurabiye karışımı vardı.

Sonra elimde hiç yumuşatılmış tereyağı olmadığını hatırladım... Şimdi biraz çıkarırsam muhtemelen birkaç saat içinde pişirmeye başlayabilirdim. Günün bu kısmına karar verdikten sonra, sadece dört saat boyunca ne yapacağımı bulmam gerekiyordu.

Catch me, Police Chief!Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin